DİYARBAKIR’DA ESEN ERDOĞAN RÜZGARI…?(I)..

Kendi ecdadını, kendi öz medeniyetini, bin yıllık geçmişine vakıf olmayan, olma gibi derdine düşmeyip, batının ve batılın “asimile” eden, sözde çağdaşlığının, “seni senden” eden olduğunu, idrak etmeyenler!.. Bu toprakların, nice medeniyetlere beşiklik ettiğini, Ortadoğu üzerinde “kimlerin kimlerin namı hesabına kem gözle baktığını”, düşünmeyenler!..

***

Dönemsel olarak ihdas edilen kimi yerde dini, kimi yerde dili, kimi yerde ırkları “sistematik” şekilde, dayatıp, çatıştıranların, kardeşi kardeşe kırdıranların aynı anlayışa hizmet ettiğini anlamayanlar…Lavreslerin yaşamın her alanında, bu coğrafyanın her karış toprağında, yer edinme adına, devşirmeler peyda ettiğini, görmeyenler!…

***

İstikrarı, istiklali ve istikbali “teminde” atılan her adımı krimanilize edenleri, görmeyenler!.. Daha açıkçası, PKK üzerinden “Kürtleri bu devletin düşmanı” gösteren, devletin içerisine sızdırmış oldukları “tekçi fikriyata” sahip olanları da, Kürt düşmanı belleyenlerin olduğunu düşünmeyenler!!!..

***

Muhafazakar, dindar kesimi de, kimi dönem “İran yanlısı Hizbullah” üzerinden, işte DEAŞ gibi “cani örgütler” organize ederek, kimi dönem de “Kemalistlerin” ihdas ettiği FETÖ denilen yapıların aracılığıyla “ucube” ettiler.. Yani, bu milletin iki asli unsuru “demokrasi, özgürlük, eşitlik, haklar” libası altında zehirlendi, birbirinden ıraklaştırılarak, farklı mecralarda düşmanlık üretenler haline getirildiğini görmeden!..

***

Türkiye’yi, Irak’a, Türkiye’yi, Suriye’ye, Türkiye’yi, Ürdün’e, Libya’ya, Ortadoğu’nun “kan ve barut” kokan coğrafyasına, mahkum etmek isteyenlerin, hem içte, hem de dışta, siyonistlerin, emperyalistlerin birer maşası ve kölesi olduğu hakikatine vakıf olunmadan!.. Ki hala Güneydoğu illerinin bir çok yerinde, acıları da, yakılan yıkılan evlerin yükselen dumanları, binlerce hayatın toprak altına girmesinin, yaşattığı travmatik hali bilmeyenler!…

***

Milli iradenin “temsiliyetini” içine sindirmeyenlerin var olduklarını.. Sivil yönetimleri istemeyenlerin.. Kendilerine “uydu devletler ve uydu iktidarlar” isteyenlerin, haçlı intikamı üzerine, Türkiye’ye “mandacılığı” dayatanların, içimizdeki loca temsilcileri olanlar olduğunu, akıl etmeyenler!.. Her 10 yılda bir askeri vesayeti, ikmale getiren darbelerin de, Türkiye sınırlarının dışında tertiplendiğini, anlamayanlar!..

***

İşte tüm bunlar Türkiye’ye “hep kan kaybettirip, hep zaman kaybettiren” hakikatler olduğunu, görmeyenler var.. Sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal olduğu kadar, değişim ve gelişime dair adımlarda, toplumsal birlikteliği sağlamada “pranga” olup, bizi gerilettiğini hatırlamayanlar var!.. Ne diyordu, 28 Şubat’ın kirli ve sinsi aktörlerinden biri olan Çevik Bir.. “28 Şubat bin yıl sürecek?”.. Şükür sürmedi..

***

Ve bugün; 80 yıldır Türkiye üzerinde kurgulanan senaryolar ve organizasyon ile planlar peyder pey, denir ya “bombaları ellerinde” patlayarak, kendi kendilerini imha ediyorlar.. Atıla düşüyorlar…Ki düşmeye de devam ediyorlar?.. Bunlar değilmiydi ki, “baldıran zehrini içmeyi” göze alanların başlattıkları “çözüm sürecini” akamete uğratılar; şiddeti ve terörü yeniden hortlattılar…

***

Gördüler ki, “sorun çözülüyor” gördüler ki yıllardır yapmak istedikleri, Kürt-Türk çatışması artık sonuçsuz kalıyor.. Bu devletin iki asli unsuru “din kardeşlerin” ırkçılık ve tekçi milliyetçi anlayışla; “devre dışı” bırakılamayacağını, gördükleri için, “hendek ve barikat” senaryolarıyla Kürtleri virane edici, şiddeti ürettiler.. Siyasal iktidarı ve özellikle Erdoğan’ı “Kürtlere hasım, düşman, karşıt” olarak gösterip, algı ürettiler…Başardılar mı, değil, ama MHP’ye mahkum ettiler!!..

***

Tabi, gelinen aşama itibariyle her şey güllük gülistanlık da değil.. Hala eksikler var, hala eskiye dönük yanlış işler, icra eden mekanizmalar söz konusu.. Mevcut ilerleyici engelleme noktasında, patinaj yaptıran haller var.. İktidarı da, Erdoğan’ı da, “Kürtlerle” tam teşekküllü kucaklaşma noktasında, “samimiyet” sorgusuna aldıran, adımlar var, yaptırılmak istenilen adımlar dayatılıyor.. Ki bunlar da, bir avuç olsa da, her liderin çevresindeki “kurtçuklar” olarak karşımıza çıkmıyor değiller!…

***

Demek istediğim, bugünlerin kıymetini bilmek gerektiği gibi, çokta kolay gelinmediğini düşünmek lazım!.. Çünkü, 80 yıllık bir yıkımı, AK Partinin 20 yıllık iktidar döneminde “inşa” edildiğinden söz ediyoruz.. Bugünün gençleri, AK Parti iktidarıyla büyüdü gerçeğiyle, 80’leri ve 90’ları yaşayanlar, bugünün “ak saçlıları”.. Onlar bilirler neyin; ne olduğunu, ama 20’li ve 30’lu yaşlar “dünü kurcalarsa” görürler, ama görünüyor ki pek bilmiyor ya da vakıf değiller…

***

İşte önceki gün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır’daydı.. Malum geçen hafta gelecekti, ama Bartın’ın Amasra ilçesinde vuku bulan “elim maden faciası” nedeniyle gelemedi. Gelişi gerçekleşti.. Geliş amacı; “toplu açılış” içerikli olsa da, Diyarbakır’ın siyasi ve sosyal misyonu noktasında her gelişi, “heyecan içerdiği gibi beklentiler de oluşturmaktadır..

***

Ki, Cumartesi günkü yazımda “bölge insanının beklentilerine” ilişkin, kalemimizin yazdığı kadarıyla, “demokrasi, hak ve özgürlükler” adına, hala eksikliklerin olduğuna ilişkin, bazı tespitleri dile getirdim.. Ve Sayın Erdoğan’a ithafen yazdım.. Bir ölçüde mektup niteliğinde.. Aldığım bilgilere göre; yazım ulaştırılmış kendisine.? Ki kabine üyelerine de… Yanıtı ve Diyarbakır’daki konuşmalarını, yarın hasb-i hal edeceğiz.. (Devamı yarın)

GÜNÜN SÖZÜ

Dünya bir gök kuşağı, zihin bir prizma ve varlık ise beyaz bir ışındır yaşamı bilen için..