2013’e Nail olurken?

Hiç kuşkusuz ki;

Zamanı,

Ve tabi ki akışına dur demek mümkün değil!

Ne var ki; Zamanı yaşamak,

Ona “hayat ve toplumsal” istemi yüklemek elimizde.

Yeter ki,

Kıymet-i harbiyesine varabilelim ve yaşayalım!

***

Evet,

Tükettik işte koca bir 365 günü.

Ve ekli, 6 saatti.

Bir yıl.

Yani 2012 yılını, bu gece saat 24.00 itibariyle, uğurluyoruz.

Günahıyla,

Sevabıyla, acısıyla-tatlısıyla, geçip-gitti hayat zamanımızdan!

Şimdi;

Yeni bir seneye merhaba diyoruz.

Takvim yaprağı artık; 2013’ü gösteriyor.

***

Ömre yüklenen bir yıl.

Ömürden tüketilen bir sene!

Biliyorum ki,

Herkeste farklı bir duygu hâkim.

Özellikle küçükler için;

Oh. Oh.

Ne güzel bir yaş daya büyüdüm.

Kemale erenler için de,

Gitti ömürden koca bir yıl daha hüznü.

Öyle ya yaşlandık!

***

Dedim ya;

Zamanda önemli olan “onu” yaşabilmek!

Üstadın ifadesiyle;

Geçmiş geri gelmiyor, lakin gelecek zaten gelecek!

Ne getireceğini bilmeyiz.

Ama kendimize hasiane, “gelecek” inşa edebiliriz

Ona kurgu,

Ve yaşanabilirlik kazandırabilmek, elimizde.

En hakikati da,

Geçen zamanı yaşarken, ders-i ibrete nail olabilmek önemli.

***

Her düşünce.

Ve beklenti kişinin hayat kültüründe, farklılık arz ediyorsa da.

Özü itibariyle;

Hepsinin ortak fikriyatında şu gerçek vardır.

O da; “yeni yıldan” beklenti dilemek!

Sanmıyorum ki, hiç kimsenin

Yeni günden,

Yeni yıldan ve yeni zaman diliminden bir “beklentisi” olmasın!

Vardır.

Ve “ümitler” içermektedir.

***

İşte;

Bu hikmeti ikmalde Söz ailesi olarak duamız.

Temennimiz.

Beklentimiz,

Ve ümitvarlığımız şudur ki,

Barışın,

Kardeşliğin, hoşgörü ve sevgi muhabbetinin kesintisiz yaşanması.

Huzurun,

Güvenin,

İstikrarın, kavgasız ve gürültüsüz, şiddetsiz zamanın ikmaline kavuşmak.

***

En önemlisi de,

Bölgemiz için,

Biz Kürtler için,

Yaşatılan ve yaşanılan “ötekileştirme” girişimleri başta olmak üzere.

“Kirli çatışmanın”,

Kan ve gözyaşı hâkimiyetini yaratma gayretkeşinde olanların, bertarafı.

Geçmişin,

Acılarının “tekerrür” etmemesi,

Var olanın da, “gönül birlikteliğiyle” paylaşılarak, çözüme gidilmesi.

***

Hele ki;

Laiklik, muhafazakârlık, milliyetçilik, devletçilik, dahası 'gerilimleri' körükleyen; dayatmacı anlayışlar.

Bu eksendeki 'tansiyonu' düşürmeliyiz.

Tek tip insan 'modeli' değil.

Her insan 'yaşayabilmeli' modelini, barışçıl ve demokratik ortamda kollamalıyız.

Demem o ki;

Kürt, Türk, Laz, Çerkez!

Alevi, Sünni.

Müslüman-gayri Müslüman.

Renk, din ve dil, önemli değil.

Önemli olan; 'kendi yaşam ve düşüncemizi' ortak payda alanında yaşamak ve icra etmek.

Hayatı 'dayatmak' değil.

***

Bir de,

Geçmişin muhasebesiyle, “yarına” hazır olabilmek!

Her ne kadar,

Fikri fakir sahipleri “geçmişe mazi derler” diye bir sözün cenderesinde kalırsa da.

Büyüklerimizin ifade ettiği gibi;

Geçmişin muhasebesinde olmayanın “yarını" yoktur.

Velhasıl,

Gözyaşının ve savaşların olmadığı barışın ve kardeşliğin yeşerdiği bir yılı görebilme umuduyla.

***

Tabi ki,

Şunu da ifade etmek istiyorum.

Türkiye 2011’e Kürt sorununun çözümü konusunda umutlu bir başlangıç yapmıştı.

Ancak, gelişen “eksen kaymaları” sonucu barışçıl çözümlerden hızla uzaklaştık.

Binlerce insan KCK’dan tutuklu.

Aydınlar cezaevinde.

Güneydoğu’da kan hala dökülmeye devam ediyor.

Siviller ölüyor.

Bilmeliyiz ki bu başarısızlık, çaresizlik hepimizin.

***

Onun için;

2012’de ümit içerdiğimiz,

Ama bir türlü ikmal edemediğimiz “Sivil Anayasa”nın 2013’te hayat bulması.

Özgürlükçü.

Ve sivil çözümler için bu şansı artık kullanmalıyız.

Velhasıl,

Millet olarak tek istek ve talebimiz var o da “Barış...”

Yeni yılınız kutlu olsun!