ÇALARAK SUSTURAMAZSINIZ
Beyler..
Her kim iseniz..
Adınız.. Soyadınızın..
Cibiliyetiniz..
Renginiz..
Düşünceniz..
Kişiliğiniz..
Hangi cenahtan iseniz..
Yani, her ne mahlûkatsanız…
***
Şunu bir kere iyi biliniz..
Siz..
Ve Sizin gibiler..
Bugün değil..
26 yıldan bu yanadır…
Haksızlığa..
Hukuksuzluğa..
Rüşvete..
Suiistimale..
***
Hileye..
Hurdaya..
Üç kağıtçılığa..
İhale peşkeşliğine..
İş takibi..
Ve mafyavari, organizasyonlara..
Makam.. Mevki..
Koltuk gücüyle, devlet imkânlarını "menfaatine"
kullanan…
***
Öksüzün..
Yedimin, hakkını, hukukunu gasp eden..
Özellikle..
Siyasal düşünceleriyle, "toplumu" bölen..
Kamplara ayıran..
Şiddeti ve terörü "körükleyen"..
İllegal oluşumlarla, "devletin bekasına" kumpas
kuran…
***
Yani daha sayamadığım bilumum!
Yasadışı..
Hukuk dışı..
Adalet dışı "neye meyil" veren var ise..
Kişi veya kişiler..
Kurum veya kurumlar..
Sivil ya da resmi..
Her kim olursa olsun; "gözetmeksizin.."
***
Dün olduğu gibi..
Bugün de…
Bu gazete..
Ve "Kalemin dili" köşesi var olduğu sürrece
"karşı" olmuşuz..
Onların..
Onların ağababalarının da, "maskesini"
düşürmüş..
Deşifre etmiş..
Pervamız olmadan, "mücadele" etmişizdir..
***
1991 yılında..
İlk baskıyı yaparken...
İlk buradan, okurlara seslenirken..
Diyarbakır ahalisine..
Sonra Güneydoğu'ya..
Ardından Türkiye'ye şu mesajı vermiştik..
Kimse ama hiç kimse; bizi “susan şeytan” kategorisine
alamayacak/sokamayacak…
Sokmaya da kudretleri, yetmeyecek?
***
Tarihin en ağır..
Mesleğin en zor..
Görevin..
Yaşamanın, nefes alabilmenin bile "zor olduğu"
dönemlerde..
90'larda..
2000'lerde..
Ve bugün dâhil olmak üzere…
Bir çok şer yapıyla "mücadele" ederek,
bugünlere geldi..
***
Tarafsızlıktan..
Objektiflikten..
Doğru ve cesur yayıncılık anlayışından zerre-i miskal
taviz vermedik..
Ağır bedeller ödedik..
Saldırılara uğradık..
Bombalandık..
Kurşunlara maruz kaldık..
Bu uğurda "canlarımızı" şehit verdik…
Ama davamızdan, hiç bir zaman geri adım atmadık…
***
28 Şubat'ın "maskesini" düşüren..
JİTEM'in "karanlık icraatlarını" ortaya koyan..
Feodal yapıların..
İş dünyasının kirli isimlerinin "ittifaklarını"
deşifre eden…
Rant için..
Menfaat temini için; "insan kanını" hiçe sayan
zihniyetin aktörlerini ortaya çıkaran…
Paralel yapı gibi..
Devletin "içerisine" sızmış, yasadışı
oluşumları "işte bunlar" diyen olarak…
Hiç çekinmedik…
***
İşte bu, mesleki güvenin…
Siz değerli okurlardan gelen desteğin..
Kime yerde maddi…
Kimi yerde manevi güç sağlamıştır..
Doping olmuş…
İşte bu hakikatlerin "ışığında", Diyarbakır Söz
çeyrek asrı geride bırakmıştır.
Ve okurlarınız desteğiyle; "büyüyerek"
bugünlere gelmiştir..
