DEVLET NERDEEE?
Devlet Nerdeee?
Var mı ki?
Bilmem?
Anladık…
Özgecan'ın katili Oğul Ahmet Suphi Altındöken ve babası
Necmettin Altındöken'in cani olduğunu..
Anladık, en aşağılık, sapık ruhlu katillerdir..
Yine anladık ki, "insan" siluetinde; ama insan
olmadıklarını..
Önceki gün, cezaevinde silahla vuruldular… Oğul Ahmet
öldü.. Baba yaralı…
Doğrusu bu durumu bekliyordum.. Ki çok önce bekliyordum…
Çünkü cezaevinde, "racon" kendisine has
"adalet" uygulaması…
Ceza infazı var…
***
Hele ki; Suç kadına, kıza, çocuğa yönelik işlenmişse…
Yani, "cinsi sapıklık" var ise.. Taciz..
Tecavüz.. Fiili livata…
Kesinlikle, kabul edilemez, tahammül de gösterilemez…
Ki, "beklenen" infaz bu kural çerçevesinde
işlendi..
Ancak… Cezaevi'nin "raconunu, adaletini,
infazını" onaylar mısınız, onaylamaz mısınız, "o" sizin
bileceğiniz bir değerlendirme…
Takdir deriz ya, kamuoyunun!
Ki kamuoyunda görünen o ki; "suç şekli" ve
cezaevinden gelen "infaz kararı" pek tepki görmüş değil.
***
Nitekim!.. Sosyal medya dahil olmak üzere.. Yazılı ve
görselde.. Ki mevzuu üzerinde yürütülen yorumlarda da…
İnfazı yerine getirenler; "kahraman!" olarak
ilan edildi…
Handikap bir durum… Ama kaçırılan bir nokta var ki..
Vahim olan da bu… Dedik ya; Özgecan'ın failleri olan
Adamlar için!…
Cani ve en aşağılık katildirler diye..
Ama "cezaevine" konuldukları için..
Yargılamaları devam ettiği için, "hayatları" devletin güvencesi
altında…
İşte burada sorgulanması gereken bir soru var;
Devlet nerdeeee!!?
O silah "cezaevine" nasıl sokuldu?
Kim ve kimler; "aracı" kurum olarak infaza
imkân verdi?
Cevap yok… Zaten, ilgili ve yetkili makamlardan da çıkan
bir ses de yok..
***
İnsan düşünmüyor değil… Cezaevleri "yolgeçen"
hanı mı?
Silah sokuluyor.. Cep telefonu görüşmeleri yapılıyor..
Uyuşturucu satışı yapılıyor..
Pozantı cezaevinde ya da İzmir'deki cezaevindeki çocuk
mahkûmlara yönelik "sapıklıklar"
Daha bir kaç hafta önce Türkiye'nin güvenliği en yüksek
olan, korunan!
Kuş uçurtulmaz denilen; D tipi cezaevinde firar yaşandı…
Hem de toplu… Ki firar edenler arasında, daha önce firar etmiş kişiler var…
Anlayacağınız…
Cezaevleri de, Cezalar da, yasalarda, kanunlar da
"ıslahtan" öte ıslahsızlaştırmaya yönelik olunca…
Hal-i vaziyet de böyle olur.. O'nun için sordum; Devlet
Nerdeee?
Sizce…
***
ÖYLE DİYORLAR!
Kılıçdaroğlu.. Canlı yayında Gazeteciler soruyor…
Ensar Vakfı… Ve Öğrencilerin "taciz" skandalı…
Tabi.. Bayan Bakan'a söylediği "yakışıksız" ifade…
Önüne yatmak gibi bir ifade kullandı…
"Bunun gibi on bin ev var" Yani Ensar Vakfına
ait, Türkiye genelinde 10 bin yasadışı ev varmış?
Rakam… Gazetecilerin dikkatini çekti ki, sordular…
“Kaynağınız ne, nerden biliyorsunuz?” diye.
Bakınız verdiği cevap sıralaması… "Öyle
diyorlar"
Gazeteciler bir kez daha sordu "kim bunlar, kim
diyor, bu kadar evin var olduğunu söyleyen kim?"
Cevap… "Ben
bilmiyorum öyle diyorlar.."
