DEVRİN ZENGİNLERİ ÇOK!
Kim,
Demiş “her iktidarın” zengini olmaz diye!
Her kim demişse halt etmiş.
Bir kez daha “düşünmesi” gerekir.
Dönüp de,
Etrafına bakıp görmelidir.
Onun için bu tepki doğru değil.
Çünkü her siyasal iktidarın “rengini” taşıyan zenginler kaçınılmaz bir ülke gerçeğimizdir.
Lakin,
Bu gelenek yarım yüzyıldır, vakidir ve kesintisiz olarak ta icra edilmektedir.
Gelen gideni aratır misali.
* * *
İktidara gelen,
Hangi parti olmuşsa, “malı alan” o alanın, zevatı olmuştur.
Nitekim,
“Meşru” bir kimlik ve “hak” diye kabulü de söz konusu.
Olabilir.
Ya da niye olmasın ki babında.
İktidarın,
Liderinden tutunda, kabinesine kadar.
Milletvekilinden danışmanına, eşinden, kayınbiraderine, amcadan, dayısına kadar.
Yandaş ya da yarı yandaş.
Ayrı-gayrı kabil değil.
* * *
Bakın,
Etrafındaki zevat’a, “dün nerdeydi, bugün nerde diye?
Unutmadan,
“Yeni” yüzlerin, “iş bitirici” ustalıkları da, “her devrin adamının himmetiyle” olur.
Hani,
Üstadın ifade ettiği “bukalemun yüz ve karakterler” var ya işte onlar,
Her devrin adamı olmaları hesabıyla “çabuk” adapte olup, “beceri bilgisi” aşılarlar yeni yetmelere.
Yeni yetme dediklerimiz de;
Bunları “kendilerine” rehber seçerek, bir süre “ortak” konseptle, seyrederler.
Ve bir bakarsınız ki;
Dünün çulsuzu, oluvermiş “iktidarın” en zengin baba müteahhidi.
* * *
Ankara’ya,
Çulsuz, tabiri caizse “çıplak” gidenler.
Ya da, “eş-dost” aynı kisvede olanlar.
Bir-kaç yıl sonra.
Avrupa-i cipler. 4x4’ler. Q-7’ler.
BMW ve Mercedes’ler.
Mal-mülk, otel, bina, arsa, akaryakıt istasyonları.
Villalar.
Onların,
Himaye, kol-kanat gerdikleri bürokratta ha keza!
* * *
İktidarın,
Nimeti sadece siyasiye mi?
Ya da, “onun” yakınındakine mi?
Zamana,
Uyan “günün adamına mı” hayret.
Daire müdürüne de,
En tepedeki Genel müdürüne de,
Aşağı in,
Şube müdürüne de, “ye kürküm ye”.
* * *
Aile resimlerinde,
Her kim kendini “sıkıştırıp” yer almışsa.
Gelsin;
İktidarın “nimeti”, dolsun cep ve cephaneler.
Memur ve bürokrat maaşı hepimizin malumu.
Türk-İş’in,
Memur-Sen’in “yoksulluk” araştırmalarına bir bakın.
Yoksulluk sınırı 3 bin liranın üzerinde.
Açlık sınırı ise, asgari ücretten, üç misli.
* * *
O zaman,
Makam ve mevki işgalinde olanlar.
Nasıl oluyor da,
Birkaç ay, ya da yıl içerisinde, “servete” servet ekliyorlar.
Akıl sır ermez.
Ama sorsanız,
1980’den günümüze gelen bir gelenekle cevap verirler.
Tıpkı selefleri gibi.
Baba’dan kalma,
Ya da hanımın babasından “miras” kaldı kılıfı, dikerler.
* * *
Siyasi,
Kimlik ve benimsedikleri “ideolojiye” gelince.
Değişken…
80 öncesi,
Malum,
Ülkücüler, "komando..."
Solcular, "militan..."
İslamcılar ise "mücahit" diye ifade edilirdi.
