ÇARK BİLDİK DÖNÜYOR!
Bazı kurumlar var ki; maazallah!
Çökmüş-çürümüş…
Yaprak misali "dökülüyorlar."
Politize olmuşluk mu?
Kurumsal keyfiyet mi?
Bürokratik oligarşi mi?
Ya da, "Ali baba çiftliği mi?"
Ne derseniz deyin, en alası kat be kat mevcut.
***
Kısacası "hiç de tutar" yanları kalmamış!
Hele hele…
Diyarbakır "ölçeğinde" durum berbat…
Vahimden de ileri…
Size.
Bir düzine, buradan "dökülen" kurumları sıralayabilirim.
Ki köşenin müdavimleri hatırlarlar.
Özellikle son aylarda aktardıklarım var.
"Kirli" bir çark döngüsü içerisinde olan, kurumları buradan ifşa ettim.
***
Yazılan-çizilen senaryolar.
Ve bu senaryolarda, oynayan karakterler.
Baş aktör, figüranlar dâhil olmak üzere.
Bilen biliyor zaten.
Anlayacağınız bazı kurumlar öyle bir hal almış ki.
Yasa.
Kanun.
Nizam ve yönetmelik dahi, "hak getire"
***
Buradan birçok kurumu deşifre ettim?
Yazdım, çizdim.
Yolsuzlukları…
Usulsüzlükleri.
Rüşvet alış-verişlerini.
Organizeli "çıkar çetesi" oluşumları.
En önemlisi de saadet zinciriyle insanların dolandırılması.
***
"İhale" peşkeşliği de ayrı bir hal.
Ama velâkin "kime dersin?"
Yetkili ve etkili zevat; "hep" kulak tıkadı.
Siyasiler de.
Seçilmiş ve atanmışlar bildik tavırla…
Seyrettiler.
O nedenle;
Menfaat çarkı ne yazık ki aynen devam ediyor.
Daha bir azgın halde sürdüğünü de görmüyor değiliz.
***
Tabiri caizse; "balık baştan kokar misali".
Baş "bu hal-i vaziyetin" ustalığıyla maariflik yapıyorsa.
Alt kademe ve diğerleri ne yapmaz ki?
İdarecisi.
Siyasetçisi.
İmam-cemaat meselesi…
Aynen de öyle bir durum yaşanıyor.
***
CHP YİNE KARIŞTI
Diyorlar ki;
Herkes "CHP" ile meşgul.
İyi de.
Peki,
CHP neyle ve kiminle meşgul?
Soran yok.
Ben sorayım, bakalım neyle meşguller.
***
CHP; kendiyle meşgul…
"İç çekişmeyle"
"İç savaşla" meşgul…
Ki bu da;
"Hırsların" kurbanlığını yarattığı içindir ki, CHP hep dağınık.
Hali âlem meydanda…
Zerre-i miskal bütünlük arz etmiyor.
***
Yeni bir konsept…
Darbecilerle işbirliği…
FETÖ'cülerin sözcülüğü…
PKK'lıları himaye etme…
Dün gördük, Kılıçdaroğlu'nu Diyarbakır'da…
Kardeşinden gelen tepkiye…
Adana'daki konuşmasına, partililerin gösterdiği "eleştiriyi.."
Pek tabi ki, FETÖ'cü danışmanı..
Tıpkı..
Bir dönem JİTEM'ciler için, Büyükanıt'ın ifade ettiği gibi..
"İyi çocuklar…"
Kılıçdaroğlu'da danışmanı için;
"İyi hocadır, iyi danışmandır?"
Hak getire..
Aynı skandallar zinciri; "ifadeleri" sıraladı…
***
Her ne ise "kaynayan kazan" gibi…
Hiç kuşkusuz ki sadece Partinin üst yönetimiyle sınırlı değil bu kavga.
Bırakın ulusalcı ve Yenilikçilerin "kaotik" fikri arıza polemiğini…
Birbirlerine "diş" bilemeleri…
Teşkilatlar..
Enva-i tahribatla, havada uçuşuyor.
"Dağılan" dağılana, istifa eden edene!