İyi de kim öyle diyor?
Bozuk plak gibi tekrarladı cevabını; "Öyle
diyorlar.. Öyle diyorlar.. Öyle diyorlar"
***
Kılıçdaroğlu.. Fena yakalandığını anlayınca bu kez
"genelleme" yaptı..
AK Parti ve Hükümet'e yakınlık arz eden tüm vakıfları ve
dernekleri kast etti…
Söz bir kez daha Bakan Ramazanoğlu'na sarf ettiği;
"tanımlamalara" geldi..
"Önüne yatmak"
Doğrusu.. Kılıçdaroğlu'nun "öyle diyorlarla"
yürüttüğü siyasi kültürüyle..
CHP'nin başına "kasetle" gelme operasyonun
faili olarak değil de..
***
Bir erkek olarak.. Bayana karşı saygı duygusuyla…
Sarf ettiği sözlerin..
Ne kadar ayıp, ne kadar nobran, ne kadar incitici, ne
kadar kadını aşağılayan, ne kadar cinsiyetçi bir yaklaşım olduğu idrakiyle
"yüzü" kızarmış bir görüntü verir..
Ve cümlesine; "özür" dileme erdemliğini
göstererek başlamasını beklerdim..
Evet, "söylemler" yanlış.. Bir bayana,
"söylenilmemesi gerekir"
Ama ne gezer… Ne yüzü kızardı, Ne de erdemli olabilmeye
gayret gösterdi?
Üstüne üstlük; "Bakan, bakandır, bakanın kadını,
erkeği olur mu Allah aşkına? " dedi…
***
Başbakan'ın dediği gibi; "Edep yahu…"
Aslında Kılıçdaroğlu "o keskin" diliyle;
"kılıcı kendine" vurdu..
Bugün sokağa çıksın, halk arasında bir gezinsin, hele
hele Anadolu seyahatine çıksın..
Görür Hanya’yı, Konya’yı.. Kadınların kendisine
"yüzü kızarmasına" dair neler söyleyeceklerini…
Bir halk deyişidir; "Dil yarası kılıç yarasından
yamandır.."
Yani tez be tez kapanmaz..
Ama ekseriyetiyle o yara, "yaranın sahibini"
değil, yaralayanı vurur..
Ki bir daha unutmasın.. Ar etsin..
Eee.. Diyeceksiniz ki, 70'ine gelmiş biri şimdi mi
"ar" damarına sahip olacak?
7'sinde ar etmemiş.. Şimdi mi ar edecek…
HAYAL GÖRÜYORLAR MI?
Yenişehir ilçemizdeki bir okul..
12 yaşındaki 5 kız öğenci.. Öğretmenleri tarafından;
"Cinsel istismara" uğradığı iddiasıyla şikayetçi oldu..
Fen Bilgisi öğretmeni.. D.T..
3 yıl önce yaşanan bir vaka… Polis.. Savcı.. Derken
mahkeme..
Önce beş öğrenci şikayetçi oluyor.. Sonra nedense; 4'ü çekiliyor…
Öğretmen tutuksuz yargılanıyor.. İddianameye göre; 72 yıl
hapsi gerekiyor..
6. Ağır ceza Mahkemesi.. Nihai gerekçeli kararını açıkladı..
Sanığın "suç işlediğinin sabit olmaması
nedeniyle" beraatına hükmetti..
***
Gerekçe.. Sanık öğretmenin "istikrar arz eden"
ifadeleri…
Suçlamayı kabul etmeyişi…
Buna karşı mağdur ifadelerinin "çelişkiler"
içermesi..
Dikkat çeken bir ifade ise.. Mağdurların yaş aralığının
"ergenlik çağı" olarak nitelendirilmesi…
İfade aynen şöyle…
"Bu dönemde tartışmaların, gözyaşlarına boğulmanın
ve bunların aralarına serpilmiş hayal kurma anlarının sıklığı, ergenlerdeki
duygusal gelişim ve değişimin sonucu olarak duyguların yoğunluğundaki artış ve
istikrarsızlığın olağan olduğu, mağdurların yaş aralığı göz önüne alındığında
beyanlarının samimiyetinden şüpheye düşülecek önemli çelişkiler bulunduğu
anlaşılmıştır"
***
Bu karara Mahkeme Başkanı Melih Uçar ise muhalefet şerhi
koyuyor…
Katılmıyorum diyor… Ama Mahkeme heyeti, kararı oy
çokluğuyla alıyor..
