BEN DE ADALET İSTİYORUM!

Biz ne diyorduk?

Biz de;

"Adalet" istiyoruz…

Ama…

Çakma Gandi'nin "çıkışıyla" değil…

Hele ki, Kılıçdaroğlu'yla hiç değil…

Çünkü…

Adalet'in "temelini" adaletsizleştiren kendisi…

Savunduğu rejim!

Biat edilmesini istediği "anlayış!"

***

Bugün değil…

100 yıldır söylenip duruyoruz…

Tek parti döneminden…

Çoğulcu Parlamenter sistemine geçişe kadar…

Her evrede…

Kim diyebilir ki…

Kamil anlamda bir adalet sistemi, bu ülkede var edilebilindi?

Ya da var…

Hak…

Hukuk…

Ve Adaleti "nizami ve vicdani" uygulayan kanun var?

Var mı?

Yok!

***

Yine…

Yargıçlarımız…

Savcılarımız…

Hâkimlerimiz…

Hukukçularımız dâhil olmak üzere!

"Beş parmağın biri bir" olmaz hakikatiyle…

Hepsi; temiz…

Ya da per-ü pak değil diyebilir miyiz?

Hayır…

***

İşte, kuvvetler ayrılığı dediğimiz güçler…

Yasama…

Yürütme…

Ve tabi ki yargı düzeni!

Aynı minvalde…

Yasalar…

Yönetmenlikler…

Mevzuat…

Topyekün, "adil, uygun, hakikat" içeriyor diyebilir miyiz?..

Veyahut içermiyor diye…

Bir safta kalabiliyormuyuz?

Ne mümkün?

***

Türkiye için…

Devlet-i Âliye’nin nüfuzu olarak…

Sosyal hukuk devleti diyoruz…

Ama velâkin; "iş uygulamada" varlık adına "evet" diyebiliyor muyuz?

Yok…

Ne hayır, ne evet diyemiyoruz!

Ki diyecek halimiz, yüzümüz bile yok…

Hal-i vaziyet orta yerde…

***

Hal bu iken…

İlk gün ifade ettim…

Ben de "adalet" istiyorum…

Ama CHP'nin, Kemal Kılıçdaroğlu'nun peşine "düşerek" değil…

O'nun zihniyetini…

Onun vesayetini…

Onun hal-i hazırdaki "sistemi savunma" gayretini "benimseyerek" değil…

Arka çıkarak, sahiplenerek hiç değil…

***

İşte gördük…

Yürüyüş sonrasındaki; beyanını…

Ekranda, konuşuyor…

Bir saati aşkın süre…

Elinde, konuşma metnine dair bir kâğıt…

Bilemiyorum…

Güneş altında yürümenin etkisinden mi?

Yoksa başka bir etki söz konusudur…

Neyse!

***

Anlattıkları… Söyledikleri…

Sıraladıkları… Vurgu yaptıkları…

Genel itibariyle…

"Azınlığın" çoğunluğa yıllar yılı nasıl "tahakküm" ettiği…

Galebe çaldığı...

Zalimlerin…

Zulümkarlıkların…

Despotların…

Darbecilerin…

Vesayetçilerin "nasıl korunup" kolladığını; bir kez daha altı çizili aktardı…

***

Sanki…

Tek parti dönemini yaşatan…

60 darbesini ikmale getiren…

12 Eylül'ü yaşatan…

28 Şubat'ı ikmale getiren…

E-muhtıraları yazdıran…

Parti kapatmaları…

Siyasi yasakları…

Savunan, rejimin "öncüleri" kendileri değil…

Temeli atanlar kendileri değilmiş gibi!

***

Bu Anayasa değiştirilemez…

Bu yasalara dokunulamaz…

İlk dört madde; "ilahtır" deyip…

Dokunulamaz…

Değiştirilemez…

Teklif dahi edilemez; diyen kendileri değilmiş?

Sol…

Seküler…

Tekçi…

Dili de, dini de, kültürü de "vesayet" altına alan..

