YOL HARİTASI VE UZLAŞI
Kamuoyu 'pür' dikkat kesilmiş. Merak içerisinde. Askerinden siviline, siyasetçisinden, sokaktaki vatandaşına.
Aydınından, yazarına kadar. Kısacası toplumun 'tüm' katmanları 'odaklanmış' vaziyette.
Abdullah Öcalan 15 Ağustos'ta 'neler' deklare edecek.
Bundan sonra 'Kürt Sorunun' işleyişi ve çözüme yönelik 'uyulacak' yol haritası.
Son iki haftadır 'bu eksende' bir kamuoyu oluşmuş durumda. Ve herkeste 'bu merak' var.
'Yol haritası' nelere kadir olacak?
***
Öcalan'ın bu anlamda 'tüm' hazırlıklarını tamamladığını ve 'tarihi' beklediği söyleniyor.
Tabi hazırlanan bu mevkuteyle Öcalan 'akil' şahsiyetlere seslenecek; 'bundan sonraki' strateji böyle olmalı diye?
İmralı'nın şuan için 'neleri' ifade edecek, hangi mevzulara odaklanacak. Ya da 'olmazsa olmazları nelerdir?
Mevzunun 'siyasi-askeri ve ekonomik' dengesi ne olacak? Gibi kafaları 'kurcalayan' sorular mevcut.
Bu da, 'kamuoyunda' önemli bir merak saikası yaratmaktadır. Nitekim 'fikri takip' anlamında bir dizi araştırmalar.
Ve mülakatlar 'icra' edilerek; olabilirlikler sıralanıyor.
***
Mevzuya yakın veya karşıt olanların 'düşüncelerine' bu anlamda sıkça vakıf oluyoruz.
Tahminlerin ve beklentilerin 'üzerinde', olabilirlikler ortaya çıkmıyor değil.
Tabi bu esnada Öcalan'ın 'avukatları' aracılığıyla deklare edeceği 'yol haritasına' öneri götürenler de var.
Şu 'konsepte' hareket edilirse böyle olur, ya da şu 'radikal' düşüncede ısrar edilirse, 'tıkanan' kapılar olur.
Bir dizi 'üretilen' fikir. Aslında konuşulan-tartışılan-önerilen 'çözüme' dayalı düşünceler 'yeni keşfedilmiş' düşünceler değil.
Daha önce gerek bölge insanı ve gerekse bölge 'aydınları' tarafından, 'dillendirilmiştir'!
***
Konu başlıkları ve sıralamadaki yerler 'farklı' olsa da, özü itibariyle 1991'de 'çözüme yönelik' ne konuşuluyorduysa da.
Bugün de 'aynı' minvalde, bir adım daha 'gelişmiş' fikirle konuşuluyor. Yani; 'Kürtlerin' talepleri ve sorun olarak görülen 'mevzular' belli.
Tabi bunu ifade ederken, 'Öcalan'ın' belirleyeceği yol 'haritasını' önemsemiyorum. Ya da, 'tartışılmasının' önemsizliğine vurgu geliştiriyorum gibi.
'Yanlış' bir fikir ve düşünce oluşmasın. Bilakis; 'yol haritası' ve çözüme ilişkin 'en küçük' adımı dahi önemsiyor ve destekliyorum.
Bu satır içerisindeki 'meramım', bazı düşüncelerin 'mevzuuyu' yeni keşfediyormuş gibi görüntü vermesinden kaynaklıdır.
Sonuç itibariyle; 'bugün ülke, millet ve düşünebilenler' olarak gelinen nokta çok önemli bir çizgidedir.
***
Şöyle ki; 'mevzunun' muhatabından tutun da, taraftarı ve karşıtları. Hepsinin 'ortak' bir paydada buluşmasıdır.
O da 'sorunun' acil ve ivedi bir şekilde 'çözüme' uzlaşılacak bir yol haritasıyla 'kavuşmaktır'.
Sen-ben-öteki. Ya da 'bizden-sizden, ötekiden' değil. Yekvücut 'bir misyonla', herkes eşiz ve özgür 'haklarla'.
Bir masada 'buluşabilmek. Son günlerdeki 'sinerjinin' işte bu minvalde yol alması gerçekten de 'sevindiren ve umutlandıran' bir zaman dilimidir.
Yani 'tarihi' bir süreç, tarihi bir zaman dilimi içerisindeyiz. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de ifade ettiği gibi; 'Tarihi fırsatları kaçırmayalım. Güzel şeyler olacak?".
***
'Çözümün Alternatifi Kalmadı'!Bu cümle dünkü manşetimize taşıdığımız cümleydi.
AK Parti Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan'ın 'mülakatından' çıkardığım bir ifadeydi.
Çünkü artık ne ülke ne bölge ne de insanlarımız 'çözümün' dışında başka söylem istemiyor.
Arslan'ın verdiği mülakattaki 'ifadeleri' hani derler ya; 'gerçekten çarpıcı, gerçekten olması gereken' sözlerdi.
Ciddi bir şekilde 'önemsediğimiz için de', Manşete taşıdık. Ve bu anlamda dün bir hayli 'olumlu' tepkiler aldım.
Kamuoyunun ve bölge insanın 'bazı' gerçeklere 'vakıf' olabilsin diye.
