ATALARINI BİLMEZ İSEN!

 

 

 

 

(30 Ağustos Zafer Bayramı)

 

 

 

Bugün…

Büyük Taarruz'un yıl dönümü…

95'inci yıl…

30 Ağustos Zafer Bayramı…

Ağustos ayı…

Hiç kuşkusuz ki...

Bu coğrafya için.

İslam dünyası için.

Hele ki,

Selçukludan, Osmanlı'ya ve bugünkü Türkiye’mize Tarihi birçok, "kahramanlıkları!" barındırmaktadır…

26 Ağustos 1071…

Malazgirt Meydan Muharebesi…

 

 

***

 

Bu topraklar…

Bugün ya da dün…

Önceki gün değil…

Binlerce yıldır…

Ki, beşeriyetin yerleşik düzene geçtiği tarih itibariyle!

Yaşayanı "var" olabilmenin, mücadelesini vermiştir…

Bağımsızlık "hürriyeti" için…

Din adına.

Ümmet adına.

Millet olabilme adına, "şehit vermiştir!"

Kurtuluşu.

Kanla, irfanla ve savaşla "elde" eden bir ülkenin.

Bu atanın.

Bu ecdadın, torunları olarak!

Tam da bugün sormak istiyorum…

Neden…

Hal-i vaziyetimiz bugün, "perû perişan"

 

***

 

Çünkü…

Evet, çünkü "değerlerimizi" yitirdik…

Ecdatlarımızı.

Atalarımızı.

Tarihimizi…

Dinimizi.

Dilimizi.

Örf, adet, gelenek ve göreneklerimizi!

Vatan olabilmeyi.

Millet olabilmeyi…

Derin tahribatların erozyonuyla, "şuursuzca" heba ettik…

Güne odaklandık.

Menfaati seçtik…

Birliği değil, kendini.

Bütünlüğü değil, bölünmüşlüğü…

Dini değil, batılı...

İnancı değil, küfrü…

Ahireti değil, dünyevi işleri, "benimseyerek" akıl yoksunu olduk!

Hal böyle olunca!

Vaziyet.

İdare-i maslahatçılığa döndü.

Ve toplum; "benlik" kaybına uğradı...

 

 

***

 

Tarihi bir ifadedir…

Kendisine saygısı olan…

Kendini bilen…

Tarihinden ders-i ibret alan…

Geçmişini, yarınına dair sorgulayarak rota çizebilen!

Uluslar.

Toplumlar…

Atalarını "unutmazlar."

Saygıyla.

Sevgiyle.

Anar…

Yâd eder "ve o atanın torunu ve evladıyım" der!

Hiç kuşkusuz ki…

Bunu yapmayanın "yarını da" olamaz!

 

 

***

 

İşte bu noktada!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Malazgirt etkinliğindeki ifadesi önemli…

Ne demişti.

"Ne diyor şair:

Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir.

Evet, her tümseğinin altında bir şehit yatma pahasına da olsa Türk milleti bağımsızlığından ve namusundan vazgeçmedi.

İşte bu yüzden bu toprakları asla unutmamalıyız.

Malazgirt Zaferi uzun zaman ihmal edildi."

Yani…

Malazgirt Savaşı…

Anadolu'daki çokluk içinde birlik...

Çoğulculuk anlayışının da en somut tezahürüdür…"

 

***

 

İşte; bu çoğulculuk anlayışı var ya!

O'nu.

Evet, onu yeniden filizlendirip ağaçlandırırsak…

Kök saldırırsak…

Belki o zaman, kaybettiklerimize yeniden kavuşuruz!

Tarihimizi de biliriz…

Tarihi yazanları da biliriz…

Bu topraklar için; "can veren, bedel ödeyen" atalarımızı da biliriz…

Ki bunu yapmamız gerekir...

Yoksa…

Selçuklu İmparatorluğunu.

Osmanlı İmparatorluğunu.

Ve köklerinden yeşeren Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranları!

Bu topraklar için…

Din adına, Millet adına,

Bağımsızlık ve özgürlük adına "can verenlere…"

Torunları.

Evlatları olarak; "hainlik" yapmış oluruz ki…

Ki bugüne kadar…

İçteki ve dışarıdaki "devşirmelerin" yarattığı iktidarlar sayesinde; "ihanetliklere" maruz kalındı…

İşte 15 Temmuz'daki "ihanet bunun en bariz örneği…

Gaye...

1071'in,

Büyük taarruzun ve 30 Ağustos'un intikamını alınmasıydı.

Ama "halk" milli birlik duygusuyla, "bir kez daha" zafer kazandı…

Özellikle; "ulusal" benlik adına…

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.

