27 Nisan'ında Sorgulanması gerekmez mi?
Öyle ya!
Bundan tam da beş yıl önceydi.
Takvim yaprağı;
27 Nisan 2007'yi gösteriyordu.
Saatler ise geç vakit; 23.20.
Bağımlılık haline gelen;
Genelkurmay'ın ışıkları yine yanıktı.
Komutan,
Odasında garip, kozmik bir düşünceyle "tıkırtılar" geliyor.
***
Kısa bir süre sonra; "anlaşıldı" tıkırtının nedeni.
Bir kez daha;
Askeri vesayet ülke siyasetine "yön" verme gayretindeydi.
Hükümete.
Siyasete. Ve işlenen sürece; dayatılan bir "ayar" kurgusu.
Dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt.
Nam-ı diğer;
"İyi çocuktur. Tanırım".
Kaleme aldığı, bildiriyi "TSK'nın internet" sitesine koymuştu.
***
Gece yarısı; ikmal edilen bu girişim.
Doğal olarak;
Literatüre "E-muhtıra" diye geçti.
Peki, temel gaye neydi.
Asker.
"Sözde değil, özde laik" gibi bir tabirle.
Kendisine has;
Vesayeti "ikmal" eden Cumhurbaşkanı "siparişi" veriyordu.
Yani hükümetin,
Gönlündeki Abdullah Gül olmasın da, "kim olursa?".
***
O gece;
Uyumayan Genelkurmay!
Doğrusu,
23.20'den sonra, hükümeti de.
Pek tabi ki,
Toplumun "hassasiyet" sahibi, tüm kesimini uyutmadı.
Bu hal-i vaziyet;
28 Şubat gibi "sineye mi" çekilecek. Yoksa "artık yeter mi" denilecek.
28 saat,
Ülke için gel-gitler oluştu, oluşturuldu.
***
Neyse ki;
28 Şubat'taki "pısırık" siyasi tavır icra edilmedi.
Hani lügat ta yer alan; "dik duruşluk" var ya.
Hükümet, "Dik durdu.
28 Şubat, darbenin "post" hali ise, 27 Nisan da, darbenin "e" halidir.
Noktasında;
Cemil Çiçek, hükümet sözcüsü olarak "karşıt tavır" ortaya koydu.
"E-muhtıra",
Kabul edilemez, askerin "görev ve misyonu" kışladır denildi.
***
İşte bu tarihi; "dik duruş" var ya.
Türkiye için; "bir milat" oldu.
Ve;
Ülkede değişimin, normalleşmeyin.
Pek tabi ki;
"Askeri vesayetin tasfiyesi" noktasında, "yol haritası".
Demokrasinin de; "harcı" oldu.
Ondan sonra;
Askerin "siyasete ayar ve hükümete dayatma" hamlesi.
Hep ama hep;
Düşünceyi ikmale çalışanlar açısından "ayağına kurşun sıkma" oldu.
***
Ve bugün;
Ülke ahalisi olarak diyoruz ya "Nerden nereye?".
Evet,
27 Nisan ile başlayan süreç.
Yani;
Sabih Kanadoğlu'nun "provokesiyle" icra edilen 367 katakullisi.
Tarihe geçen yetki gaspı.
Hele hele;
"Sözde değil, Özde laikliğin" tetiklediği.
Dahası;
Cesaretlendirdiği Abdurrahman Yalçınkaya'nın.
Gazete kupürleriyle;
AK Parti'ye kapatma "davası açma", becerikliliği!
***
Velhasıl;
Her ne kadar "siyasete karşı" ayak oyunları hasıl idiyse de.
Halk.
Yani Cumhur. "Kendini" sahipledi.
Oylarıyla.
Desteğiyle.
Ve olası provokasyonları boşa çıkaran "sağduyu duruşuyla".
Kendi öz be öz; "İradesini" temerküz etti, ettirdi.
Dedi ki;
Her kim olursa olsun, hangi kurum olursa olsun.
İrademe.
Ve egemenlik anlayışıma "saygı" duyacak, biat edecek!
***
Düşünüyorum hala! O dirayetli, duruş olmazsa idi.
Bugün;
Siyaseti askerin ve askere yaslanan bürokratik oligarşinin tasallutundan "kim koruyabilecekti?".
Ve tabi ki;
Hukuk mekanizmasının "işlemesi" bugünkü hal-i durumla, var olabilir miydi?
Sanmıyorum.
Mümkün olmayacağı gibi, olmazdı da.
Çünkü;
Tarih sayfalarında, benzer vakalar hayli çoğunlukta.
Vesayete,
Bir kez "boyun eğdin mi, bu ömür boyudur".
***
27 Nisan'daki;
Karşıt tavrın değiştirdiği en önemli olgulardan biri de.
Demokrasiyle "yüzleşmedir".
Asker de,
Yargı da,
Bürokrat ta,
Siyasiler de,
Pek tabi ki medya da, "realiteyi" kabul ettiler.
Demokrasidir;
Uzlaşı ve hakların bütünlük içerisinde "var olduğu".
***
Şu algıdan tamamen sıyrıldılar.
Artık;
Arkamızda ordu var,
Yanımızda yargı bulunuyor,
Medya kapının önünde,
İş dünyası bir çıtlama uzakta,
Akademisyenler,
Üniversiteler,
Çantada keklik misali, "düşüncemiz" pek muteber değil.
Hakikatine vardılar.
Muhalefetteki partiler de, "başka argümanların" arayışında değil.
Kendi siyasetini icra etme, hesabı içerisinde.
***
Şimdi gelelim; işin özüne.
27 Nisan,
Soruşturulacak mı, sorgulanacak mı?
Bu soru, şuan için "herkesin cevap aradığı", tarihi bir vurgudur.
E-Muhtıranın,
Yazarı ve duyuru emrini veren, Yaşar Büyükanıt.
Ki bundan iki yıl önce;
Katıldığı bir televizyon programında ifade etmişti.
"Muhtıra benim, düşüncemdi" diye.
***
Eee.
Milli iradeyi "kesintiye" uğratma yönündeki bu hal-i tavır, "masumane" olmadığına göre.
Darbeye teşebbüsten; "soruşturma" açılması gerekmez mi?
Olmalı.
Eğer ki;
Hukuk mekanizması "millet" için işliyorsa.
O zaman;
"Sözde değil, Özde" E-muhtıraya, "alaka" göstermeli.
Güzel bir hafta sonu dileğiyle.