Ah Şu Siyasetin Açmazları

Ülke olarak;

Hakikatten kaygan bir siyasi zemine sahibiz!

Şöyle ki!

Başdöndürcü "siyasi” hadiseler, vuku bulmakta!

Bakınız;

Ülke siyaseti önceki güne kadar “dokunulmazlıklara” odaklıydı.

Tartışıyorduk, en ince ayrıntısına kadar!

BDP’lilerin, akıbeti ne olacak?

                                  

Siyaset ve meclis nasıl bir tercih ortaya koyacak?

Türkiye’nin siyasi tarihinde vuku bulan 1994’teki, görüntü ve meclisin siyasi kararı “tekerrür” edecek mi?

Yoksa!

Geçmişin hatalarından ders-i ibret aklıyla meseleye çok daha farklı bir duruş mu sergileyecek?

Demokratik mi,

Anti-demokratik mi olacak?

***

En önemlisi de;

“Dokunulmazlıklar”, 10 BDP/blok Milletvekilleriyle mi sınırlı olacak?

Yoksa topyekûn “dokunulmazlıklar mı” ele alınacak!

Ve böylece meselenin bir daha, polemik konusu edilmeyecek bir sonuca mı ulaştırılacak.

Hükümet, BDP.

Ve tabi ki, CHP ile MHP cephesinde, “bu sorular” günlerdir mülahaza ediliyordu.

Kamuoyu da!

Hatta ve hatta AB bile dâhil oldu.

Tüm bu eksendeki gelişme ve soruların ortak buluşmasıyla şu soru ikmal oldu.

Meclis; bu sınavı günümüz koşullarına göre demokrasiye yakışan ve kazanım getiren bir kimlikle aşabilecek mi?

***

Anlayacağınız;

Kamuoyunun “odaklandığı” nokta bu idi.

Lakin!!!

Önceki gün itibariyle, “farklı bir” siyasi dalgalanma daha esti.

O da, mevzuuya daha “milliyetçi” bir bakış ve tartışma getirdi.

Muttad bir kimlik kazanan, “KCK” operasyonları.

Şuan için;

Batman, Siirt ve Mardin eksenli, “üç ilden”, 87 kişi gözaltında.

BDP, patentli bu illerde “siyaset” yapan tabiri caizse kim sorarsanız!

***

Belediye başkanı mı,

Parti’nin PM üyesi mi,

İl ve İlçe Başkanları mı,

İl Genel Meclisi üyeleri mi,

Belediye işçisi mi,

İmam ve Mahalle muhtarı mı,

Velhasıl, kimi dersiniz ya kimi sorarsanız!

Şuan için KCK “şüphelisi” olarak sorguda.

***

Öyle ki,

BDP’li olup, “KCK’ya” bulaşmayan..

Ve tabi ki, suçlanmayan kalmadı.

Cezaevlerinde KCK’dan tutuklu ve hükümlü sayısı bilinmez denklem misali..

2 bin mi, üç bin mi, beş bin mi belli değil?

Zaten herkes kendi meşrebine göre, rakam teleffuz eder oldu?

***

Düşünüyorum;

Hal-i vaziyetle, dünya kamuoyu nezdinde şöyle bir soru gelirse.

BDP için de,

Kürtler için de,

İktidar için de,

Devlet nizamı için de “kim kime ne hak tanıyor?”

Sanmıyorum ki,

Kimse akl-i selim, beyin doyurucu bir fikri beyanda bulunsun..

Veremez de!

Çünkü, herşey öylesine “muğlak” bir yapı içerisinde gelişiyor ki; “bukalemun” bir atmosfer hakim!

***

Evet,

Operasyonlar, hafta sonuna denk gelmesiyle, kamuoyunda “pek” siyasi gündem oluşturdu diyemeyiz!

Ne hükümet cephesinde, ne de CHP ve MHP muhalefetinden çıkan ses yok!

Konuya ilişkin görüş belirtilmedi!

Sanırım, bugün itibariyle...

Yani haftanın ilk iş gününde, “mesele” hayli, konuşulacak.

Hele ki, meclis de bugün açılıyor olması.

Ve “2013 yılına” ait bütçe görüşmelerinin var olduğunu düşünürsek.

Malum, görüşmeler 11 gün sürecek.

Liderler zorunlu olarak; bu “görüşmede” bulunacak.

Kısacası çetin bir “fikri-mülahaza” siyaseti bekleniyor!

***

Buarada;

BDP dün MYK üyelerini Diyarbakır’da topladı.

Dokunulmazlıklar,

Yeni Anayasa kapsamında “Başkanlık sistemi”.

Kürt sorunun çözümüne yönelik “müzakere” sürecini işletmek.

Ve pek tabi ki;

Parti üyelerine yönelik KCK kapsamında gerçekleştirilen gözaltılar.

Toplantı ve görüşmelerin “konu” başlıkları bunlardı.

İlerisi için “nasıl bir “yol haritası” çizilebilinir anlamında, grup kararı alınacaktı!

Ancak yazıyı kaleme aldığım saatlerde toplantı devam ediyordu.

***

Toplantı öncesi,

Selahattin Demirtaş’ın “operasyonlara” ilişkin açıklaması oldu.

Hafta içerisinde;

Siyasi mülahazalara “konu” olabilecek iddialar ve suçlamalarda bulundu.

İfadelerinde özellikle hükümeti hedef aldı..

Ve ciddi ithamları kendilerine özgü uslüpla sıraladı.

Diyor ki;

“KCK operasyonları, Ergenekon vari bir yapıyla icra ediliyor.”

***

 

 

Buarada,

Çokça tartışılan “Dokunulmazlıklarla” alakalı, soruya da yanıtı oldu.

Demirtaş’a göre;

“Kürsü dokunulmazlığı hariç, milletvekillerinin dokunulmazlığı kalmasın.”

Milletvekili “dokunulabilen” olsun!

Şayet, böyle bir düşünceyle Yasa değişikliği meclise gelirse, tavırlarının da net olduğunu söyledi.

Yani “BDP olarak, ‘Evet’ oyu vereceğimizi taahhüt ediyoruz”.

***

Sonuç itibariyle.

Tüm bu gelişme ve aksiyonlar Türkiye’de “siyasetin ve siyaset alanının” tahrip edildiğini söyleyebiliriz.

Tabiki tüm “tarafında” ortaya koyduğu içtihatla, bu ikmal olmakta.

Açıkça ifade edersek;

Siyaset,

Ülkemizde ne kadar “baskı ve tahrip” alanı içerisinde bulunursa.

Bilinsin ki,

Ülkenin, Kürt sorunu başta olmak üzere.

Ulusal,

Ve pek tabi ki “küresel” kimliğe sahip, sorunlar “kısır” döngüye mahkûm kalır.

***

Demokrasinin varlık etkenlerine,

Çağdaş, modern ülke yönetimine de ciddi manada “kalitesizlik” getirir.

Tabiri caizse;

Hal-i pür melal Denizde yol alan gemi misali.

Sürekli “dalgalarla” boğuşuruz.

Ya gemi batar,

Ya da çok sayıda mürettebat zayiat verilir.

Bu da her halükarda; “büyük kayıptır”.

Zaten bugüne kadar, uğratılan kayıpların sebeb-i mucibesi de bu “aklın” hâkim kılınmasıdır.

Şunu demeliyiz bence;

Yeter artık verimsiz, “kısır” siyasi aksiyonlar son bulsun!

Herkes ama herkes;

Siyasetteki “iki yüzlülüğü” terk-i diyar eylesin!