DAHA NEREYE KADAR?

Kan…. Her yönlü akıyor..

Bedenler.. Canlar..

Milletin yetiştirip-büyüttüğü evlatlar..

Ölüyor.. Öldürüyor.. Öldürülüyorlar..

Nasıl.. Nerde? 

Kim, kimler?

Ölen.. Ya da öldüren "önemli" değil..

Asker mi, polis mi, sivil mi?

Çocuk mu, kadın mı, yaşlı mı?

Gerilla mı?

Fark etmez… Ayırımsız.. Önem arz edici ölüm olsun..

***

Görüntünün dili diyor ki "şiddet ve terör" olsun yeter!

İşte bu seyir, sözün bittiği noktanın ötesini gösteriyor..

Çünkü..

Akan kan, dökülen gözyaşıyla; Acı ve Öfke oluşuyor…

He yönlü; "kor ateşi" gibi yakıyor...

Yürekleri, vicdanları dağlıyor..

Paramparça ediyor...

Yıkıyor ve ötekileştirerek; yeni acıları inşa ediyor.…

***

 

Artık… Kan ve acının yarattığı "yük" taşınamaz halde…

Bel büküldü. Dizlerin üzerine çökecek, hale gelindi..

"Vahim" tahribatta burada.. Türkiye'nin soluduğu hava yakıcı…

Eller tetikten çekilmiyor… Ve bu noktaya "nasıl" gelindiğini kimse; sorgulamıyor?

"İç savaş" denilen şiddet sarmalına doğru hızla sürükleniyoruz..

Ne hazindir ki; oluşan tahribat faşizm denilen ruhu da bu evrede "çok yönlü" canlandırıyor..

"Totaliter" anlayışlar hâkimiyet alıyor.

Nitekim… Hayatın her alanı şuan "kaotik" ortamda…

Tehdit edici..

**

Örgüt..

Kendine "kurtarılmış" alan yaratmak istiyor..

"Kanton bölge" diye!

Hendekleri kazması.. Mevziler oluşturması..

Kendi asayiş birimleriyle; "yol kontrolleri" yapması..

Kimlik sorgusu.. Yani "öz yönetim" denilen yapı!

Ve devlet refleksi.. Terörle Mücadele..

Geçmişin argümanlarıyla; "çözüm" bulmaya gidiyor.

Ama; dün sonuç vermeyenin bugün vermeyeceğinin aşikarlığıyla; "gidişat" daha bir berbatlaşıyor..

***

Tıpkı; Suriye.. Irak… Mısır'daki gibi..

En barizi; Filistin!.. Kobani'deki görüntüleri yaşatan Coğrafik alanlarımız oluşmaya başladı..

İşte; Cizre.. Yüksekova.. Hakkari.. Şırnak..

Ve Metropol kent Diyarbakır'ın Sur ilçesi.. Ya, Silvan...

Zaman; şiddetsiz, saldırısız, çatışmasız geçmiyor?

Son 24 saatlik dilimde neler yaşandı; 40'ın üzerinde hadise.

Hakkari'de saldırı; iki şehit.

**

Ve Silvan'da sabaha karşı Polise roketatarlı saldırı..

Bir polis şehit.. Bir polis yaralı..

Peki, sonrası Cizre misali esen bir rüzgar..

Valilik; "sokağa çıkma" yasağı ilan etti..

İletişim bağlantıları kesildi. Giriş-çıkış yasak.

Yani; "operasyon" alanı ilan edildi.

Kimine göre; "terörle mücadele?"

Kimine göre; "sindirme, ürkütme" politikası?

Ne ise!

Hiç bir hadise "kendiliğinden" oluşmuyor?

Şiddetin ve ölümün olduğu alanda; "mantık" değil, silah konuşur?

Korkunç bir durum…

***

Ve Sur ilçesi dün sabah itibariyle; "yeniden" sokağa çıkma yasağı ilan edildi..

İkinci bir emre kadar yasak…

80 bin kişilik bir ilçe… Diyarbakır'ın da; "ekonomisinin" yüzde 30'ini işletiyor..

Malum, geçtiğimiz hafta, "iki günlük" bir uygulama oldu..

Peki, 48 saatte ne oldu; Virane olan bir ilçe ortaya çıktı!..

Tarihin, medeniyetin "yaşadığı" alanlar, kurşunlandı.

Öyle ki, Camilerin duvarlarında bile; "kurşun" izleri..

Hendekler.. Çarşaflı, berdeli mevziiler.. Bombalanan; evler.. Ateşe verilen onlarca işyeri ve mekan!

Savaştan çıkmış gibi.. Ele geçirilen silah.. Gözaltına alınan kişi sayısı..

***

Peki...Kısacası!... 7 Haziran sonrasındaki "tüm bu gelişmeler?"

Özetle; bütün göstergeler neye delalettir?

Birilerinin dediği gibi;

Küresel güçlerin.

İran'ın… ABD, AB'nin Ortadoğu'daki "harita değişimine" dair, düğmeye basışımı?

Örgütte bu alanda; "görev mi" verildi? Elini silaha atıp, bir türlü çekmiyor?

***

Yoksa!… Yine birilerinin dediği gibi; 7 Haziran seçimlerinde tek parti iktidarı oluşmadığı için..

