BAHOZ BİLMECESİ?
Kaçıncı gün…
Beş mi?
Diyelim ki, dört gün olsun…
Yani, 96 saat geçti…
Hükümetten.. İstihbarat birimlerine..
Medya'dan.. Ulusal ve uluslararası kuruluşlara kadar…
Ne yazık ki hala da..
Kimse; "Bahoz Erdal" öldürüldü mü, öldürülmedi
mi "sorusuna" cevap bulmuş değil..
***
Kafalar karışık.. Zihinler ise bulanık..
Bilgiler ise, "muğlâk" olunca hal-i vaziyet
çekilmez oluyor…
Nitekim! Bahoz Erdal..
Fehman Hüseyin…
Bu kaçıncı kez "öldürüldü?" sorusunu
sorduruyor..
Öyle ya, "kaçıncı kez.."
Saymadım.. Ama yansıyan bilgilere göre birden fazladır..
Ki en yakını, "Roboski" katliamıydı?
***
O gün! Medya'ya yansıyan ilk haber şöyleydi..
Bahoz Erdal.. Ve liderliğindeki "örgüt grubu"
yok edildi..
Hava harekatında, "öldürüldüler.?"
Sonra.. Herkesin malumu; "örgüt üyeleri" değil,
sıradan kaçakçı "köylüler" çıktı..
34 sivil insan.. Yanlış istihbarat..
Ki hala da bu "yanlış istihbaratın", öldürülen
"34 sivilin" hesabını veren olmadı?
***
Vicdanların "derin" askısında..
Roboski gerçeği..
Aslında, Güneydoğu'nun yılların oluşturduğu
"karlık" yüzünü aydınlatacak bir vaka..
Ama kim sorgulayacak?
Hakikat şu ki..
Her dönemde, her platformda ifade etmişimdir..
Bir kez daha ifade edersek..
Eğer ki; Devlet içerisindeki "derin" yapıları
deşifre edecekse..
Paralel yapı..
Ergenekon gibi; "oluşumları" yok etme niyetindeyse..
Bir daha yeşermemelerini istiyorsa…
Hadiseye; Güneydoğu'dan başlamak gerekir..
Çünkü, "üreme ve güç toplama" merkezi burası..
***
Tekrardan, dönersek..
Bahoz Erdal, gerçekten öldürüldü mü?
Suikastta, "MİT" imzası var mı?
AA’nın geçtiği haberde; "saldırıyı" Tel Hamis
Tugayları mı yaptı?
Olay Haseke bölgesinde mi oldu?
Bahoz'la birlikte, kaç kişi imha edildi?
Maalesef..
Hepsi, bilaistisna hal-i hazırda "teyide"
muhtaç…
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da beyan etti…
"Bu yöndeki haberlerin teyidine yönelik çalışmalar
halen devam ediyor?"
***
Eğer ki doğru ise, Türkiye açısından "başarılı"
bir operasyon denilebilinir..
Çünkü, Bahoz Türkiye'deki birçok "kanlı
saldırının" faili, azmettirici..
Eylemlerin, "beyin" gücü...
Özellikle, Suriye'deki yapılanmanın bir numaralı ismi…
***
Velhasıl…
Şuan için "vakanın" durumu muğlak..
Ancak medyada bir garip, tavır sergileme var…
O da şu araştırmacı gazetecilik görevini yerine getirmek
yerine..
Olayı araştırmak..
Bahoz Erdal'ın ölüp ölmediğini "ortaya
çıkarmak"…
Ölmüşse; "öldüğüne" dair fotoğraf..
Yaşıyorsa "sağlığıyla" ilgili bir kare resim,
elde etmek yerine..
Birbirlerine; "laf yetiştirmenin" gayreti
içerisindedirler..
Vakaya "sevinen-sevinmeyen" misali..
Ürkütücü bir hal… Vaziyet; "mesleğin" icabından
değil..
***
BELEDİYELERE AİT ARAÇLAR…
Gelelim; Mardin Cevizli Karakoluna yapılan saldırıya…
2 Asker.. Bir Sivil hayatını kaybetti..
12'de yaralı… Saldırı, 5 ton bomba yüklü bir kamyonla
yapılmış…
Failler "eylem" sonrası, iki araçla olay
yerinden kaçmış..
Elbette ki; benzer bir çok "terör" olayları
bölgede yaşandı..
İlk değil..
Ama "kullanılan" araçlar..
Bindikleri otomobiller açısından bir ilk söz konusu..
Çünkü olayda kullanılan üç araçta; "resmi araç"
***
Hendekte.. Barikatta.. Çukur kazmada..
Belediyelerin "destek" verdiği, araç tahsis
ettiği..
Ya da, belediyelerin "araçlarının" kullandığını
biliyoruz..