***
'Kürt sorunun çözümüne' farklı konseptleş geliştirilse de Arslan 'Öcalansız olmaz' diyor.
Yani 'muhatap' alınmalı ki; 'PKK'ya ve diğer katmanlara' etki oluşturulabilinsin.
Arslan 'detay' vererek;
'Öcalan PKK'yı yönetiyor, örgütü de onun siyasal uzantısını da yönetiyor. (DTP'yi kast ediyor) Taban üzerinde de mutlak bir etkisi var.
Bunları yadsıyamayız. Hapiste olması bunları değiştirmez."
Arslan 'yol haritasında', Öcalan için bir ölçüde 'Siyasal İktidarına da' mesaj vererek, 'çözüm' Öcalansız olamaz?
***
Bunu ifade ederken, DTP'li bir üst düzey yetkilinin de 'düşüncesini' aktarıyor.
Ve diyor ki; 'Bana çok güçlü bir DTP yöneticisi dedi ki hükümet veya devlet beni ikna eder, ben gidip milletvekillerimizi ikna ederim, onlar gidip örgütü ve dağdakini etkiler, onlar da tabanı ikna eder. En son Öcalan'ı ikna etmek gerekir. Ne kadar zor değil mi? Oysa en başta Öcalan kullanılmalı. Çözüm isteniyorsa, illa ondan geçer."
Burada 'altını' çiziyor 'Tecrübeli Devletin' belirleyeceği yol haritası anlamında.
"Tecrübeli devlet o yolu bulur. Bence şu anda yapılmakta olan budur"
***
Aslında Arslan'ın bu mülakatında 'çok ciddi ama ince' bir ayrıntı var. Bu ayrıntı ve ince çizgi, hem siyasal iktidar için hem de devletin kurumsal yapısı için 'bir nevi', dikkat çeken hassasiyete dayalı uyarı niteliğinde.
Şöyle ki; 15 Ağustos'u beklemeye gerek yok. Çünkü Öcalan'ın deklare edeceği 'Yol haritası', kamuoyuna getirilirse. Ve ayrıntılar 'detaylanırsa'.
O zaman toplumda farklı bir tartışma gelişir. O da şu olur. 'Öcalan’la anlaşıldı imajı'!
Onun için burada; 'tarafların' belirleyeceği yol önemli.
Yani bugüne kadar söylediklerinin dışında farklı bir söylem gelişmeli. Galibi ve mağlubu gibi bir ayırıma girilmeden, 'taviz alanı ve verini yok'.
'Herkes ezberini gözden geçirmelidir'.
***
Kısacası 'çözüme alternatif kalmadı'! Kürtçe 'eğitim', Kürtlerin 'kimlik' tanımı.
Suçların 'affı'. Siyasal 'imkanlar'.
Aslında, 'satır başları' birçok kez ifade edilen 'istek ve önerilerin' özüne bakıldığında.
'Masumane' isteklerin dışında; 'ülkeyi böl-parçala' ya da bağımsız bir 'Kürt Devleti' kurma gibi bir düşünce yok.
Olmasını isteyen ve ısrar eden de yok. Çünkü her Kürt ve her Türk biliyor ki; 'Bin yıllık' geçmişe sahip.
Etle-tırnak misali. Et tırnaktan ayrılır mı? Mümkün değil. Öyle ise; 'neden' uzlaşmazlık.
***
Arslan 'Çözüm' hamlesinde ince bir 'örneklemede' bulunuyor. Cezayir 'örneği' diyor.
'Asker sivil herkesin masaya oturdu, tartışıp uzlaştı'.
Bunun için de cesur olmak ve samimiyet çizgisinde adım atmak gerektiğine dikkat çekiyor.
Bunu yapacak kişi olarak ta 'Erdoğan'ı yani Partisinin Genel Başkanını' gösteriyor.
Sonuç itibariyle, her mevzuda olduğu gibi Kürt sorununda da. Hükümet eğer 'Devlet ve Halk' noktasında; 'uzlaşma' istiyorsa.
Bunu 'milletin' gönlüyle, yüreğiyle ve bilinciyle 'yapman lazım'!
***
Önemli ve tarihi bir zaman dilimi. Burada; Öcalan'ın 15 Ağustos'ta 'deklare' edeceği yol haritasında da önemli kriterler olmalı.
Ve bu 'yol çizelgesindeki' kurgulama 'tarafların' uzlaşı noktasını işaret etmeli.
Yani 'demokratikleşme, ya da öneriler' noktasında 'koşullar' geliştirilip, 'önce devlet sonra biz' mantığı öne çıkarılırsa, var olan 'iyi şeyler oluyor' sürecine balta olur. Var olan sorunlara yeni bir sorun 'eklenmiş' olur.
Özetle demem o ki; 'taraflar', 'uzlaşı masasına' bahaneler üreterek değil, 'gerçeklerin' konuşulmasında samimiyet geliştirerek, hareket etmeleri gerekir.
Arslan'ın ifade ettiği gibi; 'Demokratik bir Türkiye' ancak mevzuların 'idrakinde ve çözümünde' hamleci olabilir.
Çünkü şuan için Arslan'ın deyimiyle 'Demokratik değiliz, adil hiç değiliz'.