BAHÇELİ VE SÜRECE BAKIŞ

Haftanın ilk günü!.. Yine baş döndürücü; "siyasi mülahazaların" seyrine döndük..
Evet, seçimin son haftası..
Artık,
Partiler, adaylar ve gönül koyanlar "son kozlarını" oynuyor..
Tabi ki;
Seçmen de "kime oy vereceği" noktasında, karar günlerinde.
Her ne kadar;
Seçmenin yüksek kesimi aylar hatta haftalar önce "safını" belirlemişse de bir kesim var ki; "halen kararsız"
İşte onlar için, karar günleri bugünler..
Seçimin,
Bir nevi partiler düzeyinde "kaderini" belirleyen bir kesim bu..
Verilere göre halen ülke genelinde Yüzde 15 civarındalar..
"Hangi partiye" oy vereceğini kestirmemiş..
Kararsız..
Yabana atılmaz bir rakam bu kararsızlar..
Onun için de,
Partiler seçimin bu son haftasına "bu kesimi" ikna etme ve kendi saflarına alabilme gayreti içerisindeler..
Bir günde;
Üç ilde miting yapmak, nabza göre tavır ve siyasi söylemde bulunmak da bunun vesilesidir.
Nitekim;
Liderlerin "vaat ve 12 Haziran sonrasına ilişkin hedefleri de" bu noktada ha bire "tiraj" görüyor.

* * *

Bir dostumun ifade ettiği gibi;
Ülke genelinde var olan "kararsız" kesim, Diyarbakır'da da küçümsenmeyecek düzeyde..
Onlar da,
Halen "ikilem" içerisinde, kime oy vereceğine ilişkin karar kılmış değil..
AK Parti ve BDP dışında; "alternatif" arıyorlar.
Sordum neden diye?
Kapsamlı bir cevap aldım, ancak hassasiyet içeren bir ayrıntı da, ifade etti.
Özellikle,
BDP ve AK Parti için halk "şiddet ve oyalama" taktiğinden bıktı diye..
Bir taraf;
Sürekli şiddet ve eylemlerle gündeme geliyor.
Diğer taraf da;
Güven vermeyen, siyasi söylemlere devam ediyor.
Bu da;
Zaman süreci içerisinde "güven ve samimiyet" duygusunda, tahribat yaratıyor.
Aday tercihleri ve seçimi de ayrı.
Bu nedenle;
BDP ve AK Parti'ye karşı, "kararsızlık" hakim..

* * *

Evet özellikle yerel siyasi aktörlere bir çağrım var..
Güveni,
Samimiyeti,
İstikrarı ve de çözümde "barış dilini" kullananın..
Öyle,
Düşmanımın düşmanı "benim dostumdur" mantığı hayır ihtiva etmez.
Bilakis;
Bir süre sonra tüm cepheler "kaybedilmiş" olur ki, şu anki gidişatınızın "seyri" istikamette.
Son iki haftanın "siyasi" gidişatına baktığınızda;
BDP,
CHP'ye sıcak, MHP'ye de sıcak olduğunu deklare etti..
Sadece kini; AK Parti'ye ve onun misyonuna..
AK Partinin ise;
Tersi istikamette, "üçlü blok" hedefte..
BDP, CHP ve MHP..
Aslında;
Bu "çekişme" alanını daha açık, ifade etmek gerekirdi.
Ancak, "tarafgir" bir hal ortaya çıkabilir diye..
Arif olan anlar, diyerek bu faslı kapatmak istiyorum..
İki kesim de,
Sanıyor ki Güneydoğu'da 12 Haziran'ın iki güreşcisi minderde..
Biri;
BDP'nin desteklediği Bağımsızlar..
Diğeri de,
İki dönemdir iktidarda olan AK Parti..
Berisi yok diye..
Ama bilsinler ki birileri; "aradan" sıyrılırsa, alternatif rol alırsa sakın ola şaşırmasınlar..
Sürpriz de değil..

* * *

BAHÇELİ DİYARBAKIR'DA!

