AH ŞU FİTNE YOK MU?
Fitne…
Evet; fitne'nin anlamı nedir?
Kelime anlamı, hayli kapsamlı..
Şöyle ki..
Küfür… Azgınlık.. Sapıklık...
Günah… Rüsvalık… Delillik…
İç ihtilaf ve kargaşa… Kavga…
Azdırmak… Bela… Azap…
Musibet…
Günümüz tanımıyla; provokasyon...
Yani özetle her türlü "kötülüğün" anasıdır;
fitne denilen unsur!
***
Hiç kuşkusuz ki..
İnsanoğlu içinde..
Pek tabi ki milletler ve ülkeler için de..
Yaşayan tüm varlıklar için genel itibariyle;
"fitne" en zayıf ve savunulması güç noktadır…
Bir kere düşmeye gör…
Düştü mü, yumuşak karındır o artık..
Hasımane saldırılar, bu noktaya odaklı, gelişir…
Ki tüm güçler direnç göstermede, çaresiz kalır…
İşte, yaşadığımız coğrafyanın "başındaki bela ve
musibet" bu fitne dediğimiz unsurdan kaynaklanmaktadır!
***
Bugüne özgü değil… Bir asırdan da öte zaman dilimine
sahiptir…
Ortadoğu'da..
Ve Türkiye’mizin coğrafyasındaki "fitnenin" kol
gezme hali..
Yıllardır..
Ateşi körüklenen bir fitne; "ayrıştırıcı"
siyasi mekanizma tarafından hep işlev görmektedir.
Özellikle; İslam ümmetine yönelik!
Tek çatı'dan çıkartıldı.
Ümmet "sınıfsallaştırıldı?"
Ki Osmanlının çöküşü de, imparatorluğu da "bu
fitne" odaklı yapı tarafından dağıtıldı.
***
Çünkü...
Bütün kimlikler ayrıştırıldı..
Diller..
Dinler..
Kültürler…
Hatta; "renkler" dahil olmak üzere..
Önce ayrıştırıldı, ötekileştirildi sonra da
"çatıştırıldı?"
Bir zenginlik.
Bir bütünleştirme olarak; görüp kollanılmadı,
sahiplenilmedi de..
***
Kimi siyasal,
Kimi sosyal,
Kimi kültürel,
Kimi de ekonomik sınıfsal "lifleriyle"
böldürüldü..
Ve öylesine bir noktaya gelindi ki..
Birey'den topluma, devletten, iktidara, muhalefetten,
sınıfsal oluşumlara kadar..
Herkes..
Fikir… Düşünce… Hedef anlamında; bölen oldu!
İçerikten çok..
Kim ne dediği noktasında
"ötekileştiren/ayrıştıran" zihniyet bağımlısı olundu..
Çatışan… Çatıştıran!
***
İçteki bu yıkım!
Kendi "içimizi" yakan-yıkan;
"böylesi" garabet bir hal…
Hiç kuşkusuz ki; "dışa" dayalı çok kolay bir
lokma haline gelişimizin de bir göstergesidir.
Hele hele.
Küresel dediğimiz!
Emperyal…
Yani, dış güçlerin de; "ülke ve millet" üzerinde,
hesabı var ise..
Niyet, demografik değişime" odaklanmışsa!
Vay halimize!
İşte hal-i pür melalimiz bu meyandadır.
***
Bizi ele geçirmeleri için...
Emperyal yapının öyle silahı "eline alıp" harp
ilan etmesine gerek yok!…
Zaten!..
"Harp" ilanı gibi, devirler kapandı..
Sıcak savaş yok..
Soğuk savaş.. İç çatışma!
Ayaklanma..
Ayaklandırma gibi; "kaotik" atmosferle,
stratejik hedefe ulaşılıyor..
Diş bileyen emperyal yapı hele ki tarih içerisinde
"attığı" fitne tohumları var ise…
Parçalanma kaçınılmaz!
***
Nitekim!
Bu noktada, Siyonist dünya!
Haçlı yapı...
Böylesi bir "fitne" ağına sahip, bizim
coğrafyamızda..
Asırlar öncesi attığı tohumun yeşeren filizleriyle hep
besleniyor..
Ve ülkenin kendisine has "ayrıştırıcı"
fitnesiyle "buluşturarak" hedefine ulaşabiliyor..
Bugünkü, Ortadoğu'nun hal-i pür melali işte bundandır..
Tarihin tekerrürüdür..
***
Suriye… Irak… Libya… Tunus..
Mısır… Filistin..
Diğer yanda, Türki Cumhuriyetler..
Dün nerdeydiler?
Bugün ne haldeler?
Devlettiler…
Bugün; "devletçikler" oldular…
Yarın o devletçikler yeni devletçiklerle daha bir
küçülecekler.
Ne yazık ki!
Türkiye için de "canlar" asır-i devriyede
çalmaya başladı.
***
Hakikatlerimizi görmüyoruz.
Olup-bitene de; "at gözüyle" bakıyoruz.
