BİRLİK NAMAZINA DURDULAR
Cuma,
Namazında Hz. Süleyman Camindeyiz.
Yağmur hız kesmeden yağıyor.
Kesintisiz!
Bir de keskin bir soğuk var.
İki gün üst üste yağan karın, etkisiyle, dondurucu.
Ama buna rağmen Camii avlusu ve dışarısı kalabalık.
1.5 yıl süren,
Restorasyonla ortaya çıkan, tarihi dokuyu inceliyoruz.
Yanımda,
Sayın Mehmet Ali Altındağ var.
Tarih bilgisi.
Bir de müteahhitlik, tecrübesiyle, "restorasyonu" bize yorumluyor.
***
Hassasiyet içerisinde;
Beğenmediğini söylerken, kesin ifadeyle; "Hiç olmamış" dedi.
Eleştirisini devam ederken;
Onarılan,
Yerlere eklenen "taşlar" mimari yapıya uymamış.
Sırıtıyor.
Doğrusu,
İlk bakışta, hemen göze çarpıyor, "mevcut delikli taşlara" kullanılan bazalt taşın, işlenilmeden, kullanıldığı.
Tabi, ekliyor kim bilir ki, buraya ne kadar para harcandı diye?
Kent eşrafıyla,
Kurum amirleriyle aynı "düşünceyi" paylaşırken, onlarda "hem fikir".
Ahşaptan tutun da,
Cami avlusu, "sahabelerin" kabristanları; "uyumsuz" bir restorasyona, uğramış.
Görünen, söylenen bu!
Vakıflar,
Ve Bilim Kurulu nasıl bir düşünce ve rapor tanzim etmiş o meçhul.
Ama,
Bilgilenmeyi de, isterim.
***
.Ve Cami içerisindeki gezintiden sonra, beklemeye geçiyoruz.
Hava muhalefeti nedeniyle;
Ankara'dan gelecek olan misafirlerin uçağı "rötar" yaptı.
30–40 dakikalık gecikmeyle, gelecek diye!
Neyse,
Cuma namazına kısa süre kalırken, teşrif ettiler.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker,
AK Parti Diyarbakır milletvekilleri ile diğerleri.
İl Valisi Mustafa Toprak,
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve kentin idarecileri ile eşrafları bir safta durdu.
İşte bu görüntüye, herkes odaklandı.
Gerek camideki cemaat ve gerekse Kameralar ile meslektaşlar.
Pür dikkat kesildiler; Enstantaneyi kaçırmamak için.
***
Çünkü,
Arınç, Eker ve Vali Toprak'la birlikte, omuz omuza, Baydemir var.
İnanıyorum ki,
Cami'de bulunan tüm cemaat, bu görüntüye "odaklanırken" içlerinden şunu geçirdiler.
Hep böyle olsaydı, ne olurdu?
Dost-düşman, çatlardı.
Enstantane,
Yaşanılan süreç ve hadiseler açısından, "büyük" anlam ve özlem içeriyor.
Malum,
Dinimiz "hak dini" olduğu gibi, Cuma namazı da birlik "namazıdır".
O nedenle de;
Ortaya çıkan görüntünün de yarattığı duyguyla yazıma başlık olarak, "Birlik namazına durdular" dedim.
Türkiye,
Yer küresinde dün açıklanan resmi rakamla ülke nüfusu; 74 milyon 724 bin 269 kişi oldu...
Üstat ne demiştir;
Dili, rengi, düşüncesi, ideolojisi ne olursa olsun; insanları tek çatıda buluşturan "inançtır".
Yani, "din ve iman" kudretidir.
***
Ayaküstü,
Başkan Osman Baydemir'le sohbet ediyoruz, cami girişinde.
Sitem ediyor;
"Görüşemiyoruz. Özletiyorsun kendini. Çay içelim."
Randevulaşırken,
Atmosferi sordum, değerlendirmen nedir diye; süreç açısından "ümitsiz değilim" dedi.
***
İl Müftüsü Nimetullah Erdoğmuş, kürsüde.
Vaaz veriyor.
Şu sözü, kulağa küpe olsa gerek.
Birbirimizi,
"Hak sevgisiyle" sevelim ki, "mabetler hepimizin" olsun.
Yardımcısı,
Mehmet Sırrı Işık'ın minberdeki hutbesi ise, doyumsuz diyebilirim.
Ruhları ve gönülleri okşayarak anlattı;
Diyarbakır'ın fethini,
Hazreti Süleyman Cami'deki "şehit sahabelerin" yiğitliğini.
Bunları aktarırken; ne diyeyim duygulanmamak elde değil.
Hele bir de;
Ulu Cami müezzini M. Emin Mulam'in, ezan-ı muhamediyeyi okuyuşu.
Hutbe esnasında,
Kur'an-i kerimden okuduğu ayetler tek kelimeyle "gönül huzuru" yarattı.
***
Birlik namazı.
Yani Cuma namazının, "edasıyla", dışarıda mini bir açılış töreni yapıldı.
Yağmur kesintisiz yağıyor yine.
Kalabalık var.
Yoğun ilgi var, Arınç, Eker'e ve Baydemir ile Vali Toprak'a.
Kürsüde ev sahibi olarak Bakan Eker var.
