AMED'Lİ; BARIŞI UMUD EDİYOR?

Balıkçılar başı.. 
Melikahmet..
Dağkapı.
Geziniyoruz; "atmosfer" nasıl diye.
90'lı yıllar gibi…
Yüzler asık…
Üzüntü ve gerginlik, hakim…
Sessizlik.
Ve ticari hayatın durgunluğu "yüze" vuruyor.


***

“Bir dokun, bin ah işit” misali..
Belirsizlik..
Derya; "insanı çıldırma" noktasına getirir..
İşte Amed böyle...
Diyarbakır'ın "gündüz" hayat bulduğu…
Gecenin de; "kâbuslar" ürettiği bir bölge; Suriçi…


***


Dağkapı'dan yürüyoruz..
Hani, sağlı sollu yoğunluk..
Geçit vermez; "kaldırım" işgali..
Dışarı atılan tezgah..
Ve alış-verişe odaklanmış ahali'den "eser yok" gibi..
Sönük..
Rahatsız edici çevresel kirlilik de, "eskisi" gibi değil..

***

Konfeksiyon..
Zücaciye..
Kunduracı esnaf.. İsim vermiyorum..
Ama!
Semt esnafı birbirini "iyi tanır" her yönüyle..
Sorumu sormadan..
Kunduracı, "devasa" soruyu, cuk diye önüme koyuyor..


***

Ustam..
Ne olacak; ülkemin, bölgemin ve bizim "halimiz?"..
Kan akıyor..
Canlar yere düşüyor.
Bombalar patlıyor..
Sokaklar "eli silahlı" kişilerin cirit alanı..
Ölümleri ayırmıyoruz.
Hepsi bizim "evladımız, canlarımız". Ne olacak?


***

Güngörmüş.
Feleğin çemberinden geçmiş..
Artık, ömrün son merdivenlerindeki, Zücaciyeci dostum ara giriyor..
"De bize.. Biz barışı ve huzuru ne zaman bulacağız?
Çözüm süreci..
Silahların susması "derken" bugün savaş çığırtkanlığı yapılıyor..
Savaş tamtamları çalınıyor..
Dur diyen olmayacak mı?


***

Öyle..
Belirsizlik; "çıldırtıyor"
Çünkü.
Silahların konuştuğu.. Kanın döküldüğü..
Gözyaşının hakim olduğu ortamda..
Taraflar kim ise..
Halka dayalı "zorbalıkları" öne çıkıyor..
Gelinen nokta; "taraf olmayan" ber taraf olur..

***

Kunduracı esnaf..
Tepkisi..
İş yapamaz; "ekonomik" tahribata..
Dün..
Günde 5-10 ayakkabı satardım.. 
Kazancım; "evi geçindirmeye" yetiyordu..
Ama bugün… Kirayı ödeyemez durumdayım..
Kemer sıkıyorum..

***

Ve üç esnaf aynı ağızla..
Okullar açılacak..
Çocuklarımız okuyor.. Endişeliyiz..
Sokaklar tehlikeli..
Okulların "boykotundan" söz ediliyor, gidene saldırılacak mış?
Geleceğimiz karanlık..


***


Taksici durağındayım..
Şoför dostlar..
Tanıdık isimlerle sohbet ediyoruz..
Siz olup-bitene ne diyorsunuz..
Tek cümlelik cevap..
"Çok kötü günlerden geçiyoruz. 
Allah sonumuzu hayreylesin.."


***

Ekliyorlar.
Gördüğünüz gibi.. Müşteri bekliyoruz.
Eğer ki; olursa..
Geride oturan.. 30 yaşlarındaki bir şoför..
Elinde çayıyla yanaşarak..
"İnanın.. İki gündür; 'eve ekmek' götürecek kadar bir kazancım olmadı.
Bir müşteri oldu.
15 lira.. Onunla da; "lpg" aldım.. Perişanız.."


***

Kepenk indirmeye..
Sokak hendeklerine..
Maskeli kişilere..
Polisin "baskı" üretici dayatmalarına..
Sokakların..
Caddelerin, "askeri darbe" görüntüsü veren, tanklı, tüfekli tomalı haline tepkili.
Kim kimle savaşıyor belli değil?
Korku imparatorluğu..


***

Melikahmetteyiz!
Kahvaltıcı.
İçeriye girip, çevreye bakınıyorum "kimse var mı?"
İn-cin top oynuyor…
Sordum; "niye böyle"..
Ağabey. Olaylar başladığından bu yana; "işler kesildi?"
Ne turist var..
Ne de, yerli gelip kahvaltı etmiyor… Herkes çekiniyor.."


***


Kapı çıkışında..
Tavuk dönerci, önümü kesiyor..
Kim gelir ki?
Sur içi.. Açık hava müzesi deniliyor..
Ama!
Sanki tüm olup-biten Amed'teki olaylar burada oluyormuş gibi gösteriliyor..
Suriçi.. Artık "öcü" bir bölge..
Onun için kimse; gelmiyor.. Döneri takalı 2 saat oldu tek bir satış yok.."


