Bİ SULHA GELİN YA!

Yaşanan zaman dilimi için de.. Pek tabi ki yarınlar için de.. Yani, “gelecek” açısından.. Yaşanan ve yaşatılan hal-i durumdan, “bir kaygılanma” çıkarmamak mümkün değil!…  Ki kaygılanmamak da elde değil.. Buna amenna!..  Ama velakin, ders-i ibret felsefesiyle “bu işin üstesinden” nasıl gelebiliriz sorusuna da, yanıt aramamız gerekmiyor mu?!..

***

Sadece, kaygılanmak, sadece endişelenmek, çözüm değil ki!.. Bilakis, aklın işleyişini kilitleyerek, çözümsüzlüğün girdabına düşmüş olmuyor muyuz?!.. Ne yaptığınızı, ne ettiğinizi, nereye gittiğinizi, kiminle hasb-i hal içerisinde olduğunuzu anlayamaz hale gelmez misiniz?.. Gelirsiniz ve kendinizi de yaşadıklarınızı da, şuursuzluk girdabı içerisinde unutursunuz…Biz neyi nasıl yaşıyoruz diye.. Tıpkı, Alzhemir’e yakalanmış hasta misali!.. Ki o zaman da; gel de zihnini kullanabilirsen…

***

Hali hazırdaki tablo imdat çığlığı atıyor!… Ne yer küresinin bütünü ne de ülkemizin “ekonomiksel” seyri, sadra şifa verici ve iç acıcı değil… “Döviz kuru” üzerinden çekilen operasyonlar, kumpaslar, kurgulanan suikastlar kadar, “para ticaretiyle” hazır geçinmeyi yaşam sanan medeniyete süreklilik kazandırması hepimizin malumu!!!. İşte dolar dün itibariyle 15 liraya dayandı. 

***

Yazıyı  kaleme alırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası ve diğer devlet ile özel banka yetkilileriyle, İstanbul’da zirve yaptı.. Sonuç ne çıkar bilmem.. Ama bir “ortak aklın” işlemesi gerekir.. Ve Pandemi sürecinden “kimlikleri de ruhları da, ticaretleri de” fahişeleşenleri de göz önüne aldığımızda, hastalık büyük!

***

Ah ki ah dedirtmiyor değil.. Hele ki, stokçuların türemesi!… Marketler zincirinin “fırsatçılık” kollaması!.. Süt fiyatından, Ayçiçek yağına, şekerden una!.. Serbest piyasanın, “tefecilerin” kontrolünde mafya sektörüne dönüşmesi.. Ev kiralarındaki patlama!.. Yani hayat pahalılığıyla, yaşamı kıskaca alıp, isyankar etmek!…

***

Enflasyon, TÜİK verileri.. Memur zammı, emekli maaşı, asgari ücret.. Hepsi, “belirsizlikler” kuşağı içerisinde, öfke selini sürekli şiddetleştiriyor… Ki öfkelenmemek de elde değil… Lakin bir atasözü var, “keskin sirke küpüne zarar verir!..” Ya da başka bir deyimle, “öfkeyle kalkan zararla oturur!…”

***

Hiç kuşkusuz ki “öfke” bulaşıcı, zehirleyici, öldürücü virüsten daha beterdir!.. Malum, öfke, öfkeyi “alevlendirdiği” gibi yayılan bir virüstür de!.. Hele bir de, “körükleyenler” var ise, domino taşı misali öfkeyi, öfkenin nedenlerini, niçinlerini buldozer misali ezip geçer, ortaya virane olmuş hal bırakır!…

***

Çözüm sağlar mı, “sarılan” ve “koz” olarak kullanılan öfke; ne mümkün?.. Var olanı da, yok eder, hiçbir şey de sağlamaz, sağlamda bırakmaz!!… Toplumsal ruh halinin bozulması, bir iki sağlık kurumunun ya da, psikiyatristlerin veyahut bilimlerinin rotasında, kifayet sağlamasını da beklemek abesle iştigal olur!.. Yer küresi ve tarih buna şahit…

