BDP'NİN HAL-İ DURUMU NE?

Malumunuz üzre,
Seçim takvimini geride bırakalı nerdeyse iki ay olacak!
Seçim!
Sonuçları ve YSK kararları.  Partilerin aldığı oy!
Seçilen, seçilemeyen. Seçilip de, "hakkı" gasp edilen.
Ya da, bile bile "aday" gösterilip halen cezaevinde bulunanlar!
Velhasıl,
Hayli "belalı" bir seçim atmosferini, geçirdik!
Mülahazalar çetin bir şekilde yapıldı. Halen de, yapılmakta!

* * *

Fikri söylemler hiç kuşkusuz ki hepsindeki ortak payda şu!
Belki, demokrasi adına, yarınlar açısından olup biten "ders-i ibret" ihtiva eder.
En önemlisi de; oluşan ve oluşturulanların bir daha "tekerrür" etmemesi.
Demokrasimizin arkadan "yeni" hançerler almaması için!
Tabi ki, Düşünen ve düşünme vasfına sahip olup yazan, çizen, söyleyen herkes!
YSK, Yargı ve pek tabi ki "siyasal" irade.
Bir de siyasi partiler, "seçim sınavını" başarıyla geçtikleri söylenemez.
Demokratik, bağımsız ve özgürlük, "hak, hukuk ve adalet" nizamıyla sınıfta kalındı.
Siyasi Parti olabilme vasfıyla pek örtüşür tavır sergilenmedi.
Bilakis, herkes kendi cephesinde anti-demokratik kaldı!
Hak gaspı.
Ve toplumsal bağlamda "ülkenin" yarınları açısından, farklı derin hesaplar icra edildi.
Kaos, şiddet, çatışma ve "kör düğüş" hali oluşsun diye!
Kategorize edilerek!

* * *

Neyse diyelim! Zaten bunları çok yazdık, çizdik.
Geride bırakarak, asıl meseleye gelelim.
BDP. Ve şuan ki "çizdiği yol haritası!"
Ne olacak?
Seyri neye kâmil olacak?
Doğrusu, meçhul bir "seyr-ü sefer" hâkim!
"Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete" misali
Net bir fikir yok!
Değişken!
Malum, bağımsız seçilen ve BDP'ye dâhil olan Milletvekillerinin hepsi!
Firesiz bir şekilde halen Meclis'e gidip "yemin" etmiş değiller.
Yani "yemin boykotları" sürüyor.
Ya, tutuklu olanlar serbest bırakılacak, ya da, "yemin etmeyeceğiz" diyorlar.
Peki, ne zaman son bulacak?
Meclise gidilip "yemin" etmeme inadı ne zaman bırakılacak.
Bugün dahi belli değil.
Tahliye olmaları beklenenlerin hali de, meçhul!  "Garip" bir hukuki işleyişi var bu ülkede!

* * *

Bildiğiniz gibi; "yemin boykotuna" ilk günden beri karşıyım!
Doğru bir tercih olmadığını, siyasi mücadelenin "Mecliste" olması gerektiğine inanan biri olarak hep ifade ettim.
"Yanlış" bir tavır!
Halen o düşüncemi koruyorum.  Ve ısrarcıyım!
Seçilen, milletvekilleri meclise gitmeliler, "yeminlerini" etmeli.
Ve Meclis çatısı altında kendilerine "verilen vekillik"  görevini yerine getirmeliler...
Biz Kürtlere ve oy vermişlere; "Anti-demokratik" gelen hadiselere karşı, siyasi tavır koymalılar.
Seçmen "sorunların" çözüm adresinin Meclis olduğunu bilerek oy verdi.
Ve dedi ki; "gidin Meclis çatısı altında siyasi mücadelemizi verin"
Ama hala bu hâsıl olmadı!
Şuan gelinen "nokta" ve ilerisi açısından da, endişe taşımamak elde değil.
Maalesef; tablo şuan giderek "çıkmaz" sokak misali.
Hani deriz ya "İnceldiği yerden kopsun..."
Karşılıklı zıtlaşma!

* * *

İşte, BDP eksenindeki "siyasi" atmosfer!
Beri yanda karşı cepheden gelen bakış ve tavırlar; Kör düğüm!
Hayra alamet olmayan "sürec" açısından, "ipler" kopsun deniliyor.
Saflar, birbirini "devre" dışı bırakma, gayretkeşliği içerisinde.
Hele bir de; DTK'nın zamanlama açısından tepki doğuran "Özerklik" ilanı.
Korkuttu!
Bölgede, yeniden tırmanış gösteren "çatışma" ve şiddet!
Beri yandan, kilitlenen "demokratik" açılım ve çözüm politikası.
AK Parti'nin, Kürt sorununu "kendi" kalıbına çekme planı.
Velhasıl,
Çıkmaz sokak duvarı hayli "inşa" edilmekte.
Hepsi, kangrenleşen "yaraya" tuz biber diyebilirim!