Siyasi gelecek için.. Yeniden "iktidar" olabilmek için.

Mevcut hükümet, şiddeti, terörü bahenesiyle "oy devşirme" gayesiyle, körüklüyor..

Veyahut… Birilerinin dediği gibi…

Örgüt… 7 Haziran'da, HDP'nin aldığı başarıyı…

Yüzde 13'ün üzerindeki oyla…

Siyasi kulvarda; güç kazanıp kendisinin "devre" dışı kalabileceği, endişesiyle mi, silaha sarıldı…

Yeniden; bölgede "en büyük güç" olarak belirleyici unsur olmak için mi, "şiddeti" benimsiyor…

***

Yine… Birilerinin dediği gibi..

Örgüt.

Hiç bir zaman "çözüm sürecinden, barıştan" yana değil.

Çözüm sürecini fırsat bilerek, bölgede silahlandı. Yollara bombalar döşedi.

Gün geldi, yığılmayı şimdi "alan hakimiyeti" oluşturmada kullanıyor.

***

Gerekçeler ve mekanizmalar hangi çevreye ait ise de..

Kim hangi, argümanı hangi gerekçeyle kullanıyorsa..

Önemli olan; Ülkenin topyekun "ateşin" içerisinde, yakılmasıdır.

Çünkü, her geçen gün "bölünmenin" makası açılıyor..

Eğer ki; hal-i hazırdaki "siyasal" iktidar dahil..

Muhalefet.. HDP.. CHP.. ve MHP..

Pek tabi ki, ülkenin ve milletin tüm katmanları "büyük resmi" okuyamazsa…..

Olup-bitenden "ders-i ibret" almaz ise..

Geçmişteki "vahim" yanlışları yeniden, "kurtarıcı" mekanizma olarak görürse…

Ve yine şiddet sarmalı bu şekilde devam ederse..

Kimse de geri adım atmazsa; eller tetikten çekilmezse..

Ölümler artarsa.. Ekonomi dibe vurursa..  Toplumsal "birliktelik" mevcudiyete, yenik düşerse…

Herkes.. Kürtler de, Türkler de.. Bu ülkede yaşayan tüm halklar da..

Diller.. Dinler.. Fikirler.. Farklı olsa bile..

Bilinmelidir ki;  Akıbetimiz Akdeniz kıyılarındaki "umut yolculuğu" diye görülen, ölüm botlarındakilerden daha beter olur..

Ki bizi kabul edecek ülke yok..

***

Ve şunu da, Devlet mekanizması iyi bilmelidir..

Soruna çözümsüz kalırsa.. Silahı "tek" seçenek olarak görürse..

Barışa ve birlikteliğe "zafiyet" düşürücü, argümanlarla kendini idame etmeyi sürdürürse…

Korkarım ki arkasında "cumhur'u" görmeyecek…

Ki bu seyirle; "sonuç" çok uzak değil…

***

Ve PKK… HDP.. Ve diğer Kürt siyasi akımlar...

Onlar..

21 yüzyıl gibi bir evrede; "silahla, terörle, şiddetle" sonuç alınmayacağına, kanaat getirmezse..

Siyasi mekanizmaları işletmezse..

Şehirleri.. İlçeleri.. Sokakları "yaşanılmaz" ortamdan çıkarmak için, gayret sarf etmezse..

Bilmelidir ki er ya da geç; "arkasında" Kürtleri.. Ve ona destek veren sivil alanı bulamaz.

Ki bu hakikat çok uzak da değil.

***

Hep derim..

Kürdün, Türk’ten, Türkün de, Kürt’ten başka dostu yoktur..

Eğer ki; hepimiz bu geminin içerisinde ve yaşayanlarıysak..

Başka gemiye binme niyetinde değilsek..

İstikrarlı bir gidişat..

Huzurlu, güvenli, özgür ve eşikt bir ortamda "yaşamak" istiyorsak…

Önce!

Yanan ateşe söndürmeliyiz, kanayan yaraları tedavi etmeliyiz, acı dolu yürekleri, "acıları paylaşarak", silmeliyiz.

Silahlardan elleri çektirmeliyiz..

***

Hangi cepheden gelirse gelsin..

Anayasal düzeni askıya almak isteyen,

Ülkeyi kaosa sürükleme gayretinde olan,

Dış güçlerin "emir ve boyunduruğu" altında, ülkeyi terörize eden, kesim hangisi ise..

Yaşam alanlarını "yasaklayan?"

Totaliter.. Faşizan ruha dayalı, uygulamaları dayatan..

Dilinde; nefret ve husumet üretici, barışa abı-hayat tanımayan, siyası akımlar.

Partiler ve Liderleri.

Millet olarak.

***

Kan yükleniyor Türkiye’nin ve milletin omuzlarına.

Bu yükten acilen kurtulmalıyız.

Bu kanlı oyunu bertaraf etmekle yükümlüyüz.

Milli bir sorumluluk içerisinde; "dik ve vakurlu" durmalıyız?

Çünkü göstergelerin tümü; 1 Kasım'a odaklı..

O'nun için sorumluluğumuzu "o gün" için, belirlemeliyiz..

Yoksa!..

En kolay yutulacak kolma oluruz ki pusuda yatan, içteki de, dışarıda ki bir çok kurt bunu bekliyor?

Sizce, sevgili dostlar...