Uçar'a göre.. Mağdurların "samimi anlatımlarına
itibar edilmesi gerekir. Sanığın da mağdur sayısınca cezalandırılması
gerekir"
Uçar'ın görüşü bu yönde..
Karara itiraz eden avukat ise… Zeynep Biroğul…
"Bu yaştaki çocuklar böyle bir olay nedeniyle yalan söylemez?"
Çocuk ve Ergen Psikyatri Uzmanı Prof. Dr. Mücahit
Öztürk'ün açıklamasını hatırlarsak..
Ne demişti; "Çocuklar, olmayan bir şeyi uydurarak
anlatma ihtimali çok az olan kişilerdir.
Çocuklara güvenmemiz ve inanmamız gerekiyor"
***
Peki, niha-i sonuç ne olur?
Onu tabi ki; Yargıtay'ın vereceği "hükümde"
göreceğiz.
Ama şu bir gerçektir ki; "Çocuk istismarı.. Taciz..
Tecavüz.." gibi hadiseler adalet arama noktasında mevcut yasalar var
olduğu müddetçe "arıza-i durum" kamu vicdanındaki "sorgulama"
hep devam edecektir..
Yorum sizin…
***
ÖLÜYE TEDAVİ Mİ OLUR?
Hep diyorum ya mevcut hükümet "devrimler"
yaşattı.
İnanılmaz.. Ve bugün alt yapıda, "Avrupa-i"
noktadayız..
Ama gel gör ki… "Sağlıksız" bir işletme
anlayışı var..
Çünkü zihin.. Ana hedef; "yolsuzluk, usulsüzlük ve
vurgun" odaklı işliyor..
İdare.. Hekim.. Ve diğer birimler; "hastayı hasta
olarak" görmüyor..
Tabiri caizse; devlet üzerinden "yolunacak kaz"
olarak görüyor..
***
Bakınız SGK Başkanı Mehmet Selim Bağlı, nasıl isyan ediyor..
Hem de avazı çıktığı kadar... Ki bu isyanı, özel
hastanelere dair..
Ama, Devletin resmi kurumları da; "aynı
zihniyette" sahip..
Tedavi harcaması yıllık; 39, 5 milyar lira… İlaç
harcaması da; 19 milyar..
Bağlı diyor ki…
"Parayla bir hekimin çok fazla ilişkisi olmaz diye
bilinir..
Hele yolsuzlukla, usulsüzlükle hiçbir şekilde bunların
yan yana gelmemesi gerekiyor"
Ama öyle değil.. Düşünün diyor.. "Bir hastane 124
bin vaka gönderiyor.. Bunun, 123 bini acil…"
***
Soruyor; "Orada atom bombası falan patlamadı,
olsaydı haberimiz olurdu?
"Ölüyü tedavi eden" hastane var.. 60 yaşındaki
teyzeye "doğum" yaptırılıyor.
Evlenmemiş kıza "sezaryenle" ameliyat doğumu
yaptırılıyor. Ortada çocuk bile yok..
Ekliyor, "yolsuzluk ve usulsüzlükte" sınır
tanımazlığı..
Cezaevindeki adam "nasıl diyalize" girer?
Almanya’daki insan nasıl "böbrek ameliyatı" olur?
Eee Bağlı…
Bilmiyor musun, "Burası Türkiye, her şey
olabiliyor?..."
***
Bağlı diyor ki bir vilayete müfettiş gönderdik; üç yıldır
orda.. Ev kiraladık..
Düşünün bir ile 25 müfettiş gönderdik.. Halen
çalışıyorlar..
Bu inliklerle mücadele ediyoruz.. Ame ne diyorlar..
"SGK siyasi davranıyor.?
İyi vallah.. Bizi dolandır, yolsuzluk yap, usulsüzlük
yap…
Müdahale edince de.. SGK siyasi davranıyor diyerek;
"zeytin yağı gibi su yüzüne çık"