Beyler, Haberdar mısınız Diyarbakır'ın Fethinden?
Ah Diyarbakır Ahhh.
Bahtsız mı, sahipsiz mi, ne derseniz deyin?
Ne yazık ki; hepsi ama hepsi "bu kentin" hayat ikmalinde söz konusu.
Zaten bundan değil midir ki, hiç bir zaman tabiri caizse "iki yakası bir araya gelmiyor?"
Nitekim, dün bir kez daha bu "gerçek" kendini ispatladı.
Ve bu düşünceyi sürekli dile getiren biri olarak, bir kez daha anladım.
Hem de, an baba haliyle.
***
Neden dediğinizi duyar gibiyim!
Biliyorum ki, ekseriyetiniz de, "dünün" önemine vakıf değilsiniz.
Çünkü, Diyarbakır "değerlerine, tarihi kültürüne" maalesef bir bütünlük içerisinde alakasız haldeyiz!
Şöyle ki.
Takvim yaprağı dün, 27 Mayıs'ı gönderiyordu.
Tabi 27 Mayıs derken, hemen aklınıza "darbe" gelmesin.
Türkiye'nin, Demokrasi tarihindeki "kara leke" olan, askeri ihtilale "özgü" değil; benim bahsettiğim 27 Mayıs...
Bugün kü,
Diyarbakır Söz'ün "manşetine" konu hadisedir, söz ettiğim!
***
27 Mayıs.
Diyarbakır'ın "tarihinde" çok ama çok önemli bir güne sahip.
Nedeni de; Diyarbakır'ın İslam Ordularınca "fethedildiği" gündür.
O fetih ve bugün.
Yani bundan 1373 yıl önce Hz. Ömer’in hilafeti döneminde yani peygamber efendimizin vefatından 7 yıl sonra.
639’da..
Diyarbakır İslam orduları tarafından dünyada örneğine az rastlanan cihat anlayışı ile fethedildi.
Anadolu da İslamiyet’in girdiği ilk kent Diyarbakır’dır.
***
Evet, Diyar-ı Bekir!
Mekke ve Medine’den sonra en fazla sahabe kabrinin olduğu dünyadaki 3. Kadim kenttir.
Diyarbakır’ın fethi bu anlamda İstanbul’dan da önemlidir.
Sayıları net olmamakla 500’e yakın sahabe bu topraklarda yatmaktadır.
Allah'ü Tealla ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)'in dostlarıdır bunlar.
‘Gökteki yıldızlar gibidirler’.
Ama velâkin; bahtsız ve sahipsiz kent olma vasfıyla biz onların kıymetini bilmiyoruz.
İstanbul için her yıl türlü törenler yapılır.
Diyarbakır’da ise;
Neidüğu belirsiz ve bu halkla alakası olmayan "Şenlikler ve Kutlamalar" yapılır.
Ama gel gör ki;
Fetih günü her nedense unutulur, önemsiz görülür...
***
Hiçbir şehre nasip olmayan fethini anmak,
Genç nesillere anlatmak, işlemek neden bize ters geliyor?
Kendi değerlerine sahip çıkmayan bir şehir nasıl kalkınacak?
Bu vefasızlık ve saygısızlık beni çok rahatsız etti.
Olur, olmaz her konuda açıklama yapan, Halkın parasıyla etkinlik yapan, festival düzenleyenler.
Özellikle
Belediyeler,
Sivil Toplum Örgütleri
Valilik velhasıl bu kentin "söz sahibi" zevatı görmezliğiniz neden?
Sahi haberiniz var mı; 27 Mayıs Diyarbakır'ın "fetih" günü olduğundan.
Yazıklar olsun.
***
ASAYİŞ
BERKEMAL MI?
Gelelim;
Klasikleşen Uzay Tv’deki "Pazar Sohbeti" programımıza!
Bu haftaki konuklarım,
İl Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam,
Asayişten Sorumlu Müdür Yardımcısı İlhan Kara,
Kaçakçılık ve Organize Şube Müdürü Dr. Hakan cem Çetin,
Ve Çocuk Şube Müdürü İsmail Güneş.
Sohbetin ana konusu;
Kentin Asayiş ve güvenliği.
Malum, kentte adli olaylar fazla olunca, "sohbetin" odağı, bu minvalde oldu.
Doğrusu,
Program beklentimin de üzerinde "önem" arz edici, bir bilgilendirmeye vesile oldu.
***
İzleyicilerden çok mesaj geldi.
Gelen mesajlara baktığımızda;
Ahalinin yaşanan 30 yıllık "çatışmalı" süreçten yorulduğunu-bunaldığını ve artık huzur istediklerini net bir biçimde anladık. Sağlam, önemli tespitlerde bulundu.