Evet, bu faslı burda noktalayalım..
Gelelim, Diyarbakır özeline..
Yani; seçimin son kapsamlı mitingine..
Malum,
MHP 16 yıl aradan sonra ilk kez, Diyarbakır'da miting yapacak..
Bugün öğleden sonra,
CHP, AK Parti ve BDP gibi İstasyon meydanında seçmenine seslenip "biz geldik" diyecek..
12 Haziran günü için de "oy isteyecek"..
Ben,
1975'te MHP'nin merhum Lideri Alpaslan Türkeş'in "Küçük Moskova'ya gidiyorum" diye yaptığı o talihsiz açıklamanın "yarattığı" yangını..
Bilahare,
Diyarbakır'ın bunu "sindirmeyerek" 1'i asker üç kişinin ölümüyle, onlarca kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan acı olayları..
Ne de,
1995'te Dağkapı meydanında özel harekatçıların ve kaleşnikoflu özel korumaların eşliğinde kamyon kasası içerisinde yaptığı konuşmayı..
Ve sonrasında, "yaşanan" olayları..
Anlayacağınız;
O günün ve bugünlere gelinen "sürecin" zihniyet "çözümsüzlüğüne" değinmeyeceğim..
Ama,
O resmi ve anlayışı hatırlamak gerekir..
O kıvılcımlar,
Ve aşırı uçlu açıklamaların ürettiği "inkar" politikasının sonucudur şu anki "kardeşin kardeşe" kırdırılması halinin artık bilinmesi gerekir..
Özellikle,
MHP "etnik milliyetçi" kabuğunu kırmalı, "ulusalcı" düşünceden kendini arındırmalı..
Ki, "Gavur dağının" ötesinde, yeniden varlığını hissettirsin..

* * *

Velhasıl;
Fazla da farklı düşünce "üretmek" istemiyorum..
O zaman MHP'nin gelişi anlamsız kalır..
Bari "biz bir adım" atalım da, "onlar" tarihi yanlışlık ve kopukluğun nelere kadir olduğunun "farkına" varsınlar..
Bu nedenle;
Bahçeli'nin 2000 yılındaki gelişindeki resmi bir kez daha hatırlatmak istiyorum..
DSP-ANAP-MHP koalisyonlu hükümet dönemiydi O gün!
Başbakan Yardımcısı olarak Diyarbakır'a gelmişti..
Feridun Çelik'le tokalaşmış, hatta alkışlamıştı..
O resim;
Türkiye'de hayli konuşuldu, tartışıldı, ama ekseriyetiyle "barışın dili" olarak algılandı..
İşte bu minvalde ben,
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Kürtler'e ne diyeceğini..
Neler,
Ve nasıl bir siyasi uslüp ortaya koyacağı noktasında ahali gibi merak etmiyor değilim..
Zaten bu minvalde düşünmek istiyorum..
Tabi,
Öyle önem arz edici bir beklenti içerisinde de değilim..
Çünkü,
Batı'daki Milliyetçi Muhafazakar oyları "şu an" pamuk ipliğine bağlı..
Diyarbakır'da,
"Söyleyeceği" bölgeye hoş gelebilecek bir ifade "o ipi" koparır..
Bahçeli,
Bunu bildiği için de; "o özrü" yapmayacak.
Bizden de; "geçmişin" kopukluğuna ilişkin "özür de" dilemeyecek.
Sadece;
12 Haziran sonrası için "ılıman" bir siyasi duruş ortaya koyarsa iyi olur derim..
İşte o zaman;
Kürtlerle aralarındaki "cudi dağı" kadar olan ayrışma hali küçülmeye başlar..

* * *

Buarada;
Kaygım da yok değil gelişiyle alakalı..
Var! 
Olası provokatif bir kıvılcıma da, hazırlıklı olmalıyız!
Bir önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi..
Nitekim; ortaya çıkan "eylemci-provokatif" grup..
Yani;
Bahçeli'nin, Diyarbakır mitingi "bir çok" kaygı ve endişe, barındırmaktadır.
Malum,
MHP'nin "baraj altı" korkusu da var.. Burada çıkabilecek olumsuzluk; Batı'da değirmene su taşır..
O nedenle biz;
Her halûkarda, Diyarbakır'ın misafirperverliğini ve sağduyusunu gösterelim..
Bahçeli'ye de,
Çağrımızı gönderelim; "barış dilini" sen de bir hamleyle güçlendir..
Çünkü;
Demokrasi "barışın" diliyle anlam ve önem kazanır..
Kimliklerin,
İnkarıyla ve bölgelerin "gerçeklerini" kabul etmemekle, Kürt dokusunu "terörist" görmekle, kazanılmaz..
Bilakis,
Topyekün kaybedilir..