BANKALARA KARŞI İTTİFAK?

Bankalar… Bilumum… Hepsi…

Şu, bu banka demiyorum…

Topyekûn…

Güneydoğu'da şubesi olan tüm bankalar!

Bu nasıl bir keyfiyet…

Bu nasıl bir zulümkarlık..

Bu nasıl bir çifte standart uygulamadır…

Ki, bölgede farklı…

Batı illerinde; "farklı" bir muamele çekiliyor…

***

Eeeyy yetkililer…

Eeeyy Bankaların sorumlu zevatı…

Burası bir muz cumhuriyeti değil…

Sosyal bir hukuk devleti…

Yasası, nizamı, kuralı, kaidesi olan bir ülke…

Batıda ne ise, doğuda da o olmalı…

Eşitlik...

Amma velâkin…

Sizin anayasanız, "muz cumhuriyetinden de" beter!

***

Şimdi…

Bu hükümet "sicil affını" getirmedi mi?

Getirdi…

Temel felsefe neye dairdi?

Esnafı,

Sanatkârı,

İşletmecisi,

İş adamı, "rahat" bir nefes alsın…

Türkiye genelinde; "kredilerin-desteklemelerin" önünde oluşturulan engeller kalksın…

Yani piyasa hareketlensin…

Ekonomiye canlılık gelsin…

Ülke müreffeh bir yapıya kavuşsun diye!

***

Peki, eeeyy bankalar siz ne yapıyorsunuz?

"Yasa" tanımazlığı uyguluyorsunuz.

Tabi, Güneydoğu'ya özgü…

Türkiye'nin diğer 6 bölgesi için sıkıntı yok…

Ne varsa; Güneydoğu illeri…

Anlamak zor…

Neymiş, "kara listede" bulunuyorsun…

"Sicilin temiz" değil…

Sana kredi yok…

Sana destekleme verilemez…

Git başka kapıya…

***

Eee be insafsızlar…

Eee be kan emici vampirler gibi faaliyet icra edenler…

Yasa var…

"Sicil affı…" Ne demek bu; "sicili temiz" demek!

Yani kredi önünde bir engel yok…

Siz hala; "kara liste" diyorsunuz…

O zaman; " bu yasanın" çıkarılma anlamı var mı?

Kim kimi kandırıyor?

***

Bölgenin sıcak parasını alacaksın…

Enva-i krediye "dibine" kadar faizi uygulayacaksın…

Bölgedeki gayrimenkulü bile, "ipotek" olarak değil…

Varsa batıdan "göster" diyeceksin…

Sıcak paraları "bölgeden" cuka edeceksin…

Sonra, ben Güneydoğu illerine "kesemi" açmam diyeceksin…

İş zaman "zulümkarlıktan" başka bir şey değil…

Tabi hal-i vaziyet "vur abalıyadır…"

***

Çünkü kolektif bir duruş yok…

Karşı tepki refleksi yok…

İttifakla, "soruna" çözüm üretme gayreti yok…

Eğer olmuş olsaydı…

Bugün değil yıllar yılıdır, "bankalar" bölgeye dair "negatif' politika icra etmezlerdi…

İş hep "karnından" konuşmayla geciktirildiği için…

İşine gelince "politikası" uygulandığı için…

"Vur abalıya" olunuyor…

***

Bakınız!

Günlerdir bu mevzuu konuşuluyor.

Ama!

Ortak bir mutabakatla; "kamuoyu" oluşturma gayretine dair bir hamle var mı?

Yok…

***

Şimdi… Sesleniyorum…

Terörün… Şiddetin…

Hendeğin… Barikatın yarattığı tahribat ortada…

İşyerini "siftahsız" kapatan binlerce esnaf…

Kepenk kapatan iş adamları…

İflas bayrağını çeken, on binlerce sermayedar!

Hepsi…

Avazı çıktığı kadar; "çığlıklarını" atıyor…

Ama "sorun çözmede" bir arpa boyu kadar alınan yol yok…

Nedeni…

İttifaksızlık…

***

Diyarbakır'a özel dersek…

Eeeyy Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı…

Ki, "on binlerce" üyeye sahipsin…

Eeeyy Ticaret Borsası…

Sizde de "binlerce" üye var…

Ya Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği…

Ha keza…

Organize Sanayi Bölgesi…

Pek tabi ki, Diyarbakır'daki STK'lar…

Özellikle, "SİAD'la" dediklerimiz…

Siyasiler…

Parti teşkilatları..

Ve diğer "sivil toplum" kuruluşları…

***

Neden "birlikten" güç doğar ilkesiyle hareket edilmiyor…

Hani bir söz var..

Bir elin nesi var, iki elin sesi var?

Ticari haya t açısından öneme haiz olan bu mevzu..

Ve diğer meseleler açısından…

Needeeenn; "ittifak" kurulmuyor..

Bir kent "milliyetçiliğiyle" işbirliğine gidilmiyor..

