Âdem-i merkeziyetçi yapı, sorgulanmalı mı?

Yerelde;

Demokratik Özerklik.

Son zamanlarda;

Sıkça telaffuz edilen ve üzerinde polemik üretilen fikri beyan!

Dillendiren de;

BDP ve tabi ki DTK'dir.

Kürtler.

Ve Kürt hakları açısından "Demokratik Özerklik" şart diye!

***

Aslında;

Özü itibariyle Kürtler ekseninde mevzuu vücuda geliyor ise de.

İstemin,

Tek adresi ise de, "bir bütünlük" içerisinde bakılmalı.

Onun için;

Türkiye "masaya" yatırmalı, ciddiyetle tartışmalı.

Ve tabi ki;

Herkes ama herkes konuşmalı, "analiz" etmeli.

Tartışılmaz.

Ya da konuşulmaz olmalı.

***

Evet.

Demokratik Özerklik.

İçerik.

Ve istenilenler noktasında doğrusu Türkiye'de şartlar oluşmakta.

Süreç.

Siyasal zemin, "hayli" benimseyici.

Bu nedenle;

Konuşulmalı,

Tartışılmalı,

Hatta ve hatta "öne sürülen" başlıklar bile, çoğaltılmalı.

***

Kamuoyunun da.

Ülke;

Nizamının da, bu süreç içerisinde "olgunlaşmalı", "demokratik özerkliğe yaklaşımda.

Kuşkular olmaması için.

Özellikle;

Devletin "katı merkezci" bir rejime,

Âdem-i merkeziyetçi bir yapıya "dönüşmemesi" ve devamının oluşmaması için; "özerklik" tartışılmalı.

Gerekli de.

Zira;

Meseleyi "salt" yerel yönetimlere "bazı yetkiler" verilecek.

Veya;

Yeni özgürlük ile sınırlamalar getirilecek diye; "algılanmamalı".

***

Köklü bir demokratik dönüşümle;

Devletin yeniden yapılandırılmasıdır asıl hedef.

Tabi bu da;

Yalnızca ekonomik rantabiliteyi sağlamak veya merkeziyetçi hantal idari yapılanmadan kurtulmak değil.

Vatandaşa;

Hızlı hizmet sunmak, sağlamak da değil.

Olmamalı da.

Velhasıl;

Devletçi ideolojiyi kırmak gerekli.

Devletin;

Hem kurumlarıyla

Hem de ideolojik bakımdan yapı sökümüne uğratılması gerekiyor.

Sonuç itibariyle;

Devlet "demokratik" yapıya ve kimliğe kavuşmalı.

***

 

Uzun,

Süreydi bu konuya "beyin" yorma fikri hasıl dı..

Dün kamuoyuna;

"Demokratik Özerklikle" alakalı bir araştırma yansıdı.

İşte bu araştırma vesile oldu; "Demokratik özerklik" konusunda, fikri düşüncemi beyan etmek.

Tabiri caizse zamanlama açısından "cuk" diye, ikmale geldi.

Evet, araştırma;

Diyarbakır ekseninde, icra edilmiş.

Soru da;

“Bir referandum olsa Kürtler ne ister”.

Ankete katılanların;

Yüzde 49,2’si ‘demokratik özerklik’ isterken,

Yüzde 19,2’si ‘bağımsızlık’,

Yüzde 5,4’ü ‘federasyon’,

Yüzde 7,1’i de ‘âdem-i merkezi yönetim’

Yüzde 3,4’ü ise hiçbiri seçeneğini işaretlemiş.

***

Anket'e dâhil olan;

Denekler baktığımızda katılımcıların yüzde 40’ı kadın, yüzde 60’ını ise erkek.

Gelir seviyeleri ise;

Yüzde 33’ü 0–350 TL gelire,

Yüzde 3’ü ise 2000 TL ve üzeri gelire sahip.

