Çile bülbülüm çile!!!

Çekiliiiinnn..
Hop…Bir saniye arkadaş..
Orda yürüme..
Kaldırım..
Kaldırımlar "senin yürümen" için yapılmadı ki.
Engelli..
Özürlüler için de..
Çekil.
Arabamı park edeceğim..
Burası bize ait..
***
Yok ya.. Daha neler..
Kardeş..
Senin bir yanlışlığın yok mu?
Sen, aracını otopark'a çek.
Ya da, yolun sağında-solunda park et..
Yol araçlara..
Kaldırım da yayalara mahsus..
***
Kim demiş!..
Aha kaldırım..
Aha benim işyerim..
Aha benim, tezgahım..
Bu da benim, otomobilim..
Her yer benim..
Gör bak..
Yolda.. Sağ ve solda; park yeri var mı?
Yok..
Eeee..
Ben de; "işyerimin" önüne çekiyorum..
İtirazı olan gelsin..
Hadi bas git, burdan..
***
Ne diyelim..
Kaldırım araçların..
Yollar da yayaların olduğuna göre..
Mecbur..
"Biat" edilecek, çare  var mı ki?
Sanmıyorum..
Olsaydı..
Kaldırımlar işgal altında olmazdı..
Tezgahlar saçılmazdı..
Otomobiller; kaldırıma park etmezdi..
***
Pek tabi ki..
Çay keyfi..
Kahve sohbeti..
Sigara, molasının arz-ı endamı da ayrı.. 
Bağlar..
Yenişehir dahil..
Ya, Kayapınar'ın modern bazı semtleri..
Kahvehane..
İçerde tek bir insan yok..
Kim varsa; "kaldırıma" kürsü atmış..
Sorsan..
Tepki göstersen; "sana ne be kardeşim" diyor..
Başka sıkıntın mı yok?
***
Şehir trafiği..
Dağkapı..
Ofis..
Ya Sento caddesi..
Aman Allahım; "geçit vermez" noktalar..
Şehr-i Diyarbekir'in, "çile" yerleri..
Saç-baş yoltan..
Sinir harbi yaşatan; bir trafik akışına sahip..
Sağlı-sollu, kuralsız park edilen araçlar..
Toplu taşıma araçlarının; kuralsızlığı..
Otobüsler..
Yol darlığı nedeniyle geçmeleri mümkünsüz iken..
Yan yana; "yolcu kapma" yarışları..
Tam bir çile..
***
Şarkısı var…
Çile bülbülüm çile….
Ne yazık ki..
Diyarbakır'ın trafiği de,
Trafikteki kuralları da,
Kaldırım ve yollara yönelik keyfiyet arzı da,
Hepsi yekünüyle, ahaliye "çile bülbülüm çile" şarkısını söyletiyor..
***
Biliyorum!..
Tüm bu yazılanlara hak verdiğiniz gibi..
Şu sorunuz da var..
Ehe beee kardeşim..
Bu kentte;
Trafik görevlileri yok mu,
Belediye yok mu,
Yerel ve merkezi idare olup-biteni görmüyor mu?
***
Valla ne diyeyim!..
Eğer olsaydı..
Eğer görseydiler..
Eğer, azıcık vatandaşın çilesine derman olma gayreti olsaydı..
Tedbir alırlardı..
Düzeni sağlarlardı..
Kaldırımı yayalara..
Yolları da araçlara tahsis ederlerdi..
Var olan çile de, kısm-i olarak minimize olurdu?
***
Ama!..
Demek ki, yoklar..
Demek ki, olup-biteni görmüyorlar?
Diyeceksiniz ki!..
"İstediklerini görüyorlar.. İstemediklerini görmüyorlar.."
Eee..
Bu söze benim diyecek bir sözüm yok.
Ne demişler..
"Görünen köy kılavuz istemez!…."
***
Diğer bir mevzuuu da!..
Trafik ışıklarındaki; "dilenci" kılıklı kişiler..
Bayanlar..
Genç kızlar..
Çocuklar..
Büyük büyük erkekler..
Genel itibariyle; Suriye'den gelen "mülteciler" diye görüyoruz..
Ama öyle değil..
***
"Bu işi" sektörel noktaya taşıyan yerli oluşumlar var..
Bazıları; "çok düzgün" Türkçe konuşuyor..
Belli ki, Hatay, Kilis ve Gaziantep bölgesinden..
Yani Suriye'deki kaçışları; "fırsata" dönüştürmüşler..
Alaka gösteren yok mu?
Biz düne kadar..
Yereldeki "sokak çocuklarının" trafik ışıklarındaki varlıklarından şikayetçiydik.
Bugün bunlardan..
***
Birileri kafalarını bulundukları yerden çıkarıp görsünler..
Görüntü..
Trafikteki müdahale; "ciddi bir arıza-i duruma" neden olduğunu görsünler..
Devlet bu kadar acziyet içerisinde olmamalı..
Sosyal devlet ise..
Yoksulu, biçareyi, fakiri-fukarayı.
Maciri..
Sığınmacıyı; "sosyal sorumluluk" kanadı altına alsın..
Şehir ahalisi de;
Korku, endişe ve duygu sömürülerine kapılmasın..
Cumanız mübarek olsun.