2022-2023 ADLİ YILI AÇILIŞI!? (III)

Yazı serimiz aynı başlık altında devam ediyor.. Bugün, üçüncü gündeyiz.. Dün de bahsettiğim gibi, Diyarbakır’da arsa mafyaları kol geziyor.. Suçsuz, masum vatandaşlar mağdur ediliyor.. Baskı, tehdit ve şantaj yollarıyla, insanların malları ellerinden alınıyor.. Hak etmedikleri halde, devlet hazinelerine bağlı olan arsaların üzerine çöküp işgal ediyorlar.. Devletin kamuya açık şekilde “ihale yoluyla” satışa çıkardığı arazilerin üzerinde, tahakküm kuruyorlar.. Vatandaşları “ihaleye” sokmamak için, enva-i organizasyonlar tertipliyorlar.. Feodal yapılarını konuşturuyorlar, kiralık tetikçi tutuyorlar, direnç gösterenlere de “pusu kurarak” canına kast ediyorlar.. Yani vahim, korkunç bir kirli hegemonya,söz konusu Diyarbakır’ın özelinde bugün.. Öylesine dehşetli bir şekilde varlıklarını hissettiriyorlar ki kendilerine özgü kurtarılmış alanlar ilan etmişler… Birçok örnek söz konusu.. Ve bunu defalarca buradan, dile getirip, ispat etmişiz. Yenilerini de ispata hazırız… Ve bunları, Adli makamlara intikal eden resmi belgelerle, ispat ediyoruz…

***

Dün de,buradan ifade ettim.? Ki birçok kez de dile getirmişim… Gerek yargı kurumu olsun, gerek yürütme kurumları olsun, daima vicdanına danışarak çalışan seçkin yetkililerin ve temiz ruhlu bürokratların bu bölgede görevlendirilmelerini istiyoruz.. Siyasal iktidara ve devletin tepe noktasındaki zat-ı muhteremlerine bu minvalde daima acizane tavsiyemiz olmuştur. Kamuoyu adına haykırmışız, temennide bulunmuşuz ve demişiz ki, “devlet ile milleti barıştıran, kucaklayan” anlayışa ve fikre sahip ilgili ve yetkili kişilere görev verilsin.. Liyakat ve ehliyet ölçüsüne göre hareket edilsin.. Çünkü bölgeye sürgün edilmiş, vicdanını büyük meblağlara satan, siyasetin hegemonyasına giren, ideolojik takınan, korkak, çekinen, devletin gücünü keyfiyetine kullanan kişileri gönderme halinizde, terör, anarşi, şiddet ve yasadışı yapılar oluşur…

 ***

Yıllardır şahsi noktada benim şiarım hep bu olmuştur.. Ama tüm bunlara rağmen “Görünen köy kılavuz istemez” misali, aynı minval üzere iyi niyetli bürokratlarımıza rağmen, yine çaprazına vururcasına aynı kirli işlemlerin, kirli fikriyata sahip kişilerin gölgesinde yapılmakta olduğunu görüyoruz.  Gerek bazı yerel yönetimlerde olsun, gerekse yargı mercilerinde olsun vuku bulan öylesine olaylar var ki “hak, hukuk, adalet” hak getire…

***

Bakınız, adli mercilerde yaşanan olumsuz hadiselerden bir örnek vermek noktasında dünkü yazımın son bölümünde, bir dosyadan söz ettim.? Tabi dosya numarasını vermedim.. Vakıa, organizeli bir suç dosyasını içeriyor.. Ne gariptir ki, başsavcılık bir türlü dosyayı derdest edip, tamamlamıyor.. Ve bir yıla yakındır, “delilleri toplayamadık” gerekçesiyle, işlemi sürüncemede bırakıyor… Nihayetinde, dosyanın tutuklu sanığı olan Y.Lale, bir yılın sonunda tahliye ediliyor… Ki tahliyesini sağlamak üzere dosya 3. Sulh Ceza Mahkemesine “tutukluluk halinin kaldırılması” için başsavcılık tarafından talepte bulunuluyor… Ne hikmetse, Mahkeme de, gelen talebi hiçbir tetkikten geçirmeden, savcının taleplerine uyarak tetikçi saldırganı tahliye ediyor…

Oysaki dosya iki klasörden oluşmaktadır… Onu da, yine mahkeme kararı içinde geçen ifadelerde görüyoruz… Tüm deliller toplanmış olmasına rağmen 1 yıl boyunca beklemeleri ve “delilleri toplayamadık” bahanesiyle şüphelinin tahliye edilmiş olması, doğrusu bir hukuk garabeti olarak algılanmaktadır.  Çünkü, tahliye şaibeli şekilde gerçekleştirilmiştir..

