BDP EKSENLİ ÇATI PARTİSİ?

Siyasi,
Kulislerin en sıcak mevzularından biri de hiç kuşkusuz ki BDP'nin yol haritası.
Malum,
"Emek, Demokrasi ve Özgürlük" bloğu Seçimde 36 Milletvekili çıkardı.
Herkes soruyor;
Milletvekilleri BDP'yle mi "yola" devam edecek?
Yoksa,
BDP "öncülüğünde", bloğu bir arada tutacak yeni bir parti mi kurulacak?
Ve tabi ki,
Kurulacağı konuşulan partinin Genel Başkanı ya da "Eş başkanları" kim olacak?
Bir de, partinin ismi.
Sıkça telaffuz edildiği gibi "blok partisi mi", yoksa başka bir isim mi verilecek?
Tüm bunların dışında,
Sosyalistler ayrı, Kürt muhafazakârları ayrı, BDP ayrı, diyerek "herkes geldiği" yere mi, dönecek?

***

Doğrusu,
Bu soru ihtiva eden mevzular Kürtler cephesinde "şuan" ciddi bir şekilde cevap aranıyor.
Önemle de tartışılıyor!
Özelliklen de,
KCK'nın yapısı ve siyasi aktörleri de, aynı heyecan arz edici mülahazada yer alıyor.
Peki,
Seyir neyi gösteriyor?
İşte burada,
Düğüm KCK'dan tutuklu bulunan Hatip Dicle'nin konumunda kilitli olduğu ağırlıkta konuşuluyor.
Dikkat çeken bir etken de,
Abdullah Öcalan'ın geçtiğimiz hafta avukat görüşmesinde, Meclis'ten kendisine "misyon" yüklenilmesi isteği.

***

Denildiğine göre,
Çatı Partinin "muhtevası", salt Kürt orijinli olmayacak.
Hem Kürtler, hem de Türkler.
Hem muhafazakâr, hem sosyalist, demokratlar, liberaller.
Yeni; "her kesimi" kucaklayan olacak.
Eş başkan olarak ta,
Dicle ile birlikte, Kürt olmayan EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel.
Ya da,
68 kuşağının önemli isimlerinden Ertuğrul Kürkçü, düşünülüyor.
Acaba,
Diyerek yüksek sesle düşünüp, olabilir mi diyorum.
Abdullah Öcalan da, kurulacak olan Çatı Parti'nin, Genel Başkanı olamaz mı?
Bu olabilirlik dillendirilmiyor de değil.
Tabi,
Öcalan'ın Meclis'ten "misyon yüklenilmesi" yönündeki, çağrısı sanırım bu niyete özgü.
Çağrı,
Meclis'ten ne "tepki alır" onu zaman gösterecek.

***

Evet,
Siyasi yasakları olduğu için, bu oluşumda Kürt siyasetinin öncü isimleri şimdilik "görev" alamayacak.
Mesela, Ahmet Türk, Leyla Zana, Aysel Tuğluk.
Meclis'te Bağımsız Milletvekili olarak, görev üstlenecekler.
Önemli bir süreçte,
EMEP ve KADEP'in konumları.
Denilene göre, "Çatı Partisi" kuruluncaya kadar, "iki parti"de, lidersiz kalmayacak, aktif olacak.
Yani, yeni parti için adı "eş başkanlıkta" geçen Levent Tüzel, partisi EMEP'e geçecek.
Muhafazakârlığıyla,
Bildiğimiz Diyarbakır Milletvekili Şerafettin Elçi de, kendi partisi KADEP'e geri dönecek.
Ancak, bu dönüşler "geçici" olacağı gibi, "bağlar" koparılmayacak.
BDP'nin siyasi aktivitelerine ve ne derse o kulvarda, destek sunulacak.

***

Aslında,
Kürtlerin "başrolünde" birçok kesimi ve siyasal düşünceyi "kapsama alanına" alan, çatı parti girişimi, yeni değil.
HEP, geleneğinden gelen partilerin siyasi mücadelesinde, çok kez denendi, "çatı" oluşturmak.
Nitekim,
En son 2008'de dahi, bu minvalde "mülahaza" ve masaya oturma oldu.
BDP,
EMEP, ÖDP ve SDP'nin öncülüğünde.
O zaman; Demokratik kitle örgütleri, aydınlar, yazarlar, kanaat önderleriyle "görüşmeler" yapıldı.
Bir yıl sürdü bunun mücadelesi.
Ama, "sonuç" sağlayan bir çatı oluşturulmadı.

***

Evet,
Yeni bir organizasyon ve yeni bir yol haritası, geliştirme projesi.
Sanırım,
Blok adaylarının "Özerklik, Ana Dil" başta olmak üzere, seçim bildirgesinde yer alan "mevzuları".
Parti,
Çabası sonlandıktan sonra, "mülahaza" edilip, Meclis'in aksiyon alanına taşınacak.

***

Gelelim,
Öcalan'ın Meclisten kendisine "misyon yüklenilmesi" çağrısına.
Öcalan, özellikle "ateşkesin" uzatılması anlamında ne diyor.
Diyor ki;
"Meclis derhal toplanmalı. Çözüm konusunda rolümü oynayabilmem için Meclis'in bana bir çağrı yapması gerekiyor. Eğer Meclis bu çağrıyı yaparsa ben de silahlı güçlerin çatışmasız bölgelere çekilmesi konusunda ve diğer hususlarda elimden geleni yaparım. Meclisin önümü açması gerekiyor."
Şimdi,
Bu açıklama ve ardından "Çatı Partisi" elzemdim, mesajı.
Ve BDP eksenli, "projenin" her yönüyle, Diyarbakır'da iki günden buyana masaya yatırılıp tartışılması.

***

Hepsi,
Şunu net olarak ifade ediyor.
"Kürt sorunun" çözümü, Meclis çatısı altında konuşulup-tartışılacak.
Ne,
BDP "sıkıştığında", İmralı ve Kandil'i muhatap gösterecek.
Ve ne de,
İmralı ile Kandil "çözümde", kendileriyle direk, "masaya" oturma, ısrarında olacak.
Bakalım,
Türkiye her yönüyle olduğu gibi, siyasal akımlar da, "Demokrasi" sınavından nasıl geçecek.
Sonuç, neyi gösterir, hep birlikte göreceğiz.
Ama şunu ifade edebilirim ki;
BDP'nin ve kurmaylarının "sorumlulukları" çok ama çok artmıştır.
Gerek,
Uzlaşı ve gerekse barış dilini kullanma açısından.
Ve tabi ki, aynı duygu içerisinde "karşısındakini de", kendi alanına, çekme noktasında, itici olmamalı.
Çünkü,
Şuanki hava, her partide ve düşüncede "uzlaşı ve barışçıl" çözüm rüzgarı esmektedir.
Yeter ki,
"Havayı" yakalabilelim. Geresi, kendiliğinden gelişir.
Huzurlu,
Bir hafta dileğiyle.