DEVLET KRİZİ YARATABİLMEK?

Kriz.

Operasyon.

Ve bir adım ötesindeki tearuz!

Netleşti, "neye" hizmet edildiğine ilişkin!

Önceki yazımda da ifade ettim.

Bir kez daha, tekrar edeyim.

Hal-i hazırdaki, "çatışma" böyle kalacak değil.

Derinleşiyor.                    

Derinleştirilmesi için de, gayret sarf ediliyor.

***

Çünkü,

Nizam-i devlet ile

Paralel yapı "güç" mücadelesi içerisinde çatışıyor!

Tabi ki.

Sosyal.

Ekonomik.

Siyasal noktada savaş seyri, "çok aksiyonlu" gidiyor…

Şöyle ki.

Yargı'daki mücadeleyle, "siyasi iktidarı" el-pençe etmek!

Yolsuzluk ithamıyla da Hükümet'i "alaşağı" etmek.

Bir taşla, "çok kuş" vurmak misali.

***

Hiç kuşkusuz ki.

Yürütmenin meşruiyetinin birinci şartı, sandıktır.

Yani, "halkın" seçme tercihidir.

Mille irade, "kimi" isterse!

Ne var ki.

Türkiye yıllar yılıdır, "hep vesayet" yapıyla, milli iradeyi alt etmiştir, devre dışı bırakmıştır.

Tabi ki, Yargının meşruiyeti de, "bağımsız ve tarafsızlığıdır".

Onu da tercihsel kılan, Yasa ve Kanunlardır.

Görev, ilke ve yetkileridir.

***

Ama ne var ki.

Yargıda yaşanan siyasi erozyonla politize oldu.

Siyasallaştı.

Ki bu siyasal doku, "cumhuriyet" tarihinden buyana süre geliyor.

Özellikle, "koalisyonlu" hükümetler döneminde.

İdeolojik "kimlik" aldı yargıdaki bağımsızlık ve tarafsızlık!

***

İşte hali hazırda iki yapının "çatışma" aktörleri cebelleşiyor.

İkisi üzerinden.

Denge değişimine gidilmesi ne yazık ki, "devlet" krizi yaratıyor.

Nitekim görünen de odur ki;

Devletin olağan işleyişine,

İktidarın demokratik varlığına,

Milli iradenin varlık sistemine "bürokraside" varlık gösteren paralel güçler, "ayar" çekmek istiyor.

Ki bu da, "Küresel" gücün himayesiyle olduğunu biliyoruz.

Çünkü maşalar küresel yapıya hali-hazırda, "taşeronluk" yapanlar aktiflik içerisinde.

Onun için mevzuda gelinen nokta, "devlet-hükümet" krizi.

***

Nitekim.

Küresel güçlerin sponsorluğu.

CHP'nin ittifakı.

Cemaatin de, "intikam" duygusuyla bütünleşen güç dengesi yıkıcı hale geldi...

Yani, kısacası Organizeli işbirliği.

Ve buna karşı.

Mevcut siyasal iktidarın oluşturduğu kalkan.

İcra ettiği hamleler!

Tüm bunlar "devlet krizinin" ciddi bir şekilde, kapıya dayandığını gösteriyor.

 

***

Bu nedenle.

Kimse artık, "olup-bitene" sıradan yolsuzluk!

Rüşvet.

Usulsüzlük.

İmar vurgunu!

İhale peşkeşi olarak, görmemeli.

Hadise sıradan değil.

Diyen de, alenice halkın zekâsıyla, alay ediyor.

Onu küçük görme gayretinde olduğudur.

Çünkü kriz "kesif" bir hal almıştır.

***

Sadece.

Yargıdaki "paralel" yapı.

Ve neye hizmetkâr olduğuna bir bakalım.

Son 48 saat içerisinde neler yaşandı ve gördük!

Kontrol dışı, tavır ve organizasyonlar bir birini kovaladı.

Hem de, kameralar karşısında.

Önce, soruşturma savcısı, Akbaş.

Günün ilk saatinde, "yazılı" basın açıklaması yaptı.

Adliye önünde diyor ki;

"Baskı altındayım. Deliller karartılmak isteniyor. Dosya elimden alındı"!".

***

Bunu derken;

"Gizlilik" kararı var dediği soruşturma dosyasını, içerik bazında Afişe" ediyor.

Erk içindeki aşamaları aşarak bunları yapıyor.

Sanki Üniversite öğrencisi gibi, "bildiri" dağıtıyor.

Evveliyatında "2. operasyon" için de verdiği bir emir var.

Basına yansıyanıyla.

Başbakanın oğlu Bilal Erdoğan dâhil.

Ekonominin, patronları sayılabilinecek 41 kişiye "gözaltı" istiyor.

***

Anlayacağınız.