Elbirliği içerisinde yaşanan ve yaşatılan "olumsuzluklara" karşı direnç gösterilmiyor…

***

Maalesef!

Çıkan sonuç; "bencillik…"

Onun için serzenişlere gerek yok; "yaptırım" gücü kullanılmalı..

Tabi ki, siyasi baskı da sorumluluk arz etmeli!

Çünkü yasa koyucu..

Yasanın uygulamasından da sorumludur…

Hal-i hazırda; "bir zulüm bir suç işleme", çifte standart uygulama söz konusu..

Bunun da ceza-i müeyyidesi olmalı…

Hadi bakalım..

***

FİGÜRAN DEĞİL, AKTÖR!


Kısa… Ve öz!...

Lafı uzatmaya da gerek yok.

Türkiye…

Artık bir "aktör!"

Ne figüran…

Ne yardımcı oyuncu…

Jön bile değil…

Geride kaldı…

Şimdi dünya politikasına yön veren bir "aktör!"

***

Önceki gün!

Biz değil…

Tüm dünya, bir kez daha şahit oldu…

Türkiye…

Erdoğan…

Birilerine "çantada" keklik değil…

Hele kullanılacak arka bahçe hiç değil…

***

Erdoğan ve Trump zirvesi!

Ayrıntısına…

Konu başlıklarına…

Pazarlık maddelerine…

Heyetlerin eldeki dosyalarına…

Stratejik ortaklığın gerekliliklerine dair…

Tüm bunlara, uzun uzadıya girmek istemiyorum…

Niye derseniz!

***

Çünkü tarafların "mutabakatı!"

Uzlaşısı…

Çözüm üreticilikleri…

Yani işbirliği noktasındaki "ortak gelecek planı" açısından…

Halk deyimiyle…

Misafir ağırlanırken, "samimiyet" var ise…

"Bu iş bitmiştir?"

***

Ne diyor uzmanlar…

Vücut dili…

Mimikler…

Kullanılan kelimeler.

Ve tabi ki, protokoldeki nizam!

Genel itibariyle; "tüm meramın" ana anlatımıdır.

***

Zirve… Ve görüşmenin kısmi bölümü…

Kameralar karşısında oldu..

Dünya izledi, biz de ekran başında takip ettik…

Dünün Türkiye’sini…

Liderlerin, görüşmelerine dair arşivleri..

Şöyle gözlerimin önüne film şeridi gibi getirirken…

Ağzımdan dökülen ilk sözcük şu oldu…

Nerden nereye?

***

O'nun için de…

Yazının girişinde ifade ettim..

Türkiye artık dünya politikasında "aktör"!

İkinci, üçüncü sınıf bir "oyuncu" değil…

Dik duruyor…

Satranç oyununda "akıllı" hamle yapıyor…

Yani oyunu kuralına göre oynuyor...

***

Erdoğan!

Daha önce de, ABD başkanlarıyla görüştü.

Ki Obama ile…

Birden fazla görüşmeler yaptı…

Ama, yeni Başkan Trump'la ilk kez; "yüz yüze görüştü!"

Kapıda karşılandı…

Samimiyetle tokalaştı…

Kapıyı Trump açıp, Erdoğan'ı buyur ediyor…

Ki basın toplantısında, "kaç kez" tokalaştı…

Heyetlerin görüşmelerine dair resimler…

***

Kullanılan cümleler…

Trump'ın attığı twett'deki ifadesi…

"Erdoğan'ı ağırlamak büyük şerefti…" sözü!

Ve tüm bunlar dünya kamuoyunun önünde oldu…

Yani tarihi anlar…

Ki her saniyesi Türkiye açısından gurur verici…

***

Tabi bu tablonun duygularını yaşarken…

Aklıma…

Kısa süre önce, Trump'ın Merkel'le yaptığı görüşme geldi…

İki lider kameraların karşısındaydı…

Kameraların ısrarlarına rağmen…

Trump Merkel'in "elini sıkmamış", sıcak bir samimi görüntü vermemişti…

Ki basına da yansımıştı…

Bir Telefon görüşmesinde Merkel şikâyet etmişti…

Trump'a Erdoğan "bana Nazi" demişti diye…

Trump da…

O şikâyete "Harika bir Adam" cevabı vermişti…

***

Sonuç derseniz!

Merkel…

Erdoğan-Trump görüşmesinden çıkan tabloya…

Sergilenen vücut diline…

Kameralara yansıyan, "pozlar" karşısında…

Hangi hislere kapılmıştır, acaba!?

Velhasıl!

Özetlersek; Türkiye bu zirveden, "üstün çıkan" taraf olmuştur…

Demek ki…

"Kararlı ve samimi" durduğunuz sürece…

Birileri sizi "dikkate" alır…

Ki gerisi de gelir…

Tabi ki, "ana beklenti" tüm bunların sahadaki yansıması!

Onu da zaman gösterir…