AK PARTİ'DEKİ FİRE ARAYIŞI!

Malum.
AK Parti Diyarbakır listesinde fire vermişti.
Abdurrahman Kurt.
Eski vekil.
Listedeki 6'ıncı sırayı "beğenmemişti"
Neden, ilk üçte "değilim" deyip, istifa etmişti…
Ve şu beyanı olmuştu.
"Ak Parti'deki siyasi hayatımı sonlandırmış bulunmaktayım"
***
Kurt.
Bundan sonra hangi "siyasi akıma" geçer bilmem.
Hüda-Par’a mı?
Yoksa HDP'ye mi gider?
Sanırım iki parti de; "çekinceli" durur kendisine.
Neyse!
Yeni siyasi yolu açık olsun…
***
Ha bu arada, hatırlatayım.
Kesin olmamakla birlikte.
Kurt'un.
Adaylıktan çekildiğine dair "yazısının" İl'e…
Veya Parti merkezine "iletilmediği" söyleniyor…
Durum bu ise…
Dilekçesini "hemen yazmalı"
Yoksa; "seçime" dahil olur ki, geri dönemez!!!
***
Peki, Kurt yerine kim olacak ya da olmalı?
AK Parti Genel Merkezi.
Muhtemelen siz bu yazıyı okurken; "açıklamış" olacak.
Ancak dün benden sordular.
Sizce "kim aday" gösterilsin, 6'ıncı sırada diye.
İnanın.
Mevcudiyet içerisinde; "bu adam olabilir" diyemedim.
Yani.
Anlayın ne dediğimi.
***
FAZIL'DAN SES YOK!
Bu arada.
Fazıl Hüsnü Erdem'den ses yok.
Galiba.
Vazgeçti "beğenmediği" sıradan…
Kabul etti.
5'inci sıradan yer alıp, 7 Haziran'a çalışmayı!
Zaten bugün son!
***
PARALELİ SUÇLADI.
Kızgın aday adaylarımızdan…
Eski vekil.
Sebgetullah Seydaoğlu…
Malumunuz üzre…
Medya'ya;
Cumhurbaşkanına,
Başbakan'a,
Bakan ve eski Vekillere yönelik "sosyal medya" üzerinden, hakaretler yağdırdığı ifade edilmişti…
***
Kendisine ait; "hesaplar" aracılığıyla.
Önceki gün…
Yine sosyal medya üzerinden, açıklama yapmış…
Dediklerini…
Kendisinin demediğine dair…
Yapanların kendisi değil…
Paralelciler olduğunu, "hesaplarını" çaldıklarını söyledi.
Ne diyelim…
İki taraf için de; geçmiş olsun…
Zaten son dönemlerde her taşın altından "paralel yapı çıkıyor!?"
***
 
TEMEL'İN FIKRASI!
Herkes bilir…
"Hakkın yendiğine" ilişkin…
Güne; "cuk" diye oturan bir fıkra…
Neyse…
Fıkramız şöyle…
Temel ve Arkadaşı…
Adliye dışında.
Taburelerde oturmuş, etrafı gözlüyorlar…
***
Birden sesler yükselmiş…
Mahkeme salonundan…
"Tabak-çanak" misali, "şakırtılı" sesler…
Temel, arkadaşı İdris'i dürtüklemiş.
Bak… Bak…
Mahkemede yine birinin "hakkını" yiyorlar…
Onun için; sesler çok karışık geliyor…
***
Baksanıza listeler sonrasındaki "oluşan" küskünlere.
Ve gösterilen tepkilere.
Hal-i hazırda yüzde 85'inin ağzını açsan.
"Hakkımı yediler" diyor…
Ne diyelim…
Her dönemde, her mevzuda "hakkın yendiği" vakidir.
İdare et…
***
SİZ...
BU B…U NİYE YEDİNİZ?
Bilirsiniz.
Maraba ile Ağa hikâyesini.
Bilmeyeniniz varsa o da; bizden "öğrenmiş" olur.
Zamanın birinde.
Tabi hikâye’deki amacım...
