BİR NESLİN; HAL-İ RUHİYETİ BÖYLE?
Herkes;
Düşünce anlamında, mevzuuya dâhil!
Sıcak!
Ve önem arz edici bir meseleden kaynaklı olsa gerek!
Şu bir nesil;
Nasıl yetişmeli/yetiştirilmeli tartışması var ya, işte o!
Malum;
Başbakan Erdoğan bir kaç hafta önce ifade etti.
Dedi ki; "Dindar bir nesil yetiştirmek istiyoruz." diye!
***
Tabi;
Bu fikri beyandan sonra; "kamuoyunda" fırtına esti.
Hala da dinmiş değil.
Öyle ki;
"Nesil" modelleri üretilmeye başlandı.
Konuşuluyor.
Dindar bir nesil mi?
Kindar bir nesil mi?
Batıl bir nesil mi?
Yoksa;
"Modernizenin de dâhil" olduğu bir nesil mi?
***
İsterseniz;
Ben de bir kaç "model" şıkı önereyim?
Mesela;
Modern bir dindar nesil mi?
Modern kindar bir nesil mi?
Modern batıl bir nesil mi?
Daha da;
İlerici(!) tanımlamayla "şıklar" oluşturursak.
O zaman da;
Çağdaş Modern Dindar bir nesil mi?
Çağdaş Modern Kindar bir nesil mi?
Son;
Tanımlamayla Çağdaş Modern Batıl bir nesil mi?
***
Velhasıl;
Seç seçe bilirsen, "nesil" seçiciliğini.
Aslında;
Toplumun genel katmanlarına baktığınızda tüm bu ifade ettiklerimizin "hepsi" mevcut.
Hatta;
Daha sayamadığımız birçok "vasıf" içeren, "nesil" tarzı söz konusudur.
Peki.
Tüm bunlar ve "yetişmeli/yetiştirmeli", alanı kimden geldi?
Doğrusu;
Soruya "nesil" şıkları gibi cevap ve sorumlu ikmali çok.
***
Çünkü;
Neslin bu kadar "politize" olmuş bir hal-i duruma gelmesinde; "etkenler" çok.
İktidarların;
"İdeolojik" yönetim anlayışı ve Milli Eğitim'e sirayet ettikleri "müfredat".
Beri yanda;
Devlet'in "ikmal" ettiği, kendisine has "tek tipçilik" anlayış.
Ve son olarak;
Çevre ile ailenin yaşam ve yetiştirme alanındaki, "serbestiyeti".
Ama;
Tüm sebebiyetlerin "topyekûnunu" içerisinde tutan; "Eğitim'dir".
***
Hani;
Son yıllarda Cem Yılmaz'ın maharetiyle espri mahiyetiyle ifade edilir olduk.
Eğitim şart.
Eğitim şart diye.
Bakınız;
"Nesil" yetişmesiyle alakalı, "mini" bir örnek teşkil edebilecek araştırmayı size sunmak istiyorum!
Öyle inanıyorum ki;
Muhtevası "şuan ki" bir çok polemiği ve varsayım "çığırtanlığını" susturur.
Bir aile.
Bir anne.
Bir baba, abla, bacı, ekonomik gelir ve çevre "çocuk" üzerinde ne kadar "etki" sahibi?
***
İşte;
Bu soru cevap ve analizi Diyarbakır'da "yürütülen" bir araştırma veriyor.
"Suça Sürüklenen Mağdur Çocuklar".
Bu başlık altında; yürütülen bir çalışma.
Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünce yürütülmüş.
Çalışmanın;
Baş editörü Güvenlik Şube Müdürü Dr. Süleyman Hançerli.
Çeşitli suçlara bulaşan;
100 çocuk üzerinden "profil" çalışması yapılmış.
Yaşları; 13+-18 arasında.
Suça itilişteki;
En büyük sebebiyet "yetiştirme, gözetleme ve kollama" yetersizliği diye ifade ediliyor.
***
Bu çocukların;
Annelerinin yüzde 77'si,
Babalarının yüzde 25'i "okur-yazar değil.
Yani; "eğitim" alan ebeveynler değil.
Eğitimsizlik ilk etken.