* * *

Sevgili okurlar…

Tahliyeyi sağlayan dosya savcısının bu hukuksuzluğu gerçekten anlaşılır gibi değildir. 

Şöyle ki…

3. Sulh Ceza Mahkemesinin şüpheliyi tahliye etmesine ilişkin, gerekçesinde gösterdiği deliller birkaç maddeden ibaret..

Ki bu tahliye kararına avukatlar itiraz etmişlerdir…

Bir bölümünü size aktarmadan geçmek istemiyoruz…

İtiraz dilekçesine bakıyorum..

Denilen şu..

“Mahkemenizin tahliye kararında şüphelinin 14.08.2021 tarihinde TCK 81/1 maddesi olan kasten adam öldürme suçundan tutuklandığı, söz konusu suçun tutukluluk süresinin CMK 102/4 maddesi uyarınca 1 yıl olduğu, yine CMK 102/4 maddesinde düzenlenen ve tutukluluk süresini artıran toplu suç bir durumun olmadığı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu yönde bir belirti ya da iddianın bulunmadığının anlaşılması karşısında tutukluluk süresinin 1 yıl dolması, delillerin toplanmış olması, soruşturmanın geldiği aşama, mevcut delil durumu ile birlikte değerlendirildiğinde şüpheli hakkında adli kontrol tedbiri uygulanarak tahliyesine karar verilmiştir.

Tahliye kararında da delillerin toplanmış olduğu mahkemenizce açıkça kabul edilmiştir.

Mademki deliller toplanmıştır, neden iddianame şimdiye kadar hazırlanmamıştır ve dava açılmamıştır?

Oysaki kasten adam öldürme suçu 13. 08. 2021 tarihinde işlenmiştir. Şüphelinin ifadeleri, bilgi sahiplerinin beyanları, kamera kayıtları ve diğer tüm deliller ilk aylarda toplanmış ve soruşturma tamamlanmıştır.

Meselenin çözümünde güçlük maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alınsa da ki soruşturma dosyası içeriği bakımından karmaşık bir dosya da değildir.

Ancak geçen 1 yıl 1 ay süre zarfında tüm deliller toplanmış olmasına rağmen iddianame hazırlanmamıştır. Geçen bir yıl sürece dosyanın işlemsiz bir şekilde bekletildiği dikkate alındığında iddianamenin hazırlanması için ön görülen makul süre dolmuştur. Bu haliyle etkin bir soruşturma yapılmamıştır.

Neticede müvekkilimizin yaşam hakkı, etkili bir iç hukuk yoluna başvuru hakkı, bir sene boyunca hareketsiz kalmıştır, davaya ilişkin, savcılığa verilen delil olarak sunulan beyanlar ve şirket çalışanı 4 kişinin ifadelerini hiçbir şekilde soruşturmayan savcılık makamınca ihlal edilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İnsan Hakları Sözleşmesi maddesi ile koruma altına alınmış olan yaşam hakkına yönelik ihlal iddialarına ilişkin olarak sözleşmenin tarafı olan devletlerin etkin bir soruşturma yürütme yükümlülüğü kabul etmiştir ve etkin soruşturma yükümlülüğü için minimum standartlar getirmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa mahkemesine göre bir soruşturmanın etkin olduğunun söylenebilmesi için bu koşulları taşıması gerekmektedir.

            •           Soruşturmanın bağımsız olması gerekir.

            •           Soruşturma tarafsız olmalıdır.

            •           Soruşturma kamu denetimine açık olmalıdır.

            •           Soruşturmada yetkili makamların özenli ve hızlı çalışması gerekir.

Huzurdaki soruşturmada yukarıda belirttiğimiz üzere tarafsız ve süre bakımından, makulluk çalışma bakımından, özenli ve açıklık olmadığından yürütülen soruşturma müvekkilimizin yaşam hakkını ihlal eden etkin olmayan bir soruşturma niteliğindedir.

Şüphelinin etkili bir soruşturma yürütülmeden, iddianame hazırlanmadan, kovuşturma aşamasına geçilmeden serbest bırakılması, müvekkilimiz ve ailesi açısından açık ve yakın bir tehdit oluşturmaktadır.

