DENGELER DEĞİŞECEK
Çözüm süreci.
Ve taraflar ölçeğindeki "aşamalar".
Görünürde yol "dikenli" ise de, seyirde "hız" düşümü yok.
Varsa da "ürkütücü" yönde pek hissedilmiyor.
Şöyle ki; İmralı, Kandil ve BDP üzerinden, Avrupa.
Trafik, "akışı" aynen devam ediyor.
Mektuplar, görüşmeler, 1. ve 2. aşamaya ilişkin, "yol haritası".
***
Pek tabi ki, bir sonraki adımlar için, önerilenler.
Son olarak gündeme gelen;
Ortadoğu'daki "Kürtlerin" akıbetine, sirayet edecek "Kürt konferansı.
Malumunuz üzre kaç yıldan buyana yapılmak isteniyor, ama ne yazık ki sürekli ertelendi.
Farklı uluslararası "komplike" düşüncelerden dolayı.
Bir türlü ikmal edilemedi.
Neyse ki, bu yıl olacak gibi Uluslararası Kürt Konferansı.
***
Sonuç itibariyle;
Bir ay içerisinde, yapılacağına ilişkin karar verildi.
Ki, Erbil'de hafta içerisinde "ön toplantı" yapıldı.
Bir çok katılımcıyla birlikte.
Toplantı, önümüzdeki ay yapılacak deniliyor.
Karar alındı.
Hazırlık Komitesi de oluşturuldu.
Şayet; engelleyici bir atmosfer gelişmezse!
***
Bu arada;
Kesin olmamakla birlikte medyaya yansıyan bir iddia var.
Denilene göre.
Türkiye ve İran "konferansa" kabul noktasında onay vermiş.
ABD'nin tavrı net değil.
Zaten geçtiğimiz yıllarda, ABD ve Türkiye "pek rıza" göstermiyordu.
Ki bundan dolayı da, konferans ötelene ötelene bugüne geldi.
Evet, Türkiye onayın yansıra, altı "delege de" gönderecek deniliyor.
***
Çözüm süreci.
Hele ki,
Suriye'deki "denge" değişimi.
Özellikle.
PYD'nin "bölgede özerklik" ilan edeceğini duyurması.
Tabi; konferansın muhtevasına bir noktada kaygı bindirdi.
Özellikle, Türkiye, İran, ABD, Avrupa ve Irak cephesinde.
***
Ortadoğu'da "harita ve denge değişimi mi" olacak?
Soru da şu.
Acaba.
Suriye, İran ve Irak eksenli, "Birleşik bir Kürdistan mı" yaratılmak isteniliyor?
Pek henüz seslendirilmiş değil.
Ama ifade ediliyor; hedef bu mu diye.
***
Dün, Ahmet Türk'ün mevzuuyla alakalı açıklaması oldu.
Dedi ki; "Böyle bir hedefimiz yok."
Ancak, dün Diyarbakır'da Selahattin Demirtaş’a da benzer noktada soruldu.
Konferansla alakalı düşünceniz nedir?
"Kürtlerin kalbi orada atıyor."
Ekledi.
Ortadoğu'nun, huzuru, barışı ve istikrarı Kürtlerin "barış" içerisinde yaşamasına bağlı.
Ne Suriye'deki Kürtler.
Ne Türkiye'dekiler,
Ne de, İran ve Irak'taki Kürtler "bir birinden" ayrı düşünülemeyeceği gibi, bağımsız da değiller.".
Bu ifade; Süreç ve zaman noktasında şunu seslendirmektedir.
Bölgede. Hele ki, Kürt coğrafyasında "dengeler" değişecek.
Seyir bu yönde.
***
Bu arada, Demirtaş'a Öcalan'da soruldu.
"Basınla görüşme" isteği.
Bir düzeltme yaptı. Malum kamuoyuna, "Öcalan basın toplantısı yapmak istiyor" diye, yansıdı.
Demirtaş, "hayır" derken, ekleyerek açılımı yaptı.
"Öcalan basın temsilcileriyle bir araya gelmek istiyor."
Doğrusu, böylesi bir iletişimin "süreç" açısından anlam ifade eder.
Ki sürece iyi hizmet geliştirir.
Çünkü kamuoyu sürecin en önemli "aktörüyle" birebir yüzleşmiş olacak.
Aksi takdirde, sürecin seyri de, kamuoyu da hep ikilem içerisinde kalacak.
"İkinci üçüncü kişilerin" söylemiyle meşgul olur.
Bu da haliyle; kuşku ve "acabalara" cirit attırır.