Ekonomi dünyasına "darbe" girişimi.

Emre, emniyet direniyor.

Eee.

Devleti kilitlemek isteyen, "ayara" direnç gösterilmez mi?

Tartışılır.

Bir önceki, "yandaştı".

Operasyon yapılacak mı, durdu mu belli değil.

Ama meşhur gizlilik(!) ayarsızlığıyla, dosya içeriği basının elinde.

Çarşaf, çarşaf isimler, yayınlanıyor.

****

Haliyle.

Ortaya çıkan hakikat şunu söyletiyor.

Adaletin "tecellisinden" çok tasfiye var.

Şuan, doların ateşi düşürülemiyor.

Euro da ha keza.

Borsa mı, alaşağı, altı düşüyor.

Faiz, çift karamı aştı.

Bir de düşünün; 2. operasyon dalgasının sirayetini.

Türkiye, yüzde 4'lük sıçramayı bu vesileyle, yüzde 20'lik düşüşle, sonlandırmış olacak, 2013 yılını.

***

Gelirsek, Akbaş sonrasına.

Anı günkü, aksiyon!

Malumunuz üzre;

Başsavcı Turan Çolakkadı da yarım saat sonra ekranların karşısına geçti.

Akbaş'la arasındaki "diyalogu" anlattı.

Kendi deyimiyle, "Bu savcı ne yapmak istiyor?"

Aslında, "suçüstü" bir durum bu!

***

Bir ithamı daha var.

Bir gün önce, gazetecileri adliyeye çağırıp, soruşturma dosyasını vermiş.

Bu ifade; "gizli soruşturmanın" deşifre olmasındaki "köstebeğin" kim olduğunu ele veriyor.

Bilgileri sızdıran bu iddiayla; Akbaş oluyor.

İlginç olanı da.

Bunlar yaşanırken, HSYK'dan bir açıklama geliyor.

Dört başlı mahmur misali.

22 üyeden, 13'ünün imzası var…

Oybirliği değil, oy çokluğuyla.

Akbaş'a bel çıkılıyor,

Adli kontrol yönetmenliğine karşı çıkılıyor,

Hükümeti de, "yargıya müdahaleci" olarak ilan ediyor.

Sonra mı; "Biz ailecek, Ocak 14'e kadar" tatile çıkıyoruz!

Yargı vesayeti böyle işliyor demek!

***

Tüm bunlar yaşanırken, Danıştay'dan karar.

Hükümetin Adli Kolluk yönetmenliğindeki "bilgilendirme" istemini red veriyor.

Sonuç itibariyle.

Görülüyor ki.

Yargı'daki "işleyiş" mevcut meselede raydan çıkmış.

Tamamen tarafsızlığını, bağımsızlığını, objektifliğini tartışma noktasına getirmiş!

Kanun.

Nizam ve Anayasal düzeni "görmezden" gelmiş/geliniyor!

Yargı gücüyle, "Hükümet'i" kamuoyu nezdinde "itibarsızlaştırmaya" çalışıyor.

Ki Küresel güç'e "kolay lokma" olsun.

Bu gaye tartışılmaz şekilde aşikâr artık.

***

Evet.

Kriz daha birçok derinleşecek gibi!

Görüntü, öyle diyor.

Çünkü, Başbakan Erdoğan'ın dünkü açıklamaları.

AK Parti'deki istifa "tansiyonu".

Önümüzdeki günlerin daha bir çetin geçeceğine emare.

Eee.

Başbakan olup-bitenin altında kalmaz.

Kalmamalı.

Özellikle, demokrasi ve demokratik yapılaşma adına.

***

Buarada dün de buradan seslendirdim!

Sokağa dikkat diyorum!

Çünkü sokağın tansiyonunu yükseltme gayretleri var.

Toplumsal "gerilim" adına.

Tıpkı, Gezi "eylemlerinde" olduğu gibi, ülke sathına yayılarak, sokağa germek.

CHP bu noktada, "aktif" bir gayret içerisinde.

Nitekim kıyı bölgelerinde bunu "icra" etmeye başladı.

Marjinal yapılar da boş durmuyor.

Kışkırtıyor, aralarına dalıp, geriyor.

***

Aman ha diyorum!

Dikkat.

Paralel yapı, sever böylesi "hareketliliği.

Tıpkı, Gezi eylemlerinde olduğu gibi "Ölümler, öldürmeler" icra edip, üstünden kaotik ortama körük, geliştirebilir.

Bunlar icra edilirse, bir süre sonra gelişmeler karşımıza "devlet krizinden" çok vahim sorgular gündeme gelir...

Demokrasi "sorunu" olarak çıkabilir karşımıza…

Bu vahim süreci ikmale getirir.

Onun için aman dikkat; "milli iradeye" halel gelmesin.