 

 

 

 

***

 

 

 

FETÖ TESPİTİ!

 

 

Nedim Şener.

FETÖ'ye dair, tespitte bulunuyor.

Ki, FETÖ karşıtlığı tartışılmaz biri.

Diyor ki…

"Bir yerde para varsa, orada FETÖ'cü vardır…

Bir yerde bir FETÖ'cü varsa…

Bilinmeli ki;

Arkasında en az üç FETÖ'cü daha vardır…

Eğer ki…

Bir FETÖ'cü bir yerden acilen alınıyorsa…

Yerine "birisi" atanıyorsa…

O atanan da “FETÖ'cüdür”

 

***

 

 

Eee…

Doğru söze ne denir ki?

Ki hal-i âlem meydanda.

Zaten kafayı "bulandıran" durum da bu!

Ama ne var ki.

FETÖ ile mücadele öylesine "giriftleşti ki?".

Baksanıza…

İş "halklar" noktasına geldi.

İşte, Şener'in 'Pensilkonya" yazısı, kimleri alevlendirmedi ki?

Tepe isimler.

Vaziyet Zülfüyâra dokunulunca…

Neymiş?

Konya halkı "potansiyel suçlu-FETÖ'cü" gösteriliyor…

Yok, daha neler?

Neyse ki.

Konya ahalisi "işin farkında…"

Durumun, "kriptocuların" algı üretme gayreti olduğunu biliyor.

Ve bu minvalde tepkisini ortaya koyuyor.

"FETÖ'nün inine" girilsin…

 

***

 

 

Ama…

Birileri işin uçunun "kendilerine" doğru geldiğini gördükleri için; "siyasi aksiyon" icra ediyor.

Eee…

Olmaz mı?

Lakin ahalinin de tepkisi var…

En baba FETÖ'cü serbest…

Damat serbest.

Enişte.

Hala, baldız.

Gelin…

Kardeş…

Kızı…

Ki "Bylock" kullanıcısı…

Acık ve alenice; Pensilvanya" komutasında!

 

***

 

Alın size bir örnek...

Okuluna el konuldu.

Üniversitesi kapandı.

Vakfına kayyum atandı…

Daha da ilerisi…

Eski ortakları,

Patronu olduğu gazete bile; FETÖ’den sorgulandı, tutuklandı...

Ama bizatihi kendisine ne dokunan var?

Ne de "hesap" soran var?

Bilakis söz edince; "adaletten" dem vuruluyor.

Ki reisin de yanında.

Partinin de, "sözü" dinlenenlerinden.

 

 

***

 

 

Beri yanda…

Gazeteye abone olduğu için.

Bankasının kapısının önünden geçtiği için.

Bankasında hesabı olduğu için…

Okuluna oğlunu kaydettiği için…

Yedi göbekten bir yakını işin içinde olduğu için.

En barizi.

Bylock kullanan "işletmeye" sipariş verdiği için…

İnsanlar "cezaevinde…"

Binlercesi "işinden edildi?"

On binlercesi de; "FETÖ'cü" diye damga yedi…

 

***

 

Hal bu iken…

Kimse;

Adaletsizlikten…

Vicdansızlıktan…

Mağduriyetten…

Haksızlıktan "dem vurmazken…

Suspus olurken…

Birilerinin çıkıp, "manevi miras" adına, ahkâm kesmeye kalkıyorsa…

Sormak lazım…

250 şehit verildi…

Adalet ve vicdan duygunuz, buna ne diyor?

 

 

 

 

 

***

 

 

NEYİN ROTASYONU!

 

 

Öğretmenler…

Diyarbakır.

Ki bölgenin birçok ilinden, gelen haberler var…

Sayı binlerle ifade ediliyor…

"Yer değişikliği" operasyonuna tabi tutulmuşlar.

Suç ne?

Hiç…

Neymiş; KHK kapsamında soruşturulmuş…

Açığa alınmışlar.

Ama bilahare "görevlerine" iade edilmişler.

Yani "suç unsuru yok?"

Ne var ki.

Şimdi, 2008'den bu yana hayata geçirilmek istenen…

Ancak, uygulanmayan "rotasyon" uygulanıyor…

Ne hukuku,

Ne de stratejik anlamda, "doğru" bir adım değil.

Ki bu, "tam aksine!" sonuçlar doğurur.

Özellikle, "ırkçı söylemler" daha bir artar.

İstenilmeyen "sonuçları" doğurabileceği gibi…

"Kaş yapalım derken, göz çıkarılır."

Yani, "yanlı ve yanlış" bir rotasyon!