Değişen tabeladaki isim!
Bir okurum soruyor?
Özel Yetkili Mahkemeler 3. Yargı Paketiyle "değişime" gidildi.
Artık,
Bölgesel Ağır Ceza Mahkemeleri" olarak faaliyet yürütecek!
Örgütlü,
Ağır suçlar "bu mahkemelerde" görülecek!
Bu değişim;
Size "Devlet Güvenlik Mahkemelerini" hatırlatmıyor mu?
***
Doğrusu,
Ne diyeyim,"pek uzmanlık" alanım değil!
Ama,
İşleyiş ve görüntü hissiyatıyla!
Pek tabi ki, bir hayli gidiş-gelişimiz olması münasebetiyle, kısmi de olsa, "içtihadına" vakıfım!
O nedenle diyebileceğim; "değişen bir şey yok".
Bunu net ifade edebilirim!
***
Şöyle ki;
Önceki gün DGM'ler nasıl işliyor idiyse!
Dün de, Özel Yetkili Mahkemeler "yerini" alıp aynı istikamette faaliyet gösterdi.
Her iki yapının;
İşleyişinde ve "hukuk ile adalet nizamında", pek değişiklik olmadı.
Sadece değişen;
Kısm-i bir "Sivilleşme" oldu. Yani o gün, "askeri üye vardı", bugün yok!
Ama;
İşleyiş Yargısal görev ve yürütülen "hukuk" aynı.
***
Birçok fikri üstadın deyişiyle değişen yok.
Yenilenen; "isim ve tabeladaki tarif".
Gerisi aynı.
Bugün,
Nasıl ki, ÖYM'ler için "hala da" DGM'ler diyorsak!
Öyle görünüyor ki,
Yarın Bölgesel Mahkemeler için de, "ÖYM'ler diyeceğiz.
Onun için;
Ben ÖYM'lerin "işlev ve isimleriyle" alakalı olara, diyorum ki "tabela değişti".
***
Çünkü,
Nasıl ki "Sıkıyönetim" mahkemeleri değişti, yerine DGM'ler geldi.
Nasıl ki, DGM'ler değişti yerine, ÖYM'ler geldi.
Bugün de,
ÖYM'ler değişti, "Bölgesel Ağır Ceza Mahkemeleri" geldi.
Çağdaşlık adına; değişen ne?
Yok!
Sokak jargonuyla ifade ederken;
"Ha Ali, ha Kara Ali" ne fark eder!
***
Lakin;
Bunun dışında 3. Yargı paketinde, "hayırlı işler yok mu" dersek haksızlık etmiş oluruz.
Var.
Önem arz edici olan, "iyi niyet".
Ne "gizlilik",
Ne uzun süre tutukluluk,
Ne "sanıktan delile"
Ne hâkimin ve savcının "keyfiyeti"
Artık işlemeyecek.
***
Velhasıl,
Bir bütünlük içerisinde "Adalet ve Hukuk" nizamına yorum getirirsek.
Ülkede ki, yasalar, kanunlar ve Anayasal düzeni!
Diyebileceğimiz ne yazık ki; hal-i vaziyet yamalı bohça.
Çünkü;
Adalet sistemi "Demokratik, çağdaş hukuk devleti" işleyişine uygun değil.
Diyeceksiniz ki,
Devletin ve yönetimin ortaya koyduğu "düşünce" demokratik mi?
Yok. Arızalı.
***
O zaman;
Değişim ve yönelik hem beyinde, hem adalette hem de eşleyişte köklü olmalı.
Elbise "komple" değişmeli.
Yoksa mevcudiyetin "hiç bir yaması" dikiş tutmaz!
Tutmadığı içindir ki;
Adaletin kestiği parmak acımaz sözü pek muteber görülmüyor.
Ki Bugün;
HSYK "Adalete güven" noktasında, sıkıntı yaşıyor.
