BİZİ TEMSİL KABİLİYETİ OLSUN?
Boşuna demiyoruz.
Ey siyasiler.
Ey parti kurmayları.
Ey liderler.
Localarda,
Meclis koridorlarında,
Parti genel merkezi odalarında,
Yıldızlı otellerin lobilerinde,
Ya da, müteahhitlerin ofislerine "sıkışıp" seçim aktörleri üretmeyin…
Seçmeyin.. Seçmeyin… Seçmeyin!
***
Klişeleşmiş, anlayışı değiştirin.
Daha demokratik,
Daha çağdaş,
Daha entellektüler, bir zihniyetle "asli unsura" değer verin.
Bu meyanda, hareket edin.
Sokağa inin.
Evleri, işyerlerini gezin görün.
Sorgulayın.
Vatandaşı, dinleyin.
Deyin, ne istiyorsunuz?
Tercihiniz, nedir, kimi siyasette, partinizde görmek istiyor diye bir sorun!.
***
Sorun ki, "halkın" size tevdi ettiği "milli siyaseti" millileştirin.
Ama yapmıyorsunuz?
Ne dün, ne evvelki gün.
Ne de bugün yapmıyorsunuz?
Zihniyetiniz "kuma" gömülmüş!
Yaptığınız iş; tepeden inme!
Parti lideri "sultasıyla", efendimciler seçiyorsunuz.
Milli olmayan.
Melez bir zihniyeti, "vücuda" getiriyorsunuz.
Yetmez mi?
Yeter artır, yeter; "çevreyi" görün!...
***
İşte dünkü yazım; "bu yetmez mi" ifadesini içeren serzenişe ilişkindi.
Erganili, okurum, Ercan Y.
Gönderdiği; mesajın muhtevasında söylüyordu.
Artık Ergani; "Erganiliyle" kaderini.
Ter-ü taze,
Pak, lekesiz "vefa bilenle" değiştirmek istiyor.
Yeter.
Yeter artık "aldatılan, uyutulan" olarak görülmemiz!
***
Yazı muhtevasına, dün bir hayli, tepkiler aldım.
Ama öyle böyle değil.
Özellikle tanıyan-bilen okurlar gün boyu arayıp durdu.
"Eline-diline sağlık" dediler.
Ve şu meramı ifade ettiler.
Bu sesin, parti merkezlerince duyulması gerekir.
Akla küpe olsun diye!!!
***
Tabi.
Bizim de; "sesimizi" duyurun diyen ilçelerimiz oldu.
Özellikle, iki büyük ilçemiz.
Silvan ve Çınar.
Hazro, Kulp ve Hani'den de, mesajlar almadım değil.
İstenilen şu;
"Temsilliyet. Ve Bizden olsun!"
***
Yani,"denenmişler" zaten denenmiş.
Bir değil. İki değil, üç değil.
İşi; "meslek" edinenler, yetmez mi?
Siyasetin de emekliliği olmalı.
Hele ki; siyaseti "babadan-oğulla" bırakma anlayışı.
Veyahut!
O aileden başka, hiç bir aile "siyaset" yapamaz zihniyeti.
Evet.
Bunlar artık; "siyaset çağının" gerisinde.
Birer utanç abidesi olarak kendini "ifade" ediyor.
***
İlimiz.
İlçemiz için; "temennimiz" şu!
Bizi bilen.
Tanıyan.
Havamızı soluyan.
Tozu-toprağı gören.
Çamurla.
Geri bırakılmışlıkla; "yaşamış!"
Şiddeti, işkenceyi acıyı görmüş.
Yani bizim gibi; "damdan düşmüş" olanlar.
Ama zihniyle,
Fikriyle,
Karakteriyle; "liyakat" gösteren şahsiyet sahibi!.
***
Hileye.
Şaibeye kendini kaptırmamış.
Rantın.
Çıkar ve menfaat temini; "adam kayırma" kirliliğine bulaşmamış.
Okumuş.
Yazmış.
Düşüncesini "yüksek sesle" ifade edebilme cesaretine, sahip.
Genç ve dinamik!
En önemlisi de, "çekel ilikleyen" değil, dik duran.
Şahsiyetler.
Evet bu kriterlere sahip şahsiyetler "bizi temsil" etsin!
Başkası değil!…
Hele ki, "çantacı" hiç ama hiç istemiyoruz.