"Şuan,
İslam medeniyetinin buluştuğu önemli bir noktadayız.
Çünkü;
Mekke fethedildikten 8- 9 yıl sonra bu topraklar İslam ile tanıştı.
Burada 27 Sahabe yatıyor" diyor.
Bir de bir müjde veriyor.
"Burayı İçkale ile birlikte açık hava müzesi haline getiriceğiz."
***
Arınç bu kez konuşuyor.
Kürsüden, Ahaliye seslenirken;
42 yıl önce "siyasete" atıldığı tarihten bahsetti.
Cami'de kıldığı sabah namazı sonrasındaki sohbeti ve duayı anlattı.
Dedi ki;
Milli Nizam Partisi kurulmuştu, bizler de Erbakan ile birlikte siyaset yapmaya başlamıştık.
Mustafa adlı arkadaşımız, biz camide namaz kıldıktan sonra yarım saat süren bir dua etti.
Çıktığımız yolda Rabbimizden başarılar diledi.
Biz ondan sonra yolumuza devam ettik.
Şimdi 2012. Aradan 42 yıl geçmiş.
Allah’a ham olsun ki, yine bu güzel camideyiz.
Bir Cuma namazını kılıyoruz.
O gün çıkılan yolda yaptığımız dualarla, cenabı hak hizmetlerimizde bu noktaya bizi taşıdı".
Gazeteye geldikten sonra; "Mustafa'nın kim olduğunu araştırdım.
Dediler ki;
Arınç'ın bahsettiği o tarihteki Mustafa, olsa olsa merhum Mustafa Uzan olduğunu öğreniyoruz.
***
Arınç'ın bu konuşması esnasında; kalabalık arasında bir grup genç sesini duyurmak istedi.
Grup;
"4-C'leri unutma" diye ses verirken Arınç da isteğe duayla cevap verdi.
''Değerli kardeşlerim; cami avlusunda 4-C'lilerin nümayiş yapmasını da bu güzel günün hatırına inşallah hep beraber dileyelim ki en kısa zamanda yerine gelsin.''
Arınç,
Eker ve beraberindekiler, "kentteki" diğer programla günün, seyrine devam yöneldiler.
Buarada;
Bir başka gezi durağı olan Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Merkezindeyiz.
''İl İl Türkülerimiz Diyarbakır'' albümünün tanıtım konseri var.
***
Gazeteciler,
Burada Arınç'a benim de, sormak istediğim soruyu sordu.
Daha doğrusu;
Hatırlatılıyor kendisine meclisteki "anadille" alakalı konuşmasını.
"Kürtlerin haklarını tanıyacağız sözleri ile neyi kast ettiniz" diye.
Yanıtlıyor.
"Anadilde eğitimle ilgili bir projemiz yok.
Anadilde eğitim Meclis'te söylediklerimin tamamı değildir.
Ben sonrasındaki toplantılarda bu memleketin bir gerçeği olan Kürt kardeşlerimizin varlığını, onların bu topraklar üzerinde yüzlerce yıldan bu yana yaşadığını ve onların dillerini inkâr etmenin mümkün olmadığını, doğru olmadığını söylüyorum."
JİTEM'in karargâhında çıkan 23 kafatasıyla ilgili olarak ta; "Çok acı" yorumunda bulunurken şöyle dedi:
***
"Bu çok üzücü bir olay, Türkiye'nin bazı bölgelerinde buna benzer insan cesetlerine ait kalıntılar bulundu.
Bu cesetlerin hangi zamana ait olduğu ne şekilde öldükleri ortaya çıkacak.
Bu meselenin bir an önce aydınlatılmasını bu kafataslarının ve kemiklerin kimlere ait olduğunu öğrenmek istiyoruz.
Eğer buradan bir ipucu elde edilebilirse belki söylediğiniz gibi kişilere, bir dönemde yaşanmış bu acı olayların faillerine ulaşmak mümkün olabilir.
Ben AK Parti yönetimi olarak bizim dönemimizde bütün faili meçhullerin aydınlatıldığını, aydınlatılmaya çalışıldığını, faillerinden hesap sorulduğunu, sorulmakta olduğunu biliyorum.
Hayatta bir tek gayemiz var;
Türkiye'de artık insan hakları ihlalleri olmasın, işkence, fena muamele olmasın"
Baydemir'le yan yana gelişine de, yorum getirdi: "Kıskananlar mı var?"
***
Kim,
Nasıl bir düşünce üzerinde inşa eder bilemem.
Ama dün, 33 medeniyete beşiklik eden, sırlarını taşlarına değil, artık çağlık çığlığa söyleyen Diyarbakır'daki "siyasi" trafik ve bu eksendeki "enstantaneler".
Bir de, yapılan açıklamaların "muhtevası". Günün, havasına icra ettiği sirayeti; "hoş bir seda" yarattı.
Belki, son dönemlerin "klişeleşen" cümlesi olacak, ama görüntü bu.
"İyi şeyler oldu.
İyi şeylerin olacağına ilişkin sinyaller geldi."
----
Not;
Dünkü yazımda sehven; "tekabul" kelimesi yerine "tekâmül" yazılmıştır.
Düzeltir, özer dileriz.
ÖBT..