BU KADIN NERDE?
Söz'ün…
Dünkü manşet haberi dikkatinizi çekmiştir…
"Altı aylık eşi sırra kadem bastı!"
Bir aile dramı…
Ama "gizemli ve karanlık" noktaları yüksek!
Ne aile fertleri…
Ki iki ailenin, büyükleri-küçükleri dâhil…
Polis…
Savcılık…
Hukuki mücadele de, aynı minvalde!
Vaziyet; "çelişkiler" yumağı içerisinde.
Ancak vaki olan; "kayıp bir genç kadın!?"
Onu arayan, bir genç eş!
***
Dün, 6 aylık evli eşini "arayan" genç yanıma geldi…
26 yaşında…
Recep Altaç…
Dicle nüfusuna kayıtlı, ama Diyarbakır'ın bağlar ilçesinde ikamet ediyor...
Karşıma oturttum…
Doğrusu…
Yüz hali, sakal ve saçların birbirine karışmışlığı…
Üst-baş, giyimi…
Ve ağzından dökülen sözcüklerin "ses tonu!"
Per-ü perişan!
***
Anlat dedim…
Haberin içeriğinin dışında, birde senden dinleyeyim…
Tabi ki, "cevaplarının" ikmale getirdiği soruların yanıtını almak için…
Çünkü "ortada" bir aile var…
İki genç…
Ki kaybolan eşi, 18 yaşından küçük…
Ki, kızın ailesi…
Kendi rızalarıyla "evlilik" yapıldığı için…
Birçok kez; "yaşı küçük" iddiasıyla karakola şikâyet edilmiş…
İfade verilmiş…
Ama her seferinde; "serbest" bırakılmış…
Altaç'ın dediğine göre; "18 yaşını doldurmaya" bir ay kaldığı için…
Bırakılıyorduk…
***
Çiftler severek evlenmişler…
Hatta "kız kendisine" kaçmış…
Düğün yapılmış…
Resimler çekilmiş…
Altı aylık bir birliktelik var…
Altaç'a göre, Ağrı'ya "işe giderken" eşinin hamile olduğu haberini almış.
Neyse!
Yasemin ve Recep'in, "yaşadıklarını" birinci ağızdan dinleyelim.
Nasıl bu evreye geldiler?
***
Recep Altaç şöyle anlatıyor.
Eşim, Yasemin A.
Siirt Şirvan ilçesi doğumlu…
Tanıştık…
Birbirimizi sevdik… Evlenmeye karar verdik…
Tabi…
Ne kendisinin "ailesi" istiyordu…
Ne de benim ailemin rızası vardı…
Karşıydılar…
Yasemin'i "istemediği" bir kişiye veriyorlardı…
"Başlık" karşılığı…
Bana kaçtı…
Ve biz, "kendi imkânlarımız" içerisinde, düğün yaptık…
Evlendik…
***
Kendimize mutlu bir yuva kurduk…
Evimiz ayrı…
Çalışıyordum…
Ancak, Yasemin'in ailesi, "bizi sürekli" rahatsız ediyordu…
İhbarlarda bulunuyordu…
Ki biz, evimizi bu şikâyet ve ihbarlar yüzünden, taşıdık…
İstanbul'a gittik…
Orda da bizi, "ihbarlarla" rahatsız ettiler…
İki günde bir karakola çağrılıyorduk…
Yasemin'in yaşı küçüktü ya…
18'ine girmemişti…
Ancak ifademiz alınıyordu, sonra bırakılıyorduk…
***
İstanbul'dan Diyarbakır'a geri geldik…
Ben İş Makinesi yağcısıyım..
Çalışıyorum..
İş gereği, "il dışına" çıkıyordum…
Eşimle hiç bir şekilde; "bir sorun aşamadık!"
Hep birbirimizi destekledik…
Evliliğimizin, 4'üncü ayından sonra, "benim ailem de" tepki vermeye başladı…
Anlamsız…
Akla-hayale gelmeyen, iddialarla üzerimize geliyorlardı…
***
Eşim kaybolmadan önce!
Ben iş gereği, Ağrı'da bulunuyordum…
10 gündü ordaydım…
Haber geldi…
Ağabeyim, birileri ile beraber bizim evi basmışlar…
Eşimi darp etmişler?
Neden, niçin yapmışlar bilmiyorum…
Eşim, "hastaneye kaldırılmış", düşük yaptığını söylediler.
Karakolluk olmuşlar…
Haberi duyar duymaz geldim…
Eşimi aramaya başladım…
Karakola gittim…
Bana dediler ki; "Yasemin Devlet Koruması" altında…
Soruşturuyorum yok…
***
Denilene göre…
Eşimi birileri kaçırmış… Ama kim olduklarını bilmiyorum…
Kızın ailesi mi?
Benim ailem mi?
Başkaları mı, belli değil…
En son eşimle telefonla konuşurken hastaneden çıkıyorum demişti…
Sonra telefon da kapandı…
Kime gidiyorsam, eli boş dönüyorum…
Karakola şikâyetim var…
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyetim var…
Eşim beni seviyor…
Ben eşimi seviyorum…
***
Yürek burkan bir dram…
Altaç…
Bunları anlatırken, gözyaşları da döküyor…
Perişan bir hal…
Ancak, kafa kurcalayan…
Yasemin'in "sır" olma halindeki gizemli süreç…
Altaç'ın ailesi…
Yasemin'in aile fertlerinin, "vaziyete" dair duyarsızlıkları…
İşi "alaya" almaları…
Sorulara, iddialara "kaçamak cevap" vermeleri…
Der demez!