***



Urfa kapısına doğru ilerlerken..
İzzet usta önümü kesti..
Eski bir tanıdık.. 
"Gel hele" diyerek, kürsü atıp oturmamı istedi..
Oturduk..
Derken, birden kalabalıklaştık.. 
Şikayetler.. Tepkiler.. Talepler aynı..

***

İki soru öne çıkıyor..
Allah rızası için; barış sağlansın?
Nerden inceyse oradan kopsun…
Ne yapsınlar.
"Bıçak kemiğe" dayanmış, bir nokta hal-i hazır..
Ya barış.. Ya topyekun savaş..

***

İzzet usta araya giriyor.
Cumhurbaşkanı'na..
Yaşça ondan büyüğüm. Lütfen şu mesajımı iletin..
Üç dönem ona oy verdim.
Türkiye için bir şans olarak görüyordum; "helali-haramı" bilendi.
Ama! Bugün onu tanıyamaz durumdayım..

***

Kürtler diyordu.
Barış diyordu. İş aş diyordu. Demokrasi. İnsan hakları.
Din'den. İman'dan bahsediyordu.
Ancak!
O'nu Cumhurbaşkanı "seçtikten" sonra değişti..
O babacan, insanı "Erdoğan" gitti, yerine bambaşka biri geldi..
Tavsiyem o'na.
Çevresini ve rehberlerini "gözden" geçirsin..
Çünkü kendisi de, ülkeyi de beraberinde "uçuruma" doğru götürüyor..
Sertliği bıraksın..
Eski günlerine dönsün.. 
"Bizim Erdoğan’ımız" dediğimiz, 2013'e gelsin..
Yoksa; "gidişat" hiç de hayra alamet değil..

***


İzzet Abi’nin notunu aldıktan sonra..
Hatır isterken..
Kolumdan aynı yaşıttan biri tutarak, sıktı..
"Bir saniye" diyerek..
Benim adım da; Ömer.. Adaşız..
Tepkisi; HDP'ye.. 
Özellikle; Selahattin Demirtaş'a..

***

Dedi ki..
"Ben 7 Haziran'da HDP'ye oy verdim..
Meclise güçlü gitsinler..
Sorunu, siyasi noktada Ak Parti'yle "oturup" çözsün diye.
Ama onlar ne yaptı?
Seçim biter-bitmez "kavgaya, çatışmaya" girdi..
Çözüm masasına oturacağı Partiyi ve Erdoğan'ı "kendine" düşman ilan etti.
Niye?
İnsan yol arkadaşına; "hedefine" ulaşmak için yolda giderken "hasım" olur mu?
Bilin..
Biz de, siz de herkes de.. Bu dökülen kanlardan "masumuz" diyemeyiz; çünkü hepimizin katkısı var?


***

Peki.. Ne yapılmalı?
Cevabı şu oldu..
"Canlı kalkan diyorlar. Asker operasyon yapmasın diye, siper olunuyor..
O zaman.
Asker ve polis'e gerillaların saldırması istenilmiyorsa… 
Ölümlere karşı ise..
HDP.. Canlı kalkanı "buralar" için de yapsın..
Bakın.. Silahı, "silahlı kişiler" kendiliğinden bırakmaz..
Devlet de-PKK'da..
Onlara silahı bıraktıracak; zemindir ve sivil halkın bizatihi kendisidir..
Sorumluluk bizde..

***

Evet!
Diyarbakır esnafının "isyanı" bu noktada..
Kim'e ne düşerse..
Esnaf..
Hiç bir "ideolojik" marjinalliği olmayan bir kesim..
İş'inde, gücünde..
Ticari aktivitesine bakan bir anlayış… 
O'nun için de; "ağızlarından" çıkan her sözcük, kurdukları her cümle; "önem arz" edici…


***

Sonuç itibariyle..
Bölge "alev" topu misali, yanıyor…
Şiddet… Terör… Ve ölümler…
Kol geziyor…
Acılar… Tek alanda değil; hızla ve yoğunluklu olarak "yaygınlaşıyor?"
Buna dur denilmeli..
Bunu yapacak olan da; "siyasi mekanizmadır?"
Terk edeceği zihniyette; "Güvenlikçi siyasettir?"

***
Bu nedenle.
Acil ve ivedi olarak; "Çözüm sürecine" dönülmeli..
Müzakere başlatılmalı..
Toplumsal mutabakatı geliştiren; "hamlelerle" nerden dönülürse kardır misali "çatışmasızlık ve silahların toprağa gömülmesi" noktasına gelinmeli..
Aksi taktirde..
Alev topu vahim derecede, ülke sathına "sönmemek üzere" yayılıyor..
Ve şu iyi bilinmeli..
Güneydoğu ahalisi tüm acılara rağmen "barışın umuduyla" yanıp-tutuşuyor?