Şu ayrıntı öne çıkıyor;

Yoksul kesimin, "Demokratik Özerklikte" hayli, istekli olduğu.

Tabi bunda;

Kiriter, "özerkliği" tanıyıp- tanımadığı gerçeği ve özerkliği algılama.

***

Sonuç itibariyle;

Anketten çıkan bazı sonuçlar şöyle:

* ’Kürtlerin taleplerine yönelik referandum yapılmalı mı’ sorusunu yüzde 87 ‘evet’ derken, yüzde 2’si yanıt vermedi.

* “Kürtçe Türkiye’de resmi dil olmalı mı” sorusuna katılımcıların yüzde 83’ü evet derken, yüzde 8’lik kısım soruya cevap vermedi.

* Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Kürtçe medeniyet dili değildir” açıklamasını hakkında ne düşünüyorsunuz sorusuna, katılımcıların yüzde 43’ü “Yanlış ve yersiz bir ifade, yüzde 18’i “Kınıyoruz” dedi.

* KCK operasyonları Kürt sorununu ne yönde etkiliyor sorusuna ankete katılanların yüzde 43,4’ü “Olumsuz”, yüzde 24,2’si “Çok olumsuz” yanıtı verdi. Yüzde 6,4’ü “Etkisi yok”, yüzde 2,7’si “Olumlu etkiliyor” dedi.

* “BDP’li milletvekillerinin ve Belediye Başkanları’nın yaptığı açlık grevini nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna yüzde 66 “Doğru”, yüzde 9 “Gereksiz”, yüzde 9 “Etkisiz” yanıtı verdi.

***

Evet.

Bir araştırmanın sonucu.

İçerik,

Yüzdelik ve ankete katılanların seçimi.

Ya da;

Yaş grubu veya gelir seviyesi, semtler.

Farklı,

Düşünce ve tepkisel eleştiriler, olumlu-olumsuz noktasında, "beyan" edilebilinir.

Ancak;

Ortaya çıkan tablo ve "demokratik özerklik", tartışılmalı.

Anlayacağınız;

Her şey bir yana, tartışmaktan kimse ölmemiştir.

Ölen,

Yaralanan ve kaybolan, "hizipleşen", uçurumlar yaratan.

Tartışılır,

Konuşulur olmamamızdır.

Konuşmalıyız ki,

Tartışmalıyız ki, "kim neyi amaçlıyor ve hedefliyor" gerçeğine vakıf olabilelim.

Yoksa;

"Karnından" konuşmakla, ne bu ülke ne bu millet, ne de Kürtler "uzlaşı ve barışçıl" zemin bulamaz!

Bilmem haksız mıyım?

***

Dün ifade ettiğim gibi.

Diyarbakır'da,

Yaşanan o tablo belki birileri için farklı bir "zafer" algısı olabilir.

Ama ben;

Şahsen Nevruz'a ve Nevruz'un "özgürlük ve barışçıl" ifadesine, yakışmadı diyorum.

Tabi.

Burda suçlu, Diyarbakır halkı veya biz Kürtler değiliz.

Olamayız da.

Suçlu;

21 Mart Nevruz Bayramı'na "resmi" kimlik kazandırmayan,

Rejim,

İktidar

Ve tabi ki sahiplenmeye yeltenen BDP!

***

Nedeni de;

Üçlü mekanizma "hep" özüne yönelik menfaat hesabında.

Halkın.

Milletin ve ülkenin Salih-i selameti açısından; "bir düşünce" ikmali yok.

Zaten;

Olmadığı içindir ki; "sorunlar" uzlaşılmaz potanın içerisine sıkışıp kalıyor.

Onun için;

Hadiseleri duygular kadar "akıl" eleğinde geçirebilirsek, inanıyorum ki "tepkilerimiz" daha farklı olur.

O zaman da;

Ne kandıran, ne uyutan, ne de "ağza" bal çalanların, oyununa gelmeyiz!