Çoğu zaman rakamlarla konuştu.
En önemli olay şiddet ve nedenleri oldu?
Yaralama ve cinayet olaylarını anlatırken, her yıl ortalama 600 genel denetim yaptıklarını ve ortalama 600 silah ele geçirildiğini ifade etti. Halkın sağduyusunu överken önemli bir gerçeğe de işaret etti.
20 bin 390 lise öğrencisi üzerinde yaptıkları anket çalışmasında katılımcıların yüzde 16'sının evlerine hiç para girmediğini ve yardımlarla geçindiklerini söylediklerini anlattı.
***
"Yüzde 27'si 500, yüzde 35'i ise, 1000 liranın altında gelirleri olduğunu söyledi.
Şiddetin sebepleri arasında cahillik, çarpık kentleşme ve yoksulluğu da gösterebiliriz.
Bunlarla mücadele etmek lazım.
Bu rakamlara rağmen çevre illerimizle kıyasladığımız zaman Diyarbakır'ın çoğundan daha iyi durumda olduğunu görüyoruz.
Hırsızlık, kapkaç gibi suçlara ayıracağımız zamanı ve eforun büyük kısmını kavgalara ayırmak zorunda kalıyoruz.
Anında müdahale edilmezse cinayetle sonuçlanıyor.
İki elimiz kanda da olsa ilk olarak kavgalara müdahale ediyoruz."
***
Evet,
Eğitimsizlik, Çarpık kentleşme ve Yoksulluk.
Sağlam özetle şiddetin nedeni olarak bunları dile getirdi. Emniyet Müdür Yardımcısı İlhan Kara ise, vatandaşların sonucunu düşünmeden silah kullanmalarına vurgu yaptı.
"Bu kavgaların büyük kısmının 'fındıkkabuğunu doldurmayacak' meselelerden çıktığını görüyoruz.
Sudan sebeplerle seri şekilde kavgaya tutuşuyor, önünü arkasını düşünmeden silah kullanıyorlar.
Kavgalarda rahat silah kullandıklarını görüyoruz.
Yani silahı ateşlediği yerin çocuk alanı ve sokak olması pek hesaplanmıyor."
Karanın,
Bu yöndeki sözleri silahın ne derece yanlış kullanıldığını ve ne gibi olumsuz sonuçlara yol açtığını ortaya koydu.
Tabi bir de;
Diyarbakır'ın bazı bölgelerinde kentsel dönüşüme acilen ihtiyaç olduğu ve bu bölgelerde şiddet olaylarının diğer bölgelere göre fazla olduğu dile getirildi.
"Sokakların karanlık ve dar olması suçluların işini kolaylaştırıyor.
Kentsel dönüşüm sorunu olmayan bölgelerde suç oranı düşüktür" ortak vurgusu ön plana çıktı.
***
Çocuk Şubesi Müdürü İsmail Güneş.
Onunla, sohbetimiz "sokak çocukları" üzerine, yoğunlaştı.
Güneş'in, şu sözü aslında "sokak çocuklarını ve sokağı besleyen çocukların hayat dramını anlatmaya yetti.
"Ailede çocuk sevgisi olmayınca, sokak çocuğa sevgi alanı oluveriyor".
25 metrekarelik bir alanda;
17 Kardeş, anne baba "yatıp-kalkıyorsa" ve o eve, "yeterince" ekmek girmiyorsa.
Gelin berisini siz düşünün.
O zaman, sosyal devlet olma zorunluluğuyla, "ailelere" sosyal destek sağlanmalı.
***
Diyarbakır'ın,
Ailelerin en çok muzdarip olduğu,
Ki ülkenin topyekûn sorunu olan "uyuşturucu".
O'nu da; Kaçakçılık Organize Şube Müdürü Dr. Hakan Cem Çetin'den aldım.
Çetin, gençlerde, özellikle öğrenci yaştaki çocuklarda,
Madde bağımlılığında, Anne ve babanın büyük rolü olduğu gibi, "sigara" en büyük, etken dedi.
Yani, "aileler evlatlarını" takip edecek, olabilecekleri kestirme noktasında, duyarlı ve hassasiyet sahibi olması lazım.
***
Evet,
Özetle dünkü "pazar sohbetinde" bunları konuştuk.
Suç ve suçludan önce,
Nedenler ve sonuçlar üzerinde, "toplumsal hissiyat" yaratmalıyız ki.
Sonradan;
Hadiseler üzerinde "Keşke" diye söze girmesek.