Yoksulluk.
Ve kalabalık aile ortamı da; "suça" yönelmede önemli sebebiyet!
Araştırmaya;
Dâhil olan çocukların "suz nev-i ve sabıka kayıtlarına" baktığınızda birden fazla.
Batağa düştün mü; "artık kurtuluş" yok!
Kimi 7 kez.
Kimi 9 kez cezaevine girmiş-çıkmış.
***
Bu çocukların;
Eğitim ve okumayla alakalı "serüvenlerine" baktığınızda karşınıza çarpık bir hal çıkıyor.
Yüzde 25'i,
Ekonomik sebeplerden okuyamamış, ya da "ailesi" tarafından okula gönderilmemiş.
Yüzde 47'si de;
Okuldan uzaklaştırma cezası verildiği için "eğitime" devam etmemiştir.
Aslında;
Bu okuldan uzaklaştırma veya cezalar, "üzerinde" fikri tahkikat yapılması gerekir.
Eğitim kurumları "dışlayan" değil, kabulleyen, rehabilite eden olmalı.
Ama biz de maalesef öyle değil.
Bunu bilahare deşeceğiz.
***
Tabi diğer önemli bir etken de;
Bölgemizde "yaşanan" olaylar ve sürecin yarattığı "sosyo-politik" tahribat!
Taş atan çocuk mu?
Şiddete uğrayan çocuk mu?
İnkâr politikasıyla;
İkmal edilen "etkin kimliğin" yarattığı hizipleşme mi?
Bunları,
Her ne kadar "mutat defalar" konuşup-tartışıyor.
Göz ardı edilmemeli.
Ama bugün ki; "sohbet ve yazı" konumuz genel anlamda "günlük hayat" üzerine kurgulu.
Dönersek;
Meselemize bir de genel profillerine bakalım, "günlük yaşam" şekilleri neyi ifade ediyor?
***
Araştırmanın;
İstatistikî verileri ise şöyle:
Yüzde 79 problemini aileden kimseyle paylaşmıyor
Yüzde 64’ü boş vaktini internet kefede geçirir
Yüzde 97’si ebeveynleri ile birlikte yaşıyor
Yüzde 27’sinin ailesinden suç kaydı olan var
Yüzde 54’ünün aileleri göç etmiş
Yüzde 47’si çalışıyor
Yüzde 79’u ekonomik sıkıntı çekiyor
***
Önümde;
Bir de nesli yetiştiren "eğitim kurumlarımızla" alakalı, araştırma!
Liseler de;
Neler oluyor, "gençlerin" hal-iyeti ruhları ve hayat'a fikri bakışları?
Üstadın ifadesiyle;
"Yerlerde" sürünüyorlar.
Uyuşturucu, fuhuş, şiddet, sigara ve alkolün "alayı" yaşanıyor.
Bağımlılık almış başını gidiyor!
Velhasıl;
Nesil dediğimiz yarının "büyükleri" bu halde!
Bugün;
Eğitimcisi tarafından "tacize" uğruyorsa.
Veyahut
Kendisi "kendisini yetiştireni" taciz ediyorsa, öldürüyorsa, dövüyorsa; "varın" ilerisini siz düşünün.
***
Nesil.
Ve şuan ki neslin hali.
O'na;
Elbise biçme gayretinde olan, olanlar dâhil olmak üzere!
Ne yazık ki;
İdeolojik "saplantıların" erozyonuyla, "benlik kaybı içerisinde "saldırganlaşmış" vaziyette!
Kendinden başkasına "yaşam" hakkı olmadığı gibi.
İlla ki; "benim gibi" olacaksın.
Tek tipçi!
Onun için;
"Eğitim şart" ama "özümüzü, dilimizi, dinimizi, örf, adet, gelenek, göreneklerimizi" içeren!
Çağdaşlığı ama "batılı" değil, bütünlük içerisinde "eğiten, öğreten, yaşatan" özgür bir atmosfer lazım ki.
Nesil;
"Kindar, yoz ve batıl" olmasın, yetişmesin.
Yoksa;
Yarınki "neslin" dizginleri "elin" elinde olur ki, "maazallah" nesil diye bir şey kalmaz!