***
Gerek habercilik anlayışı..
Gerek baskı..
Gerek teknolojideki değişim..
Tüm yenilikleri "bağrında" tutarak, yaşatmıştır…
"Lekesiz-temiz, şeffaf, cesur ve doğru,
tarafsız" bir gazete olarak "okurlarına" ulaşmanın gayreti
içerisinde olmuştur.
Böyle de devam edecek…
***
Şimdi gelelim..
Tüm bu ifadeleri buraya niye aldım..
Ve siz okurlarla kısa bir geçmişin analizini yapmamın
nedeni nedir meramına?
Hadise şu…
Diyarbakır Söz'ün dünkü "nüshaları"
Yani, elemanlarımızca Dağıtım Bayii'ne bırakılan
gazeteler..
Bu gazeteler biz ayrıldıktan kısa süre sonra; esrarengiz
bir şekilde "sırra kadem" basmış..
***
Tüm paketler..
Bayilere dağıtılacak gazetelerin hepsi;
"bulundukları" yerden alınmış..
Kim almış?
Nasıl çalmış?
Neyle götürmüş?
Çalan kim ya da kimler, "henüz" belli değil?
Suç duyurusunda bulunduk..
Polise şikayette bulunduk, ifademizi verdik..
Yani, yasal tahkikat başladı..
***
Sonuç ne olur bilmem?
O'nu zaman gösterir.
Ama 25 yılı bitiren, 26'ıncı yılına giren, Diyarbakır Söz
ilkez böylesi bir durumda karşılaşıyor…
Yani topluca "gazeteler" alınması ilk…
Evet, daha önce yaşamıştık…
Özellikle "Bayilerde" zülfüyâra dokunduğumuz
kişilerce "toplu satın" alınarak…
Gazetenin "okurlara" ulaşmasını, engellemeye
çalışmışlardı…
Ancak böylesi bir durum ilk..
***
Neyse ki..
Kısa sürede teknolojinin sayesinde..
İkinci bir baskı gerçekleştirdik..
Bayilere gazeteleri ulaştırarak, okurları
"gazetelerinden" mahrum etmedik..
Belki kısa bir zaman farklı olmuştur..
Ama, yine de telafi etmeyi başardık..
***
Peki diyeceksiniz ki; manşet haberiniz neydi?
Yani kimin, zülfüyarına dokundunuz..
Manşet..
Diyarbakır Burhanettin Yıldız Lisesi'yle alakalıydı..
Almanya ve Hollanda gezisinde..
Öğrencilerin, PKK'ya ait dernekleri ziyaret ettikleri..
Örgüt propagandası yapıldığı..
Bayrak ve flamaların önünde, "poz" verdikleri..
Ayrıca bol bol alkol alıp, sigara içtikleri..
Ve tüm bunları…
Af fonu projesi kapsamında, "öğretmenleriyle"
birlikte yapmışlar..
Okul idaresi de, göz yummuş…
***
Haber resimlerle…
Belgelerle, teyit edilerek servis edilmiş…
Aynı zamanda…
MEB'den sorumlu Vali Yardımcısı Remzi Kattaş'ın daha önce
"önemsizleştirdiği?"
Soruşturmada verilen "kınama" cezasında bile
imtina etmesini "sorgulayan?"
Daha açık ifadeyle..
"Paralel yapıyla" ilişkili bir durum var mı
diye, sorun bir haber manşetteydi..
Ana başlıkta; "SKANDAL'A SÜMEN ALTI?"
***
Velhasıl..
Diyeceğim-iz…
Gazetelerin "topluca" çalınması, alınması, yok
edilmesi..
Kim, kimler..
Ve hangi gaye adına "işi icra etmişseler"
etsinler..
Şunu bilsinler ki..
Biz dün olduğu gibi hiç bir güç "yıldıramaz,
sindiremez"
Böylesi "ucuz" hamlelerle, alı koyamaz..