Nitekim Kürtler ve Türkler noktasındaki "kaygılar" bu meyanda seyrediyor.
***
Peki, tüm bunlar olup biterken.
Hükümet cephesinde, "neler" gelişiyor.
Siyasi kulisler.
Ankara'daki "peş peşe" zirveye dönen toplantılar.
Süreç açısından.
Önem arz edici bir "hamleler" zinciri hazırlığı var.
Yani; "demokrasi paketi".
Paket.
Denilene göre, son rötuşları ihtiva ediyor.
Bayram'a girilmeden de, Başbakan'a sunulacak.
Ki "nihai" karar verilebilinsin diye.
Daha sonra da, Meclis aşaması için, "düğmeye" basılsın.
***
30 maddeden söz ediliyor.
Neler var derseniz.
En önemli değişikliklerden biri.
Terörle Mücadele yasasında değişiklik.
Yani.
Örgüt üyeliğine yönelik verilen cezalar.
Buna göre;
Örgütte hiyerarşik yapıda yer almayanlara,
Şiddete karışmamış olması kaydıyla "terör örgütüne üyelikten" ceza verilmemesi sağlanacak.
Aslında bu madde Torba Kanunda da düzenlenmişti!
Ancak o düzenlemede şiddete bulaşmayana yine "terör örgütü üyeliğinden" indirimli ceza verilmesi sağlandı.
Bu kez cezanın "terör örgütü üyeliğinden verilmemesi" üzerinde duruluyor.
***
Türkçe "isim" zorunluluğu kalkıyor.
İl, ilçe, köy isimlerinin Türkçe konulması kuralını getiren İl İdaresi Kanunu değişecek.
Böylece.
İllere, Kürtçe Lazca ya da başka bir dilde isim verilebilecek.
Buarada "anadilde kamu hizmeti verilmesi".
Nitekim;
İlk adımları sağlıkta tercümanlarla atıldı.
Değişiklikle; "anadilde kamu hizmetine" yasal dayanak getirilecek.
***
Bir de seçim kanunu.
Yani, "seçim barajı* düşürülmesi.
Daraltılmış bölge sistemine geçilmesi.
Siyasi partilere hazine yardımının yeniden düzenlenmesine ilişkin maddeler de yer alıyor, pakette.
Seçim barajına ilişkin farklı rakamlar tartışılsa da seçim barajının yüzde 7'ye düşürülmesi eğilimi ağır basıyor.
Siyasi partilere yapılacak yardımda oran için yüzde 3 ve yüzde 5 üzerinde duruluyor.
***
İnanç merkezli düzenlemeler de var.
Özellikle,
Cem evleri vakıf statüsüne getirilecek.
Cem evlerine destek sağlanacak.
Arsa tahsisi, su, elektrik yardımı gibi imkânlar tanınacak.
Hatta Alevi Dedelere maaş ödenmesi de gündemde.
***
Pek tabi ki;
Pakette başörtüsüne de düzenleme geliyor.
Kamu çalışanlarının kıyafetleri.
Maddedeki sınırlandırma esnetilecek.
Böylece kamuda başörtüsünün önü açılacak.
Yasal değişiklik sonrası ilgili yönetmelikte de düzenlemeye gidilecek.
***
Velhasıl.
"Dengelerin" değişimin sürecini soluyoruz.
Onun için.
Türkiye şu hakikati görmeli ve icraya dönüştürmelidir.
Dünya.
Ve bulunduğu coğrafya açısından "yeni şartlar" oluşuyor.
Bu şartların seyr-ü seferine özgü; "kendi tarihi kodlarıyla" barışık bir yapı inşa etmesi gerekir.
***
Ki bu ikmalle.
İnkarcı, tekçi, ırkçı, ulusalcı.
Özgürlük ve eşitliği.
Daha ötesi "insanı değil" devleti kutsayan anlayışı, erk edip, değişmeli.
Yeni bir paradigmayla.
Sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa.
Toplumu.
Her yönüyle "kapsayan" kucaklayan ve tanımlayan; "bir toplumsal sözleşme" ikmal edilmelidir.
***
Aksi takdirde.
Hal-i vaziyet öylesine bir hal alır ki.
Dünü. Hatta ondan daha öteki günü.
Ararız.
Ne ayağa kalkabiliriz.
Ne de, "demokrasiden" söz edebiliriz.
En bariz ifadeyle; kolay yenilir-yutulur bir lokma haline geliriz ki, maazallah.
Komşu ülkelere "gıpta" ile bakar hale geliriz.