* * *

Bu portre içerisinde!
Hiç kuşkusuz ki, en büyük görev ve sorumluluk BDP'ye düşmekte!
Evet,
Muhatap ve çözüm inisiyatifi "siyasal" iktidarda.
Ancak, bu üstünlüğü "işleten" ve sorumluluk noktasına getiren de, Meclis!
Elbette, harekatın misyonunu üstlenen de, Meclis'te olmalı.
Ve siyasal mücadelesini "mecliste" verip, sesini yükseltmeli.
Bu da, BDP'nin "mecliste" olmasıyla mümkün.
Yoksa,
Meclis dışında kalması, onun tamamen "muhatap" olma noktasında, saf dışı kalmasıdır.
Nitekim BDP şuan ki hal-i durumuyla "bu noktaya" doğru gelmekte.

* * *

Rauf Tamer'in
BDP'ye "çağrı" mahiyetindeki yazısını dün hayli "dikkat çekici" buldum.
Her ne kadar,
Zaman zaman "düşünce" anlamında, zıt fikrimiz hâsılsa da, saygı duyup, okuduğum biri.
Şöyle sesleniyor BDP'ye ve milletvekili seçilenlere.
"Sizi, en iyi niyetimle uyarıyorum.
Bir an önce dönün meclise.
Yemininizi edin.
Göreve başlayın.
Ekim'de bitsin bu iş.
Kasıma kalmasın."
El hak!
Ne bugün ne de Ekim'de sanmıyorum ki, siyasal irade ve muhalefet.
Veya başka bir cenah BDPye desin ki, "gelin yemin" edin diye!
Veya "şartlarınızı" kabul ediyoruz!
Maalesef!
Dikkat edin, son zamanlarda BDP ve siyasi söylemleri "pek gündem" almıyor.
Daha doğrusu, aldırılmıyor, aldırtmıyor.
Bazen deriz ya; "bir yerden düğmeye basılarak", göz ardı edilsin, komutu babında, kısıtlama var diye!
İşte o noktada.

* * *

Peki, BDP bu inadından vaz geçmezse, şartları "yerine" getirilmezse!
Yemin, "boykotuna" devam ederse.
Ekim'de de, Meclis kapısı açmaz ise ne olur?
Aslında, bu BDP'nin bir nevi "tamamen" meclisten, saf dışı kalması demektir.
Şöyle ki,
Meclis iç tüzüğüne göre "oturumlara" katılmaz iseler bir süre sonra milletvekillikleri düşer.
Dikkat edin,
İki gün önce Aysel Tuğluk'un yargılandığı davada, mahkeme "mazbatasını" istedi.
Bu ne demek; "yemin etmedikleri" için, dokunulabilinir?
Demem o ki; "boykotun" sonu, vekilliklerin "düşüşüdür"
O zaman da, zorunlu olarak "ara seçime" gidilecek.
Bu da, BDP için 35 milletvekilinden, 25'inin "eksilmesi" demektir.

* * *

Rauf Tamer'in dediği gibi;
"Bu da siyasi intihar" anlamına gelir.
Bir önemli etken de!
Kendileri dâhil,
Tüm siyasi partilerin hem fikir olduğu "Yeni Anayasa" değişikliği.
Bu hal devam ederse "değişiklikle" alakalı de "devre" dışı kalacak.
Belki, fikrine dahi başvurulmaz.
Baksanıza,
Bugün AK Parti'nin birçok kurmayı BDP'yle "neyi görüşeceğiz" diyor.
O zaman, hay hay diyeceklerdir, "meclis" dışında, neden kapılarını çalalım?
Anlayacağınız; "Durum" hiç te iç açıcı değil.
Beklentim;
BDP şu inadından vaz geçer ve "yemin boykotunu" bırakıp, Meclis'in Ekim'de açıldığı ilk gün "yemin" eder.
Meclis'teki,
"Siyasi mücadelesini" bireyler üzerinde değil, toplum üzerinde geliştirerek, aktifleştirir.
Çünkü,
Bu düşünce ve yol haritasını çok insandan "duyuyorum".
BDP bunu yapmalı diye!
Huzurlu bir hafta sonu dileğiyle!