"Ne oluyor ya" dedirtiyor…
***
Altaç…
"Eşimi bulun…"
Yasemin'in "hayatından" endişe ediyorum diyor…
Vaka…
Yargıya intikal etmiş…
Savcılıkta suç duyurusu var…
Polise şikâyet…
Bakalım, süreç "Recep ve Yasemin" için nasıl işleyecek?
Yasemin'in "sır olup" kayıplara karışması…
Recep'in aileleri hakkındaki "ithamları…"
Ve eşine dair; söyledikleri nasıl bir son bulur göreceğiz…
Ki vakanın takibindeyiz!
Ama diyeceğim odur ki…
Birileri bu işin, "kapalı kutu ve mutsuzluk" ikmaline gayret ediyor…
İşin "gizemi" de bu sorunun cevabında!
***
Şu da bir hakikattir ki…
Özellikle, gençler için önem arz edici…
Kulağa küpe misali…
Rızasız…
Hele ki iki aile efradının da, "tepkili" olduğu birliktelik..
Evlilik…
Sonu, hep mutsuzlukla, hüsranla son bulmuştur.
Nadirdir, "mutlu" olabilen.
Ders-i ibret minvalinde, mevzuu ettim!
Ama "işin peşini de" bırakmıyoruz.
***
AKREP KİM?
Halka mal olmuş bir söz var…
Akraba "akrep" gibidir diye.
Tabi, bu ifade gelişen hadiselere dair, kullanılır.
Yoksa "Akrabaları" yekûnuyla, bu potaya sokmak değil…
Şimdi.
Gelelim bu ifadenin meramına…
Türkiye olarak…
Özellikle, AK Parti'nin ilk dönemleriyle.
Ve bugünkü gelinen aşamaya baktığımızda…
Böylesi bir ahval söz konusu!
***
Şöyle ki…
Çıraklık…
Kalfalık…
Ustalık…
Ve Ordinaryüs'lük dönemlerindeki, profil!
AK Parti…
Çıraklık evresinde, Ortadoğu…
Ki İslam ülkelerinde, "sahiplenmeye" başladı…
Kalfalıkla, "dizayn"…
Ustalık döneminde ise; "oyun kurucu…"
***
Nitekim…
Bu evrede, "herkesle" dost idik…
Şöyle bir çevremize bakalım…
Ülkeler açısından…
Suriye…
Mısır…
Irak… Rusya…
Ki Avrupa ülkeleri…
Tabi ki, Kuzey Irak yönetimi…
Kısacası, "Yahudi ve Emperyal' güçlerin dışında herkesle "dost" idik…
***
Türkiye denilseydi..
Erdoğan ismi zikredilseydi…
Akan sular dururdu..
Bayraklar..
Flamalar..
Gösteriler, etkinlikler, mitingler!
Hep Türkiye zikredilir, bir kurtarıcı olarak görülürdü.
***
Ama…
Ordinaryüs'lük dönemine geçiş olunca…
Tüm bu kazanımları, Osmanlı ruhuyla bütünleştirip, "çatı" olmasına yol alırken…
Ne yazık ki..
Peş peşe, "dostlar" hasım, düşman olmaya başladı…
Neden?
Şimdi…
İslam ülkeleri içerisinde, "Katar" hariç, kimse dost görünmüyor…
Herkesle, kanlı--bıçaklı ve tuzaklı hale geldik…
Ki, Kuzey Irak son müttefikti "onu da" kaybetme noktasındayız…
***
Diyorum ki..
Sürekli, kandırılan, yanılan, aldatılan olma noktasına geliyoruz..
Akrabanın "Akrep" sokuşu...
Bu vaziyet…
Bizim "Ordinaryüslüğü" tam icra etmeyişimizden mi kaynaklı?
Ki görünen bu…
O zaman, "kendimizi" sorgulamamız gerekmez mi?
Gerekli…
AK Parti'nin…
2015 itibariyle, gelişen…
15 Temmuz ihanetinin ardından, ortaya konulan strateji…
İstikametsiz; "ittifakların" sarmaşık misali, kaplaması!
Ne yazık ki, bizi bu evreye getirdi…
Çünkü AK Parti "varlık kodlarından" uzaklaşıyor…
Bu uzaklaşma, akrabayı zorunlu "akrebe" dönüştürüyor…
***
Akrep…
Ki ruhunda var…
Mutlaka, sokar…
Ama sonunda da, kendini sokar!
Ne yazık ki…
Gelinen aşama; bu minvaldedir!…
AK Parti "akrabalarını" iyi okulamı, yoksa!...
***
HADİİİ YAAA…
Sonar Araştırma şirketi..
Malum..
CHP'ye yakınlığıyla bilinir…
Öyle ya, Kemal Bey'e sürekli, iltimas geçer..
Puan yükseltir..
CHP'yi yüzde 30'ların üzerinde gösterir…
Kendine özgü; "libas" diker…
İşte böylesi bir libası…
Bu kez; Meral Akşener'e, dikmeye çalışmış…
Tabi ki anketle…
***
Anketlerine göre…
AK Parti yüzde 38.2'lerde…
CHP yüzde 28,4'lerde…
Ve sıkı durun, Akşener üçüncü parti olarak gösterilmiş…
Ki daha parti kurulmadan…
Akşener, yüzde 10.8…
HDP'yi yüzde 10.6 gösterirken…
MHP'ye "baraj altı, baraj üstü" anlaşılmayan bir veriyle…
Yüzde 10.1…
Diğerleri yüzde 1.9…
Biliyorum…
Sonuçlara dair; "hadii yaaa" dediniz?
Bende öyle demiştim…
Tabi sonra, şu cümleyi ekledim…
Eee…
Kriptoculuk bu.