Zehir Var, Zehirlenme Yok
Yıllarca;
Özal’a “suikastı” konuştuk.
1998’den, bugüne kadar.
Özal’a,
O gün tek kurşunla suikast girişiminde bulunan Kartal Demirağ idi.
Yakalandı.
Yargılanıp, tutuklandı.
Peki berisi.
Yok.
***
Kartal Demirağ “neden” suikast düzenlendi?
Bağlı bulunduğu örgüt?
Suikastın, arkasındaki güç?
Kim ve kimler?
O gün de,
Bugün de, “aralanmış” aydınlanmış değil.
Yani, meçhul ikmaliyle askıda.
***
Sonra.
Vefat etti, O günde denildi “ölümü” şüpheli.
Suikast, kurbanı oldu denildi?
Aile fertleri,
En yakın isimler,
Ve tabi ki, kamudaki intibaı’nın sirkülasyonu bu minvaldeydi.
Özal “eceliyle” ölmedi.
Öldürüldü.
Ama ne hikmetse; “ O gün” otopsi yapılmadı.
Allel, acele kabristana konuldu.
***
Şimdi;
Yıllar sonra “işin peşine” düşüldü.
Ölümüyle alakalı,
Özal zehirlenerek mi öldürüldü sorusuna cevap bulmak için?
Haydi; DNA testine.
Yapıldı,
Bir kaç gündür de, hayli mülahaza ediyoruz.
Adli Tıp.
Ve Ankara Savcılığının yaptığı açıklamalara ilişkin.
***
Net bilgi yok.
Adli Tıp diyor ki; “ölümü” zehirlenme değil.
Ancak, Özal’da zehir bulguları var, ama zehirlenme yok.
Nasıl yanı?
Aynen de öyle; nasıl yani.
Özal’da zehir var, ama zehirlenme yok.
Baksanıza, 4 zehir çeşidi var.
Ancak, bunlar onu zehirlememiş.
Ne hikmet?
Peki, bu hal-i raporla “mevzuu” kapandı mı?
***
Ya da diyebilir miyiz;
Mesut Yılmaz,
Süleyman Demirel’in dediği gibi “Özal” eceliyle öldü diye.
Ne mümkün.
Şüpheli durum, aynen ve yeni “kuşkular” inşa ederek devam ediyor...
Sahi, kafa karışıklığı yenilenen bir modelle icra edilecektiyse.
O zaman; niye mezar açıldı.
***
Merhum’a,
Kabrinde neden ikinci eziyet reva görüldü.
Malum,
Meseleye Devlet Denetleme Kurulu el atmıştı.
Hazırlanan rapor.
Ve Cumhurbaşkanı Gül’ün emriyle.
Savcılıkta harekete geçip, mezarı açtırmıştı.
***
Hatırlarsak;
Oğul Özal şöyle bir açıklama yapmıştı.
“Babamın naaş’ından çıkan zehirlerin dozajını azaltacaklar.”
Bu ifade, Adli Tıp raporu öncesi söylendi.
Bu da,
Devletin bünyesindeki “Gladyo” yapıya işaretti.
Şimdi o söze geldik.
Zaten,
Rapor üzerine genel kanı, “bu işin üstü” örtülüyor.
***
Galiba, düşündüğüm gibi bir durum hâsıl olacak.
O da zaman aşımı.
Her büyük vaka da olduğu gibi.
Şöyle ki,
Özal’ın zehirlendiğine ilişkin yeterli, kesin ve inandırıcı kanıt elde edilmezse, ölümünden 19 yıl sonra mezarı açılarak yapılan soruşturma “takipsizlikle” sonuçlanacak.
Bu bir ihtimal.
***
Ve böylece;
Özal dosyası kapanmış olacak.
Tabi bir de ikinci ihtimal var.
O da; soruşturma Nisan 2013’e kadar bitirilmediği takdirde kendiliğinden zamanaşımına uğrayacak.
Ve hal-i vaziyetle dosya tozlu raflardan, SEKA’nın “imha” depolarına intikal edecek.
Ki dosya, yeni dosyalar için kağıt olarak dönüş yapsın.
Tıpkı Türkiye’deki bir çok, “hakikatin” hasır altı edildiği, tarihi davalar gibi.
***
Velhasıl,
Tonton amca’nın vefatıyla alakalı niha-i bir sonuç, pek görünmüyor.
O nedenle de;
Bu eksendeki mülahazalar bitmeyecek.
Savcı ne karar verirse versin,
Zaman aşımı nasıl sonlanırsa sonlansın,
Özal’ın,
Kartal Demirağ suikastı gibi.
***
Zehirlen di, zehirlenmedi mi?
Zehirlenerek mi öldü, yoksa eceliyle vefak etmi etti..
Veyahut farklı bir araç kullanılarak, öldürüldü mü?
İşte bu ikilemler ve sorular;
Her daim tartışma mevzususu olacak.
Çünkü Türkiye “hakikat-i ikmale” bir türlü yüzünü çevirmiyor.
Siyaset
Fosseptik çukuru gibi, “hadiseleri” hep içine çekiyor.
Kangren misali.
Hep; öteliyor.
Onun için de, “güven ve samimiyet” pek tesis edilmiyor.
Hayırlı Cumalar.