Ve halk nezdinde;
Bunu nasıl giderebiliriz diye, "mesai" yapıyor!
***
Devlet yönetimi,
Adaletin işleyişi,
Hukukun nizamı ve pek tabi ki, "demokratik özgürlük".
İşte;
Tüm bunlar "bireyin hak ve hukukunda" arıza istemez.
Birinin,
Arıza hali durum'u hepsine sirayet ettiği için.
Türkiye,
Topyekûn "değişime" gitmeli.
***
ZANA,
KİMİ TEMSİLEN KONUŞTU?
Farkındamısınız;
Leyla Zana'ya yönelik "linç" girişimi yoğunluk kazandı!
Bu aktivite,
İki eksende "süreklilik" kazanarak pik yapıyor!
Diyorlar ki;
Leyla Zana "kimi temsil" ediyor?
Soru,
Zana'nın geldiği "siyasi akımdan" geldiği gibi.
Karşı "siyasi fikriyattakiler de soruyor!
"Bu kadın kimi temsil ediyor" diye!
***
Kandil,
Zıt fikri ifadeyle, Zana'ya tepkili!
"Savaşmaya devam".
Çözecekse,
Askeri "güçler" soruna çözüm getirebilir.
BDP.
Ve Zana ile aynı yolun yolcusu olan, "eski kader birliği" arkadaşları dâhil.
"Leyla'yı Leyla yapan" Mecnunun aşkı diyor.
***
Türk milliyetçi kesim!
Ve tabi ki,
Vesayeti ve silahı "benimseyen", derin güçlerin, figüranları.
Onlar da,
Zana'ya "ne haddine soruna çözüm" gayretin diyerek, "diş biliyorlar"
***
Aslında,
Bir bütünlük olarak ortaya çıkan "eleştiri" oklarına baktığımızda, Zana'nın "kimi temsil" ettiği kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Yani Zana bu haliyle Kürt Siyasetinin üzerindeki, "vesayetleri" sorgulayan, kesimin temsilcisi oluyor.
***
Bir de; iki günden buyana, ortaya konulan bir soru var.
Zana'nın, "Kral çıplak" çıkışında, "kimden güç" aldığına ilişkin?
Ekseriyetiyle,
Bu soruya verilen cevap, "İmralı".
Yani, bu çıkış Abdullah Öcalan "direktifli"...
Ki dün de,
Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan'da benzer konuştu.
Başbakan'dan "umutluyum".
İmralı ile diyalog, "sağlanırsa", çözümde mesafe alınır?
***
Mehmet Öcalan.
Ki Öcalan'ın birinci derecede yakını olması münasebetiyle; "sıkça" görüşen kişi!
Onun söyledikleri;
Muhakkak ki, İmralı'dan aldığı "izlenimin" anlatımı!
Böyle değerlendirdiğimiz de şu ortaya çıkıyor.
Zana ve Öcalan "aynı çizgide" ilerliyorsa!
O zaman,
Kandil ve BDP'de, "farklı çizgide" ilerliyor demek.
***
Bu resimle,
Kürt siyasetinde, "iki başlı" durum ortaya çıkıyor.
Birilerinin dediği gibi;
Kürt siyaseti kendi içinde; "birbirini bitirme" savaşı yaşıyor?
Bilinmez denklem ise de emareler bu yönde.
***
Ancak,
Her şey bir tarafa bırakırsak, "Barış ve Şiddet" iki eksende bulunuyorsa.
Ve topyekûn,
Herkes "barıştan" yana tavır koyuyorsa.
O takdirde;
Kürt meselesinde "çözüme" yönelik atılan her yeni adım "iyi kurgulanmalı!
Çünkü
Barışa hitap eden her adım bilinmelidir ki "tek yol şiddet" diyenlerin elini zayıflatır.
Tabiri yerindeyse;
Her adım savaş isteyenin elindeki silahlardan birinin alınmasıdır!