BAŞBAKAN VE DİYARBAKIR MESAJI!
..Ve Başbakanı Cumartesi günü, "müştemilatıyla" ağırladık.
Sevgiyle, muhabbetle, Diyarbakır'ın "misafirperverlik" ruhuyla.
Örf, adet, gelenek ve göreneklerimizi hissettirerek.
Pek tabi ki; aynı hissiyatla da yolculadık!
Başbakan, Diyarbakır'a "iki organizasyon" için geldi.
Biri;
Partisinin 4. Olağan Kongresine katılmak.
İkincisi;
Son bir yıl içerisinde, Diyarbakır'da hayata geçirilen proje ve tesislerin, "açılışını" yapmak!
Yani, "gelişleriyle" alakalı, fikri mülahaza "iki eksende" olabilir.
Siyasi.
Ve ekonomi.
***
İlk önce, "Siyasi" havayı solar isek!
Malum; bu meyanda, "hep" ağır beklenti oluşturuldu.
Bir önceki yazımda gelişmeler ve yaşanan süreç acısından beklenti inşa etmek "artık" yanlış.
Çünkü ifade etmek istediğim;
Beklentiye dayalı Mevzuu her yönüyle ve dokusuyla "biliniyor".
Tartışılıyor.
Tabiri caizse, hastalığın nedeni de, tedavisi de, kullanılması gereken ilaçlar da, belli.
Yeniden meseleyi bir keşfe; "gerek" yok!
***
SORGULANAN, BİLDİRİNİN ÜSLUBU!
Tabi bunu söylerken; meseleyi "çözme" noktasında bir beklentimiz yok diye bir algı oluşmasın.
Bilakis, çözümün adresi ne kadar Meclis diyor isek!
Ana koşul ve etken; AK Parti ve Başbakan Erdoğan'dır.
Kastım, söylemlerinde ve hadiseye bakışında, "farklı bir beklenti" oluşmasın.
Her ne kadar; bazı düşünceler "kökten" beklentimiz yok, deyip "peşin" hükümde karar kılıyorlar ise de öyle değil.
Zaten, diyenlerin hükmü de, temsil iyette değil, bireysel.
Ki, o bildiriye imza atanların büyük bölümü itiraz etti.
"Bizden habersiz isimlerimiz yazıldı."
Bazılarının üyeleri de, "bizim düşüncemiz değil." dediler.
***
Doğrusu, bildirinin muhtevası, yazım dili "alışık" olmadığımız bir üslupta idi.
Daha önce benzer birçok "bildiri ve eleştiriye dayalı toplu açıklamalar" yapıldı.
Ama ilk kez; "red" bir dil ve gerilimi "tırmandıran" üslup kullanıldı.
O cenahtan gelen ve geçmişte aynı toplu resimde yer alıp, bildiri okuyan, Galip Ensarioğlu'nun da ifade ettiği gibi.
"Birileri mi dikte etti."
Bu bildiriden sonra, karşı hamle gelişti, bazı STK'lar ortak bildiri yayınlayarak "Beklentimiz var" dediler.
***
Anlayacağınız, başbakan Diyarbakır'a gelmeden, "siyasi" tansiyon yükseldi.
Ama tüm bunlara, "çağrılara" rağmen, "beklentilerin" aksine gelişmeler yaşandı.
O da şunu gösterdi;
Diyarbakır "demokrasi" noktasında, "tartışılmasız ve sorgusuz" bir erdemliğe sahip!
Dostunu da, düşmanını da, yaşadığı acılarla "yoğrularak" sahip olduğu, kültürel değerle, karşılayıp-uğurlamasını biliyor.
***
BAŞBAKAN'IN ESTİRDİĞİ RÜZGAR!
Gelelim; Cumartesi günkü, "atmosferin" bize okuttuklarına!
Başbakanın, Parti kongresindeki konuşması,
Ve açılıştaki ifadeleri, şunu bir kez daha söyletti.
Erdoğan, artık karnından konuşmuyor.
Kendi tabiriyle halkın anlayacağı dille konuşuyor.
Tepkileri de mesajları da bu yolla icra ediyor!
***
Yani, bir süre önce söylediğini bir süre sonra tekrarlıyor.
Diğer siyasiler gibi; sabah, öğlen akşam "farklılığıyla" değil.
Neyse o!
Tabi bunu söylerken başbakana övgü olsun yada yerme noktasında yapmıyorum, tespitte bulunuyorum.
Nitekim Başbakan Erdoğan;
”2002, 2004, 2007 ve 2009’da ne söylediysem bugün de arkasındayım” dedi.
Yani 2005’te söylediği ‘Kürt sorunu benim sorunumdur’ sözünün arkasında olduğunu tekrarladı.
***
Her ne kadar,
Algı ve yol çizgisinde, "düşünceler" açısından arıza ihtiva ediyorsa da.
Özüyle;
Kongrede bugüne kadar bu mahalde yaptıklarını anlattı.
Kürt sorununda 80 yılda yapılmayanları yaptıklarını..
Türkiye’nin 10 yılda yaşadığı değişimi ve Kürt sorunuyla ilgili somut gelişmeleri anlatırken; "engellemelere de" vurgu yaptı.
Özellikle, BDP'nin Meclis'te soruna "çözüm noktasındaki" duruşuna "eleştiri" getirdi.