Bir iki kelamla; "bazı siyasilerimizin" kulağını çınlatmak istiyorum.
Ders mahiyetli.
***
Evet.
Maraba ve Ağa.
Hafta sonu; binmişler traktöre.
Şehre gidecekler.
Yola koyuluyorlar.
Az-uz derken, yolu yarıyorlar.
Ağa müzmin biri.
Maraba'nın "traktörde" gözünün olduğunun farkında…
***
Ağa!
Eldeki "traktörü" kıymetsiz kılmak.
Ve maraba'yı da, "gözden" düşürmek.
Bu cinlik üzerine.
Manda'nın "patır-kütür" yola pislediğini görür…
Seslenir, Maraba'ya.
Ula Memo!
Şu b…u yersen, inan traktörü sana veririm.
***
Memo düşünüyor.
Etrafına bakınır.
Ağaya.
Traktöre bakınıp dururken, düşünür.
Etrafta kimse yok.
Bir o, bir de ağa var.
Kararını veriyor; 'b…u yemeye"
***
Tamam Ağa.
Sen durdur traktörü.
İniyor.
Taze Manda pisliğini, yemeye başlıyor.
"Yedim ağa" diyor.
Traktör benim.
Ağa. 
"Tamam, al anahtarı traktör senin" diyor.
***
Maraba.
Midesi dönmüş.
Ahali önünde değil de, Ağa önünde "gururu" çiğnenmiş.
Yani kendinden iğrenir vaziyette.
Neyse!
Maraba traktöre biniyor, yanında Ağa'yla ilçe'ye gidiyorlar.
Alış-veriş derken, akşam oluyor.
***
Artık eve dönme zamanı.
Köye yaklaşıyorlar.
İkisinin de ağzını bıçak açmıyor.
Birbirlerine bakıp, kaş çatıyorlar.
Ama bu soğuk havanın seyrinde birden Ağa durdur traktörü Memo der.
***
Eee.
Bir anlık "keyfiyet ve insanı küçük görme" ahlaksızlığı uğruna traktörün "elden" gittiği pişmanlığı var Ağa'da.
Yolun kenarında mandanın pisliği var.
Ağa, Maraba Memoya seslenerek.
Ula Memo.
Ben bir halt ettim, şaka uğruna traktör elden gitti…
***
Şimdi.
Sen "b…k yemenin ederini" söyle bakım.
B…u yersem!
Traktörü geri alabilir miyim?
Genzinde, ağzında yüreğinde.
Enva-i 'ruh dengesizliği" kokan Memo "tamam Ağam"
***
Ama!
Sen şu "kurumuş" b…ları yiyeceksin.
O zaman ödeşiriz.
Ağa.
Mal canın yoncası ya; gözü dönmüş vaziyette…
Yumulmuş; "kuru b…a"
***
Bu hali vaziyetle!
Geliyorlar köy'e.
Çiftlik kapısında düşünceli olan Memo, kederli kederli çıkışır Ağa'sına.
Eeey Ağam.
Ben anlamış değilim.
Şimdi biz köyden çıkarken de, "traktör" senindi.
Şimdi köye geldik; "traktör" yine senin.
İyi de.
Biz "O kadar b…u niye yedik."
***
Sonuç itibariyle!
Siyaset.
Hal-i vaziyet ve esen rüzgârı hepimizin malumu.
Aynı şey.
Defalarca tekrar ediliyor.
Farklı sonuçlar "elde edilebilinir" diye ama sonuç aynı.
Yani ders-i ibret yok.
***
Onun için.
Üstadın şu ifadesi çok anlam yüklüdür.
Der ki.
Akıllı adam.
Güngörmüş olan kişi.
Hatalardan "ders" çıkarır.
Tabi bu hatadan ders çıkarma salt kendi "hataları" için değil.
En önemlisi.
Başkalarının "hatalarından" kendisi için ders çıkarmak.
***
Ne var ki.
Ülke sathındaki siyasi mekanizması…
Dün olduğu gibi…
Bugün de; "ders çıkarmadığı gibi" ders de almıyor.
Velhasıl.
Durum net ve açıktır…