Ve Kendimizi basiret kilitlenmesiyle şuursuzlaştırdık..
Ve psikiyatrik bir ruhla "kaptırdık" kendimizi "siyasi ihtirasların"
batağına..
Şimdi debelenip duruyoruz!
Kimi Kürt,
Kimi Türk,
Kimi Alevi,
Kimi Suni,
Sınıfsal "halklar ve kimlikler" tuzağıyla..
Kimi yerde; "siyasi" fraksiyonlarla
"böldürdük, kamplaştırdık" ümmeti ve kendimizi.
***
Unuttuk...
Bir ümmet olduğumuzu!
Tüm bu sınıfların…
Ümmet için, devlet için "bir zenginlik, güç ve
kudret" olduğunu…
Yekvücut olmakla!
Milli şuurun kuvvetlenmesiyle; "içimizdeki"
sorunları, giderebileceğimizi unuttuk.
Herkesin…
Ama herkesin…
Bireyden tutunda, en büyük cemaat yapısına kadar...
Fikri, düşüncesi, kimliği, rengi gözetilmeksizin
"eşit yönetim, eşit tanım, eşit anayasal" güvenceye sahip olması
gerektiğini…
***
Ne yazık ki!
Küçük.. Günü birlik..
Akla ziyan, "siyasi hesaplarla" ha bire
"kurşunları" ayağımıza sıkıyoruz!
Ve hızla kan kaybediyoruz.
Anlı tercihlerin "tuzağıyla" kendimizi
boğuyoruz!
Ne tarihten ders alıyoruz.
Ne de, gelecek zaman dilimi için "tarih yapıcı"
oluyoruz?
Olabilene de; güç ve sahiplenmede bulunmuyoruz.
***
Ankara'daki menfur saldırı..
97 insanın katledilmesi..
Ya, Suruç'taki 33 gencin vefatı…
Diyarbakır.. Reyhanlı..
Yine Doğu ve Güneydoğu'daki "sokak şiddeti ve
terörü.?"
Hepsi!
Sanmayalım ki; kendi iç kavgamızın ya da hesaplaşmamızın
sürekli "fitillenen" ateşidir diye..
Katkısı var..
Ama tümüyle buna bağlı değil...
***
Düşünmüyoruz...
İç kavgamız…
İç hesaplaşmamız…
Huzursuzluğumuz..
Barıştan uzak halimiz "Emperyal" yapıların,
"üzerimizdeki" emellerine, maşa vazifesi gördüğünü..
Türkiye için!
İslam ümmeti için…
Ortadoğu için…
Müslümanlar için biliniyor ki "ayakta kalan son
kale" Türkiye'dir..
İşte hesap; "bu kaleyi" ele geçirmek,
yıkmaktır!
***
Yıl 2002.
Ve bugün yıl 2015…
Şu 13 yıllık zaman dilimi içerisinde…
Türkiye'nin kat ettiği "gelişme" yarattığı
"öz güven"..
Dün emir alandı.
Bugün emir veren…
Emme-basma tulumba gibi; "evet" diyenden,
"hayır diyebilen" noktaya geldi!
İslam alemi için; "Kurtarıcı Lider" ülke
konumunu alma aşamasına kendini getirdi.
***
Yüz yıllık…
"İç meselesi" olan, Kürt sorununa çözüm bulma
gayretine girdi.
(Artı-eksileri tartışılır.)
Cesaret gösterdi;
Demokrasi,
İnsan Hakları,
Özgürlükler, hak, hukuk adalet…
Ekonomiksel kazanımlar noktasında, "çağ"
atlatabilmeyi başardı.
Şimdi tüm bunlar iyi giderken, düşünmeliyiz neden bir
anda; "İçimizi kanatan, vahşi katliamlarla, sokak terörüyle" yüz yüze
geldik.
Çünkü "içimizdeki" fitneden, garabetten,
kötülüklerden kendimizi arındıramadık…
***
Sonuç itibariyle!
Gelinen aşama…
Ülkenin ve milletin "var olma veya yok olma"
noktasıdır…
Kimse!
Menfur saldırıları sıradan hadiseler olarak görmesin…
Çünkü içimize sokulan fitnenin atılan tohumları, derin
bir dehlize doğru bizleri sürüklüyor…
Katmanlarımız da bulundukları noktada "intihar"
eşiğinde.
O'nun için!
Ümmet olabilme kudretiyle bizim öncelikli olarak;
"Emperyal" fitneye karşı, dik, vakur ve sabırlı durmalıyız!
***
Bu nedenle.
Farklı siyasi mülahazaları bir kenara bırakmalıyız.
1 Kasım'ı önemsemeliyiz.
Sahiplenmeliyiz.
İstikrarın, barışın, huzurun, güvenin de güçlü bir siyasi
iradeyle "mümkün" olabileceğini de, bilmeliyiz!
Ve bilmeliyiz ki.
Şuan ülke ve millet olarak; "büyük sınavlardan
birini" geçiyoruz!
Ya başaracağız. Ya başaracağız. Ya başaracağız.
Ötesi yok.