Biz bugüne kadar; "Kürt sorununda dik durduk. Ama birileri değil."
***
Konuşmasının; satır aralarında iğneleyici mesajlar vardı.
Özellikle; Demokratik açılımla alakalı olarak.
‘Kürt meselesinde her şeyi yaptık bitirdik demiyorum. Daha yapacaklarımız var.’
Önemlidir diyorum çünkü çözüm adımlarının devam edeceğini dile getirdi.
3. Adalet Paketi.
Ve dördüncü paketinde, ardından geleceği.
Anladığımız şu; yolda yeni açılımlar var.
Tabi, Açılımların "formülü de"
Simsarlarla değil aracısız konuşma, çözüm üretmek!
Bu ne kadar; sağlıklı ve muhatap görür, o da ayrı bir Meçhulliyet.
Zaman içerisinde göreceğiz!
***
Dikkat çeken bir üslubu da, İslami değerler üzerine odaklanması.
"Din" ortak payda ve bütünleştiren!
Bunu derken; bu değerlerin "huzurunda konuşuyorum" dedi.
Bol bol kardeşlik vurgusu yaparken, etnik milliyetçilik yapmadıklarını anlattı ve yapanları da halka şikâyet etti.
Analar ağlamasın.
Şu sözü, "duygu yüklüydü".
"Biz, Hem Kırıkkale'ye gelen şehidin annesinin, Hem de dağdaki oğlunun yolunu gözleyen annenin gözyaşı dinsin diye mücadele ediyoruz..."
***
AÇILIMDA YENİ YOL HARİTASI!
Gelelim,
Başbakan'ın değineceği beklentisi olunan, "Uludere" hadisesine.
"Yas evine geliyor gibi, gelsin" noktasında;
Meseleye hiç değinmedi.
Sadece, “bizim iktidarımızda hiçbir şey karanlıkta kalmaz” demekle yetindi.
Eleştirilen nokta!
Ama;
Önümüzdeki zaman dilimi içerisinde "yeni açılımların" ışığı var!
İşte bu paralelde;
CHP'nin hazırladığı 10 maddelik Kürt sorununu çözme paketi.
Onu da, ilk kez Diyarbakır'da deklare etti.
Dedi ki; CHP'nin randevu talebi var.
Buradan, sesleniyorum;
‘CHP 10 maddelik çözüm paketi hazırlamış. Gelsinler görüşelim.’
Dün, Şanlıurfa'da bu konuya uzun uzadıya değindi.
"Ön yargım yok, konuşacağız, değer bulunursa, kurullarımızda görüşüp, değerlendirebiliriz. Yeter ki, taraflar samimi olsun."
Bence bu çok önemli bir gelişme.
Eğer siyaset bu işin zeminini mecliste oluşturabilirse çözüm "çok uzak" değil.
Doyurucu olmazsa da;
Başbakanın mesajları ve kongre atmosferi genel anlamda olumluydu.
***
Gelelim;
Gelişiyle alakalı "ekonomik" rüzgara.
256 proje, 39 tesis'in açılışı yapıldı.
Bu konsepti bazılarının algılayamadığını gördüm.
Bu kadar tesis, bu kadar proje nerde diye?
Aslında, bunların hepsi bir süredir "faal" ve halkın hizmetinde.
Ancak resmi açılışları, yapılmış değil.
Tabi geçmişte; "çeşmeden su akacak" diye, milyonlar harcanarak, "açılış töreni" yapılırdı.
Övgülerle bitirilmezdi. Ama şimdi öyle değil.
Türkiye ve çağ değişiyor.
Hala o kafa var.
***
DİYARBAKIR, NOSTALJİSİ..
Başbakan'ın, Diyarbakır "nostaljisini de" konuşursak!
O da; Çevre yolu açılışında makam otomobiline binip, "direksiyona" geçmesi!
Yeni yolda; 'hız yapması".
Hele bir de; Demirel ailesini ziyaret etmesi ve vatandaşlarla beraber ayran içmesi.
Ailenin,
Çocuk sayının 10 olarak öğrenmesiyle "yüzüne yansıyan" sevinç!
Ayrı bir renkti.
***
ORGANİZASYONDAKİ "RÖTUŞLAR"
Artısı,
Eksisi hasıl olan tüm bu gelişmelere yakışmayan bir de; "organizasyon" vardı.
Özelliklen de;
Başbakan o kadar tesisin açılışını yapacak !
Ancak açılış alanında "kimse" olmayacak.
Olur mu?
Bunun sorumlusu da AK Parti il teşkilatıdır.
Kimsenin; Diyarbakır’a bu görüntüyü layık görme hakkı yoktur.
Çok daha görkemli, kalabalık ve organize bir tablo yaratılabilinirdi.
Ama herşeyi ben bilirimin sonucu bu..
Ayrıca, kongre salonundaki "dizayn".
Bu ne acemilik, bu nasıl bir "salon" düzenlemesi.
Çok ama çok rötuş!
En önemlisi; davetlilerin "oturma" şekli.
Gazetecilere, yazarlara "ayrılan" yer.
Davet edilenlerin ağırlanma şekli, bir curcuna!
Velhasıl,
Başbakanın Diyarbakır'a geliş öncesi, geliş anı ve sonrası, "böyle"!..
Bakalım,
Önümüzdeki günlere yansıması nasıl olacak?
Onu da, beleyip göreceğiz.