Ab-ı hayat "vermeyen" kendileri değilmiş gibi…

***

Yürürken…

Yanında kol kola girdiği…

Omuz verdiği…

Sözde ter döktüğü şahsiyetlerin arasında;

Teröristler…

Darbeciler…

FETÖ'cüler…

DHPK-C'liler yok muş gibi!

Hepsi "sütten çıkmış ak kaşık" gibiymiş!

Onların nam-ı hesabına "adalet" çığırtkanlığı…

***

İlk gün tespitiyle…

Bu yürüyüş…

Bir kamuflajdır…

Bir senaryodur…

15 Temmuz'u itibarsızlaştırmaktır…

Gölgelemektir...

Kemal Kılıçdaroğlu'na "masumiyet" libası giydirmektir…

Berberoğlu'na "belgeyi veren" kişiyi, unutturmaktır...

Koltuğunu "sağlamlaştırmaktır…"

2019'a dair; "garantilemedir…"

Yani bir "yürüyüşle" birçok emele kavuşmanın "ikiyüzlülüğüdür."

Yoksa!

Kılıçdaroğlu "yeni sokaklardan…"

Yeni "başkaldırılardan…"

Söz eder miydi?

Ne diyor; "bu yürüyüş artık başladı!"

***

Eğer ki…

CHP…

Çakma Gandi…

Hakikatten Salih bir niyetle "adalet" istiyorsa!

Tabi önce kendisinden…

Partisinden…

İçlerine çöreklenmiş; "gizli ajanlardan" arınmalı…

"Nart" olmalı…

Ama nerde?

***

Velhasıl kelam!

Eğer ki vicdan sahibi isek…

Eğer ki, haktan, hukuktan yana isek…

Eğer ki, adil, eşit ve özgürlükçü isek…

Eğer ki, dine, dile, kültüre saygı diyor isek…

Sloganımız şu olmalı…

Terörün "her şekline" karşıyız!

Dili de, dini de, rengi de; gözetilmeksizin…

Benim…

Senin "teröristin" handikabından kurtulmalıyız!

***

Haksızlık…

Hukuksuzluk…

Keyfiyet…

Zalimlik…

Zulümkarlık "kimden gelirse" gelsin…

Yeri, zamanı ve nedeni "gözetilmeksizin…"

Yaşatılan "despotizme" karşı dik durulacak…

Yapanın yanında kar kalmayacak…

***

Her daim…

Mazlumdan, mağdurdan yana olunacak!

Hak…

Hukuk…

Ve adalet bu minvalde eşleyecek…

Suçsuz insana haksızlık yapılmayacak…

Siyasetçinin,

Bürokratın,

Zenginin,

Üstünlerin sınıfına göre; "adalet işlem" görmeyecek…

İşte adalet o zaman adalet olacak…

***

Yoksa…

CHP'nin, Kılıçdaroğlu'nun savunduğu "sistemin" Adaleti…

Her daim; "adaletsizliği" ikmal ettirecektir…

Onun için…

Adalet yürüyüşü; "Adalet" aramak adına değil…

Adaletsizliği "ikmale" getirme adına yapıldı…

Kimse; "ikiyüzlülüğün" gazına gelmesin!

***

HAKKINI VERELİM!

Şunu da ifade etmem gerekir…

Hakkını verme adına…

Yürüyüş'e dair…

Önem arz edici olan; "yürüyüşün olaysız" sonuçlanması…

Ki, "kaygı ve korku" herkeste vardı…

Özellikle; "provokasyon ve olası" gerilim yaratıcılığın olabileceğine dair…

Neyse ki olmadı…

Beklenen, yaşatılamadı...

Bu da, demokrasi adına bir olgunluğun ifadesi olsa gerek…

Tabi burada; "Emniyeti" ve "Kamu düzeni" açısından ortaya koyduğu "dirayeti de" görmek lazım…

Tebrik etmek gerek…

Ha bu arada, CHP'de de bir olgunluk gelişmesi var…

Gezi'deki haşinlik icra edilmedi.

Özellikle; "haşin, komutçu, dış patentli" olan vekiller…

Pek arz-ı endam ederek kavgacı olmadı…

Onları da bu olgunluklarından dolayı kutlamak lazım!