Öyle böyle değil.
Referandum'a giderken; CHP'nin bu hal-i pür melali ne garabet bir hal!
***
Diyarbakır'da bir de sözüm sözdür demiş…
Tabi ki, "hangi" sözü söz olmuştur?
Neyse…
Özellikle; "Kürt sorunun" çözümüne dair bu sözü vermiş…
Şöyle ifade etmiş…
Sözüm sözdür 4 yıl içince ben bu sorunu çözeceğim, partimiz bu sorunu çözecek.
Demokrasi ve insan hakları bağlamında, özgürlükle bağlamında biz bu sorunu çözeriz!"
Peki nasıl?
"Ayaküstü bu konuşulmaz, oturup konuşuruz?"
***
Şimdi inanalım mı?
Ne mümkün?
Şimdi;
CHP halkla bütünleşmiş mi?
İç çekişmeden kurtulmuş mu?
Parti içi demokrasiyi işletmiş mi?
Hırs ve bencillikten arınmış mı?
Halkçı ve disipline bir anlayışı benimsemiş mi?
Milli iradeye..
Milli değerlere,
Toplumsal bütünlükte "teveccüh sahibi" olmuş mu?
***
En önemlisi de,
O vesayetçi anlayışı terk etmiş mi?
Kendini,
Düşüncelerini,
Kimlikleri,
Dilleri ve inançları, inkârcı, ırkçı ve politik söylemlerini bırakmış mı?
15 Temmuz'u, ihanet,
Milletin "milli duruşunu?" ulvi değerde görüş mü?
***
Yok…
Hal böyle iken; "sözün" kime?
Ya da "sözüm sözdür" kim inana?
Neyse…
Biz yine bildik ifademizi kullanalım..
"Kime dersin ki?"
***
BİR TAS ÇORBA!
Soğuklar başladı…
Ayaz var…
Kış geldi…
Sabah namazı sonrasında; "bir tas sıcak çorba?"
Öyle ya…
Ne de insanı içten içe ısıtır?
Bakınız…
Büyükşehir belediyesi Başkanvekili (Kayyım) Cumali Atilla…
"Sosyal destek" alanındaki hizmetlerine..
Bu yönde "bir aktiviteyle" katılım gösterdi…
***
Artık, tarihi Ulu cami başta olmak üzere..
Şehrin çeşitli bölgelerinde..
Özellikle, Sabah namazı esnasında, vatandaşlara "sıcak çorba" ikramı yapılacak?
Gelen bilgilere göre..
Bu aktivite, hastanelerde ve üniversite kampüsünde de "icra" edilecek..
***
Bilemiyorum..
"Taş çorbası" hikâyesini duymuş musunuz?
Uzun bir hikaye..
Ama özetle aktarmak istiyorum..
Akıllının biri ortalık yerde bir tencere su; içine bir kaç taş koyup kaynatmaya başlamış.
Gelen giden merak etmiş; durmuş seyretmiş.
Ne pişirdiğini soranlara "Taş çorbası; nefis olur!" demiş
İkide bir tadına bakıp, ağzını şapırdatan adam "Hımmm!" demiş..
Bunu dedikçe etrafta birikenler merakla soruyormuş;
"Nasıl?" diye.
Akıllı adam "Çok leziz ama… galiba biraz soğan istiyor" diyerek başlamış….
Sonra "biraz tuz" sonra "biraz patates" ve her dediğinde de etraftan "bende tuz var, getireyim!"
"Bende patates…"
Cinsinden katılımlar..
Sonuçta taş çorbası son derece zengin bir çorba olmuş.
***
Hizmetler de..
Sosyal dayanışma da..
Yerelde "yaşam" kültürü de, bu olsa gerek..
Birileri diyebilir ki..
"Bir tas çorba" ile mi bu millet doyacak, hizmet görecek?
Hayır..
Ama velakin; "o tas çorbaya, samimiyet, ihlas ve birliktelik" tuzu eklendiğinde..
"Taş suyundan" çorba ile sofra kurulabiliniyorsa..
Bir de durulmalı..
Dün neden yoktu, bugün neden var?