DİYARBAKIR'IN TURİZM'DEKİ YERİ(1)

Önce hakikatlerimize bakalım…

Acı…

Ama gerçek bu…

Diyarbakır…

Ne bir sanayi kenti…

Ne bir tarım şehri…

Ne de, turizm kenti…

Ve ne de, tüm bunlara bağlı olarak Uluslararası arenada "marka" olmuş bir kent…

Edilemedi…

Olamadı…

Olması adına; mücadele de verilmedi…

Veren de kısır kaldı…

***

Her şeyin varlığına sahip!

Amma velâkin; "zenginlik içerisinde fakirlik" yaşayarak "markasını" elde edemedi…

Kendini pazarlayamadı…

Zayıf kaldı…

Satışını…

Gelir sağlama nokta-i nazarında; "vücut" bulmadı…

Buldurulmadı…

Hep…

Evet, hep…

Kahredici, "olumsuzluklarla" gündem oldu…

Yarım asırdır böyle…

Terör…

Şiddet…

Kan, gözyaşı…

Ve ölümlerin ikmali diye kızıl-kıyamet kopararak, "hayatı" zindan etti…

Sürekli siyasi gerilim…

Sürekli "asiliği" ortaya koyan, bir anlayış hâkim oldu…

Uzlaşmasız…

Hep karabulutlar oluştu, oluşturulmaya çalışıldı…

Travmaların bini bir para…

***

Üretilen algılar…

Ötekileştiren…

Batıya dair "Vandalizm" fikriyatı…

Yani şehri şehirden, bölgeden, ülkeden "ettiren" hava…

İşte, son iki yıldaki; trajik hadiseler zinciri…

Hendek…

Barikat…

Çukur siyasetiyle yaşanan yıkımlar…

Kendi evinde…

Kendi mahallesinde muhacir olmak…

Kendi tarihini…

Kendi kültürünü…

Kendi değerlerini "yerle yeksan" etmek…

Ürkütücü…

Yıkıcı…

Enva-i fakr-u zaruretin müsebbipliği!

***

Dile kolay…

Dört bir tarafı, baraj olan bir kent…

Ki, dört barajı sınırları içerisinde barındırıyor…

Enerji…

Sulama…

Göletler, Hesler…

Ve akıp giden; Dicle Nehri…

Ambar çayı…

Uçsuz bucaksız, ekilebilinir yüz binlerce dönüm arazi…

En verimli toprak…

Ama tüm bunlara karşı denilebiliniyor mu; Diyarbakır bir tarım kenti…

Maalesef…

***

Yine; yer altı zenginlikler…

Madenler… Mermer… Kaya gazı… Petrol…

Beri yanda…

Organize Sanayi Bölgesi…

Tarım sanayisi olmadığı gibi…

Diğer sanayi, alanlarında da vaziyet "yoksulluk…" içeriyor…

Bir kaç yıl öncesine kadar…

Bacası tutan fabrika yoktu…

Yılda üç ay çalışan; "çırçır" fabrikaları vardı…

Şimdi; dünden iyi mi?

Zamana ve değişime göre; "hala yaya!" gidiyor OSB…

***

Peki ya…

Tarih ve kültür kenti olmadaki; argümanlar…

Ki, yeryüzünde eşi yok…

İşte, 5'inci Harem-i Şerif…

Tarihi ulu cami…

Hazreti Süleyman Camii…

Surlar…

Eğil'deki mabetler…

Hz. Elyasa ve Hz. Zülküf Peygamberin kabirleri…

Ergani'deki Makam dağı…

Kulp'ta Ashab-ı Kehf..

Çermik'teki Kaplıca..

33 Medeniyeti bağrında tutan; Tarihi Surlar…

Hanlar..

Hamamlar..

Kiliseler..

Havralar…

Ya Çınar'daki yeraltı tapınakları..

Taşlarla örülü küçeler…

Evler…

Eyvanlar…

Say say bitmez bir dünya…

***

UNESCO kapsamına alınan..

Hevsel Bahçeleri..

Velhasıl kelam;

Her karış toprağında,

Her taşın altında ve üstünde "bir medeniyet bir kültür" yatan, Diyarbakır!

Bacasız fabrika misali vaki iken, "zerre-i miskal" bir kazanım sağlamış mıdır?

Düşünün…

2 Kabir…

7 Makamla…

9 Peygambere "ev sahibi" olmuş Diyarbakır neden; "Peygamberler Şehri" diye anılmıyor...

Yanı başımızda, Şanlıurfa…

Sorguluyor muyuz, "Peygamberler" diyarı adı neden veriliyor?

İnanç…

Kültür…

Ve Tarih açısından buram buram; kokarken…

Neden; "Tarih Şehri Diyarbakır" diye, marka olmuyor…

Olması için mücadele edilmiyor…

Dinlerin…

Dillerin…

İnançların…

Tek çatı altında; yaşadığı-buluştuğu ve varlık gösterdiği bir kent, iken…

Neden; "mabetlerin diyarı, Diyarbakır" denilmiyor…

Galiba söylenecek tek söz var…

Bu kenti "seven" yok…

Çünkü kent ahalisi kenti sevmiyor ki…

Ne demişler…

Kendini sevmeyen, başkasını sever mi?

Mümkün mü?

Hep ifade edilir…

Bir kenti, kent eden o kentin "Kent Milliyetçilik" ruhudur…

İşte en büyük sıkıntımız; "bu ruhu" bir türlü diriltemiyoruz…

Ölü vaziyette…

Ki musalla taşına taşınıyor…

(Devamı yarın…)

---

THY'DEN MESAJ VAR…

..Ve THY'den mesaj var…

Diyarbakır-Ankara "uçak seferlerini" 3'ten 4'e çıkarıyor…

Yani iki budamadan, birini iade etti…

Önümüzdeki ay itibariyle…

Uçuşlar, karşılıklı 4 sefer üzerine planlandı…

Ki eklenen uçuş…

Bizlerin defalarca burada konu ettiği uçuş saati…

Diyarbakır'dan, 06.30

Ankara'dan, 23.40…

Tabi burada, en büyük emek ve baskı; "kamuoyu…"

Yani, Diyarbakır ahalisinin, hassasiyeti!