Şüpheliye uygulanan adli kontrol tedbiri de isnat edilen suçun ağırlığı sebebiyle yetersiz kalmaktadır. Müvekkilimiz ve ailesi açısından açık ve yakın bir tehdit oluşturan şüphelinin, tabiri caiz ise sokakta elini kolunu sallayarak dolaşması adalete olan inancı da zedelemektedir.

Bu itibarla tahliye kararına itiraz ediyoruz…”

Dosya avukatının bu itirazları ve ortaya koydukları tespit paralelinde biz de buradan, Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Bey’in 1 Eylül 2022’deki adli yılı açılış beyanatları doğrultusunda, seslenmek istiyorum…

Ve Sayın Bakanımıza kamuoyu adına yukarıda yazılan bu gerçekleri sunuyorum…

* * *

Adli yıl açılışında Sayın Bakan ne demişti?!

“Türk yargısı bağımsız ve tarafsızdır ve görevini Anayasa, kanunlar, hukuk ve bunlara bağlı vicdani kanaatle yerine getirirler.

Hâkimlerimizin, savcılarımızın yargı görevi yaparken verdikleri kararlarla ilgili denetim mekanizmaları da bizim sistemimizde açıktır.”

Sayın Bakanın bu ifadeleri doğrultusunda biz de, kendilerini onaylıyoruz.

Doğrudur diyoruz.

Amma velâkin.

13 Ağustos 2021’de Diyarbakır’ın göbeğinde, kentin en işlek yerinde bir iş adamı silahlı saldırıya uğruyor.. Neymiş, resmi devlet ihalelerine girerek almış olduğu arazi nedeniyle saldırıya uğruyor.. Saldırıyı yapan, arazi mafyasından bir grup… Saldırı için, “tetikçi” tutulmuş.. Ve o tetikçi, organizeli şebekenin emirleri doğrultusunda “sen ihaleye giremezsin” diyerek, iş adamını öldürmek istiyor… Peş peşe, kurşunlar yağdırılıyor.. İş adamı ağır yaralanıyor.? Ve bu saldırı, iş adamının eşinin gözleri önünde gerçekleştiriliyor…

***

Tetikçi saldırgan ise suçüstü yakalanıyor. Elinde silahıyla birlikte.. Her nedense, gerçekleştirilen bu saldırıya ilişkin tüm delillerin mevcudiyetine rağmen, bir türlü soruşturma tamamlanmıyor.. Ve üzerinden bir yıl geçiyor… Dosya, halk deyimiyle Diyarbakır başsavcılığında sürüncemede bırakılıyor, sumen altı tutuluyor.. Bahane de “deliller toplanmadı..”

***

Oysaki tüm deliller dosyada mevcut.. Ama hesap başka.. Olay sürüncemede bırakılıyor.?  Bir nevi, davaya örtbas hali yaşatılmak isteniliyor.. Ki bu düşünce ağır basmıyor değil… Zira canına kast edilen, ağır yaralanan ve ölümden kıl payı kurtulan mağdur İbrahim Süleyman Kürkçüoğlu’nun Dicle Üniversitesi Hastanesinden almış olduğu rapor bile dosyada mevcut. Görgü tanıklarının ifadeleri de dosyada.. Tehdit alan Kürkçüoğlu’nun yakınları ve mesai arkadaşlarının ifadeleri de mevcut.. Hatta Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü cinayet masası tarafından azmettirici olan R. Lale, tehdit edilen kişilerle yüzleştirildi.. Tehdit eden kişinin bu şahıs olduğu tespitine rağmen, bu dosya bir yıldır tozlu raflarda tutuluyor..Ve dosya tüm dilekçelere rağmen “Organizeli Suç Şebekesine” sokulmadı.. Tetikçiyi azmettiren kişilerin isimleri, dosyada yer almasına rağmen, haklarında verilen ifadelere rağmen olay Organizeli Suç Şebekesi olarak görülmedi..  Olay ferdi bırakıldı… Bize göre bu da bir hukuk skandalıdır ve hukukun ayıbıdır… Türk adaletine karşı yapılan hükmi bir şaibedir…

Sayın Bakan!

Tüm bunlara rağmen biz de diyoruz ki;

Gerçekten kültürümüze mal olmuş bir slogan var.

Deniliyor ki;

 “HAKKI TANIMAYANIN YANINDA HAKKI ARAMAK, HAKKA HAKSIZLIKTIR.

En derin saygı ve sevgilerimle.