Bilakis, motivasyonumuzu daha bir yükseltir..
Pek tabi ki..
Denilir ya, bir nefes kadar yakınlarındayız,
"enselerindeyiz, takipteyiz, peşlerini bırakmıyoruz?"
Ebe yuh olsun…
Atalay Filiz..
Seri katil..
Üç kişi'nin katili.. Başkaları var mı, meçhul..
Yakalandı..
Üç yıldır aranıyordu..
Medya'nın "sıcak gündem" maddesi..
Konuşuluyor..
Özellikle, 3'üncü cinayetten sonra..
Yani öğretmenin "katledilmesiyle" gündem oldu..
Daha önceki iki "cinayet" pek, alaka
uyandırmamıştı..
***
Neyse!
Ahali'nin.. Bayanların "korkulu" rüyası, sona
erdi..
Katil, artık "demir" parmaklıklar arkasında..
Ne ceza alır..
Daha kaç cinayet işlemiş..
Neden "bu canavarlığı" icra etmiş..
Sebep-sonuçları, "yargı" evresinde göreceğiz..
Tabi alacağı cezayı da…
***
Ama velâkin…
Hep ifade etmişimdir, Türkiye'nin "garip" bir
ülke olduğunu…
Nitekim…
Seri katil Atalay Filiz'de de görüyoruz…
Çünkü bir "katilden" bir "canavardan"
kahraman yarattık…
Öyle ki, Hollywood "artisti" bile yaptı…
Gazetelerde…
Sosyal medyada…
Boy boy "fotoğraflar" yayınlanıyor..
"Selfie" resimleri..
***
Polis memurları..
Polis müdürleri..
Baksanıza sıraya girmişler; "Filiz'le" Selfie
çektiriyorlar..
İnanılır gibi değil..
Ama gerçek…
Gülümseyerek poz veriyorlar..
"Gel bakalım koçum" diyerek, akıllı
telefonlarına alıyorlar görüntüyü.
"Selfie videosu" çekenler de var..
***
Akla ziyan bir de mülakat yapmışlar..
Soruyorlar, Seri Katil'e..
"Gel hele gel..
Sen nasıl becerdin bu kadar insan öldürmeyi…
Üç yıl memleketi peşinden koşturdun…
Anlat, yakalanmamanın sırları nedir?
Vallahi sana helal olsun..
Sen bir kahramaaansııın artıııık…?"
Velhasıl..
Burası Türkiye "her an her şey olabilir?"
Mevzu da bu ya…
Bir katilden star yaratabilecek "zekaya"
sahibiz..
Psikopat olsa bile..
Sağlıksız bir ruha sahip olsa bile..
Elinde insan kanı olsa bile..
Bir değil, üç insanı hunharca katledilmiş olsa bile..
Yüzünde "insan silueti" olmasa bile..
***
O polislerin pozu!
Görev aşkından..
Ya da "yakalayabilmenin" başarısından değil..
Ne mümkün?
Vaziyet "psikolojik" bir travma içeriyor..
Yoksa…
Kimin "içinden" gelir, sapık ruhlu bir seri
katille "yan yana" görünmek..
Hele hele, onunla "Selfie" çekmek…
Polis olsan bile…
***
Anlayacağınız..
Bir dolu sağlıksız ve huzursuzluk ihtiva eden bir
mesele..
Baksanıza..
Psikopatın "Sağlık muayenesi" yapılırken bile;
"Selfie" yapılmış..
Kafayı, yitirmiş bir vaziyet..
***
Ürkütücü olan…
Hayatta ‘bir şey’, hiçbir şey değilse ünlü olmak isteyen’
kişiye-kişilere yol göstermek?
O'nun "vahşiliğini?"
Yaşadığı serüveni?
Katlettiği insanların vaziyetini birilerine
"cazip" göstermek olmuyor mu bu?
Delirdik mi ne?
Sizce..
Ebe yuh olsun…