***

Ve mevcut tablo üzerinden “siyaset” devşirmek!.. Ya da “iktidarı” al aşağı etme operasyonuna yeltenmek!!.. Demokrasiyi ve demokratik teamülleri “raflara” kaldırıp, öfkenin, şiddetin ve kaygının “körüklenmesiyle” oluşan belirsizliğin nelere mal olabileceğini, görmek, düşünmek bilmek lazım.. Çünkü, hal-i vaziyet pusuda bekleyen kurtların iştahını açmıyor değil?!…

***

Düşünürün güzel bir deyimi var.. “Dost zor günlerin adamıdır?”.. İşte bu zor zamanlarda, tarihten ibret alarak, tecrübelerden süzülmüş, yol haritalarına odaklanmak lazım.. Ki bunun da birinci koşulu, “sulha” gelmektir!.. Özellikle de siyasi kulvarda koşanlar feraset geliştirerek, sorunları, sorun olanları “aklı selim” bir medeniyetle, irdeleyip tartışmalarını “sulh” masasında yapmaları lazım.. Bu rotada, çözüme odaklanılmalı.. Yani, oturup sulhu konuşmalıyız!…

***

YA TATMİN EDİLMEZSE!…

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin.. Meclis’te bütçe görüşmelerine dair konuşurken, “asgari ücretliler” için şöyle bir ifade kullandı.. “Asgari ücret artışı, bayram havası yaratacak.?”

***

Bu ifade ve söylem hiç kuşkusuz ki, “gönülleri hoş eden, sevinç yaratan” yüksek bir beklenti oluşturmaktadır.? Özellikle de, ekonomideki gidişatın bu kadar “hayat kararttığı” bir evrede iken.. Ancak ne var ki, yüksek beklentinin bir de “karşılık” bulmaması hali vaki olursa!…

***

İşte o zaman da, bayram değil hüsran olur!.. Onun için de, keşke bu kadar yüksek bir beklenti geliştirecek “cümle kurmamış” olsaydı!.. Söylemi hesap etti mi, etmedi bilmiyorum.. Ama asgari ücretin açıklanmasından sonra, “keşke o lafı etmeseydim” diyeceğini kesinlikle, ifade edebilirim.. Hesapsız bir laf..

***

KATILIM POLEMİĞİ..

Siyasette Diyarbakır’ın sıcak gündem maddesi!.. Daha doğrusu “polemik” mevzusu.. Şöyle ki, AK Parti İl Başkanlığı önceki gün “Partiye katılım” adıyla bir organizasyon yaptı.. Burada, Gelecek Partisi dahil bir çok partiden, 200’e yakın kişi, AK Parti’ye “katılım” sağladı!…

***

Tabi böylesi etkinlikler “seçim öncesi” hep vücut bulur!. Partilerin “güç kaybı değil, güç kazanımı” trendinde olduğuna ilişkin.. AK Parti’ye 200 kişinin katılımı bu minvalde yorumlanıp, değerlendirildi.. Ki basına da böyle servis edildi… Ancak, tepki geldi…

***

Gelecek Partisi Diyarbakır İl Başkanı Aydın Altaç.. Malum, Altaç üç dönem önce AK Parti’nin İl Başkanı idi.. Onun iddiası şu.. “Gelecek Partisinden bir tek kişi, katılım göstermiş. Ötesini ispatlasınlar, istifa ederim!.. Algı üretiliyor..”

***

Anlayacağınız, herkesin kafasındaki soru şu!.. Bir kişi mi katıldı, 200 kişi mi katıldı?.. Her ne ise, AK Parti’den “ispatlasınlar istifa ederim” noktasındaki “hodri meydan” çıkışına, henüz karşı bir cevap gelmiş değil.. Gelir mi; sanmam!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

İşimiz vaktimizden çoktur. Sabırdan ve çalışmaktan başka silahımız yoktur. Rabbimizin rızasını ve cennetini kazanana kadar devam..