Ama gel gör ki,
Siyasal akımları iktidar olunca.
Değişim,
Evresine girerek, “yeni bir isim” alırlar.
Kimse,
Onları o geçmiş “tanımın” alanına, almaz.
Silinir.
Zaten onlar da, “para, nam ve gelberi” gördüğünde, “kim takar” o geçmişteki, hal-i durumu.
İktidar zenginleri.
* * *
Son dönemin ifade edilen hal-i tanımlamalarıyla.
Önceki gün, Mücahitti.
Dün müşahit oldu.
Eee.
Bugün de “müteahhit”.
Ya yarın mı,
Ona da “Allah” kerim.
Bi bakarsın, “o bu kez” ganimet dağıtan olur.
Yandaş, yandaş diye.
Velhasıl,
Özal’ın zenginleri,
Koalisyonun zenginleri,
Şimdi de,
AK Parti zenginleri.
Yarın mı..
Ömür el verirse, göreceğiz.
* * *
Burada,
İfade edeyim, “gözümüz” yok onların, bu “yandaş, eş-dost, kayınbirader, az biraz da şans ve kısmet” kazanımlarından.
Olsa kor olsun.
Ama,
Diyoruz ki, “yoksulun, yetimin, dulun ve biçarenin” hakkı-hukuku olanı “cebe indirenin”, gözünü Allah’ü Teala ahiri zamanda “kör” eder.
Ve yine diyoruz ki,
Hak, hukuk, adalet, dürüstlük ve şeffaflıktan dem vurma yalanı da, bir yere kadar..
Bilesiniz…
* * *
Bir makamda,
10 yıl geçici görevle olur mu?
Masamda,
Bir faks notu.
Necmettin Haklı imzalı.
İsim,
Muhtemelen “mahlas” bir isim.
Ancak,
Metnin muhtevası, “doğru” ve hayli çarpıcı.
Kaleme aldığım,
İktidar zenginleri tarihçesine de “cuk” diye oturuyor.
Birkaç bilene ve dosta da sordum.
Bahse mevzu doğru mu diye:
Evet, doğru dediler.
Ben de,
Kesintiye gitmeden aynen “sizinle” paylaşmak istiyorum.
Bakalım,
İktidarın nimetinden “nasıl” birileri yararlanıp, “kısmet” kapıyor.
* * *
Şöyle diyor:
Diyarbakır dört merkez ilçeye ayrılmasına rağmen İl’de bulunan norm fazlası Şube Müdürü ve Milli Eğitim Müdür yardımcıları, Bakanlık tarafından görev iptali geldi. Ancak halen ilişikleri kesilmemiştir.
Bunun yanında bu kişilere Eğitim ve Öğretimin en yoğun olduğu dönemde 60 gün izin verilerek “höle” yapılmış.
Şuan bile görevde görünüyorlar.
Sormak istiyorum.
Hem idareci hem de okulda görevli öğretmen gözükmektedirler.
10 yıldan buyana “geçici görevlendirme” olur mu?
Bunlar 10 yıldır ^geçici görevle” idarecilik yapıyor.
Diyarbakır’ın eğitimdeki başarı oranı ortada.
Diyarbakır Eğitim-Öğretimde geri olduğu bu dönemde okullar açıkken kadroların mevzuata aykırı keyfi kullanılması doğru mudur?
* * *
Evet.
Haklı’nın bu haklı tepki ve sorusunu, biz buradan etkili ve yetkili zevata iletiyoruz.
Ben de,
Merak ediyorum bir kurumun müdürü, şube müdürü veya müdür yardımcılığı.
Gibi önem arz edici,
İdarecilik makamı bu kadar uzun bir süre “geçici” görevlendirmeyle işgal edilmesi.
Hukuk-i,
Ve yargısal anlamda bir “arıza-i durum” icra etmiyor mu?
Biri bilgi versin.
Hayırlı Cumalar.