***
Tabi bu; "talepler".
Salt, iktidar partisi içini geçerli değil.
Yani AK Parti'ye münhasır değil.
Bu HDP için de.
Diğer partiler için de; "geçerlilik" sağlamakta.
Çünkü bugün, Diyarbakır'ın "olumsuzluklarından" söz ediyorsak.
Bilinmelidir ki.
A'dan, Z'ye hangi sorun varsa; geçmişteki "bütün siyasetçilerimizin" eseridir...
Başkasının değil.
İşte bu tabu artık yıkılmalı.
Yaktırılmalı…!!
***
Bakalım; "sokağın tepkisine" kulak verecekler mi, zat-ı muhteremler?
Göreceğiz...
Eee.
Etmezlerse, kendileri bilir.
Nasıl olsa, 7 Haziran'da sandık, gelecek.
Ki kaç ay kaldı ki.
O zaman son sözü, sokak söyleyecek.
Diyecek ki; "El mi yaman, bey mi yaman" alın size oy!...
***
LACİVERT TAKIMLILAR.
Ankara'dan bir dost.
Görüşüyoruz.
Kendisi, Diyarbakır'ın "siyasi havasını" soruyor.
Ne var, ne yok babında.
Cevap verdim, ama ardından şu sorum oldu.
İyi de, Ankara'nın "siyasi havası" nasıl?
Verdiği cevap şu oldu.
"Abi. Lacivert takımlılar, başkenti işgal etmiş?"
Yani.
Partilerin önü.
Özelliklen de, AK Parti Genel Merkezinin önü.
Meclis koridoru.
Ve yıldızlı "oteller" lacivert takımlı şahsiyetlerden geçilmiyor.
Görüntüler renkli.
***
Doğrusu!
Bu ifadesi, "az önceki" sokağın serzenişinin ne kadar haklı olduğunun göstergesidir.
Çünkü.
Siyaset öylesine "hiyerarşik ve merkeziyetçi" olmuş ki.
Şahsiyet.
Kendi seçim bölgesinden "medet" ummuyor.
Parti merkezinin "önünde" buluyor.
Biliyor ki.
O'nu seçecek olan, "lider" sultasıdır.
Hal bu!
***
BEŞERİYET İKİYÜZLÜ!
Hakikatten de öyle.
Tabi ki, "beşeriyette" iki yüzlü.
Baksanıza, ABD’de "katledilen" Üç Müslüman genç'e, dünyanın ketumluğu.
Yuh olsun!
Kendini, "çağdaş" gören yer küresi.
Ve onun üzerinde yaşayan "beşeriyet".
Şu, din,
Şu dil, ülke veya "siyasi" akım diye ayırmıyorum.
Yekûnuyla.
***
Bu vahşete.
Bu caniliğe,
Eli kanlı canavarlığa "ses çıkarmayanları" telin ediyorum!
Nerde; İnsanlık?
Fransa'da.
Kol kola giren, "dünya" liderleri.
O gün!
"Terörü" ve "ırkçı" saldırıyı, lanetlemiştiniz.
Ama bugün; "sessizliğe" bürünmüşsünüz.
Bu ikiyüzlülüğün dik alasıdır.
***
Eeee.
Zihniyet, kemirgenleri.
Eğer bugün.
O üç genceciği öldüren; "Müslüman" biri olsaydı.
Ve ölenler de; "Müslüman" olmasa idi.
Şimdi; "yer yerinden" oynamış, "İslamifobi" körüklenmiş olurdu.
Ama "ahlaksızca, rezilce ve ilkesizce" sessizlik içerisinde bulunuyorlar.
İşte "ikiyüzlü" dünya bu!
***
Bir de içimizdeki "şer ve ikiyüzlü" hainler var.
Dün, Fransa'daki "Dergi" için, kıyamet koparanlar.
Kendi sayfalarına; "şuursuzca" alıntı yapanlar.
Biz, "Hrıstiyanız" diyecek kadar alçaklaşanlar.
Ne yazık ki.
Üç Müslüman genç için, "tek satır" mürekkep tüketmiş değiller.
Sanmıyorum ki;
İnsanlık ve cehenem bile size; "vasıf ve yer" temin etsin.
İnsanları ölümlerinde bile ayırıyorsunuz.
Tüh olsun size!