Ki medyaya resimleriyle yansıdı.. Ancak, "bombalı
saldırı" eylemlerinde, resmi araçların kullanılması bir ilk..
Peki, araçlar kimin?
Kamyon; Mazıdağı
Belediye'ye ait..
Ki bu kamyonu da, Mardin Büyükşehir Belediyesi vermiş..
Belediye Başkanı Necla Yıldırım açıklama yapmış..
"Anahtar bizde.. Ancak bayram tatili nedeniyle araç
ne zaman çalınmış bilmiyoruz.
Emniyete bildirdik. Tutanak elimizde.."
***
Diğer iki araç ise; Mardin Büyükşehir Belediyesi'nin…
Mardin'de ilaçlama yapan..
Yani Sağlık İşleri Daire Başkanlığı'nın
"bünyesindeki" bir firmaya ait..
Anlayacağınız…
Mazıdağı Belediyesinin "kamyonuyla" bombalar
patlatılıyor.
Büyükşehir belediyesinin araçlarıyla da "olay"
yerinden kaçılıyor..
Artuklu Kaymakamlığı açıklama yapmış..
Olayla ilgili "gözaltına" alınan kişilere dair;
11 kişi gözaltında.
Bunlardan, 5'i Belediyelerin "resmi"
görevlileri..
Biri, Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Daire Başkanı…
Diğeri, Halk Sağlığı İlaçlama Şube Müdürü…
Ve üç belediye çalışanı…
***
Sorgulama sürüyor…
Neticede, "araçların" nasıl örgüt üyelerinin
eline geçtiği ortaya çıkacak.
Elbette ki bir suç söz konusu ise..
Her kim olursa olsun; "hesabını" vermeli..
Bu ister "seçilmiş" olsun.
Bu ister "atanmış" olsun..
Çünkü, "fikrinden, düşüncesinden, söyleminden"
dolayı değil..
Ya da "siyasal" duruşundan dolayı..
Bu bilfiil; "ölüme ve öldürmeye" lojistik
destek sağlamadır..
***
DEMOKRASİ İŞGAL EDİLMESİN?
Ne yazık ki, "bazı siyasiler de, seçilmişler
de" duruma çanak tutucudur..
Vaziyet..
Sonuç itibariyle; neyi ikmale getirirse getirsin..
Şu hakikati artık göz ardı etmememiz gerekir..
Şiddet.. Terör.. Kan ve gözyaşı..
Ölüm.. Öldürmeler.. Cinayetler…
Sıkılan her kurşun.. Atılan her bomba..
Gelinen zaman noktası açısından..
Oluşan süreç babında..
Girişilen her canlı bomba eylemi; "bizi bizden"
koparıyor?
Çünkü Demokrasiye, İnsan haklarına…
Eşitliğe, özgürlüğe, birlikte yaşama kültürüne
"suikasttır.."
Kasıtlı ve bilinçli; "sabotajlardır.?"
***
Vakaya, HDP ve DBP'liler ne diyecek?
"Silahı mı, şiddeti mi?"
Yoksa "Demokratik siyaset" yolunu mu, tercih
edecekler?
Yani önemli bir yol ayırımı..
Eğer ki seçilmişler olarak, HDP ve DBP'liler…
"Siyaseti.. Demokrasiyi.. İstemiyoruz."
diyorlarsa..
Silah'tan..
Kandil'in "emir komutasından" yana, tavır
koyacaksa..
Kimsenin diyeceği bir şey yok..
Onlar için de; "olup-biten" ne olursa,
katlanmaya razılar denilir..
***
Yok eğer, değilse!..
Silaha yeter.. Şiddete, teröre yeter diyorlarsa...
Artık kan akmasın..
İnsanlarımız ölmesin..
Bu topraklar, "hepimizin" denilecekse..
Çözüm de, diyalogta, "siyaset kulvarıdır.."
Biz buradayız…
Parlamentonun "çatısı", sorunların çözüm
merkezi olduğuna inanılıyorsa..
Tabanın "sesini" dinleyeceksek..
Halkın verdiği oylara "saygı duyuyoruz"
tavrımızı da ona göre yapacağız denilecekse..
***
O zaman!
Siyasal iktidara gösterilen tepkinin,
Getirilen eleştirilerin,
Devletin kurumlarına dair beyanların bir bölümünü de..
Gür bir sesle…
Dik bir duruşla, "safları da" netleştirerek;
"yeter artık" demeli..
Silahınla,
Şiddetinle, "demokrasiyi" işgal etmekten…
Bizi de "pasif" siyaset üretme ağından vazgeç..
Biliyorum..
Diyeceksiniz ki, seçilmişler de nerde "o
demokratik" cesaret?!
Eğer ki olmuş olsaydı…
Bölgenin ve bizlerin hal-i vaziyeti böyle mi olurdu?
Ne mümkün?