Diyarbakır'ın uyuşturucu gerçeği!

Pazar Sohbeti,

Programımın dünkü konuğu Diyarbakır Valisi Sayın Mustafa Toprak idi.

Kendisiyle, 2,5 saati aşkın süre konuştuk.

Hemen hemen;

Diyarbakır'ın "tüm sorun ve gelişmelerine" değindik.

Programda, uyuşturucu ve kullanımındaki "yaygınlık" özel bir yer aldı.

Sohbetin ağırlık konusu olması münasebetiyle hayli fazla konuştuk.

İzleyicilerden de birçok soru geldi.

Bunları Sayın Toprak'a ilettik.

***

Vali bey,

Diyarbakır’daki uyuşturucu gerçeğini kabul etti ancak bu konuda önceki yıllara göre başarı sağladıklarını söyledi.

Rakamsal olarak veriler ortaya koyarken, bu işte PKK’yı suçladı.

Örgütün bu işin temininde ve ticaretinde aktif rol oynadığını kendi üslubuyla dile getirdi.

Uyuşturucunun örgütün ana gelirleri arasında olduğunu.

Hatta şehir merkezindeki "uyuşturucu satıcısı çetelerle de" bağlantısı bulunduğunu anlattı.

Hiç kuşkusuz ki;

Sayın Toprak devleti temsil eden biri.

Yani Devlet, uyuşturucu ticareti ve uyuşturucu bağımlılığından dolayı örgütü suçluyor.

***

Peki, muhalif kesimler ne diyor?

Kürt siyasetine göre ise devlet gençleri siyasetten uzaklaştırmak için bilinçli olarak uyuşturucuya yönlendiriyor.

Göz yummuyor, görmemezlikten geliyor.

Bu noktada kim haklı kim haksız tartışmasına girmeyeceğim!

Fakat gazeteye döndüğümde önüme bir haber geldi.

Muhabir arkadaşımız Ayhan, Kaynartepe Mahalle muhtarıyla yaptığı söyleyişi getirdi.

Muhtar bir hayli dertli ve çok şeyler söylüyor.

Devlet kurumlarını ve belediyeleri suçluyor.

Tabi söyledikleri;

Altı çizili ifadeleri "yenilir yutulur" cinsten değil.

***

En önemlisi;

Uyuşturucunun kullanıldığı ve satıldığı, fuhşun yapıldığı yerleri kendisi söylüyor.

Elleriyle gösteriyor.

Zaten;

Gösterdiği yerlerdeki görüntüler "olup-biten" ne varsa her şeyi anlatıyor.

Bir zamanlar bunların Diyarbakır’da konuşulması bile cesaret isterdi.

Fuhuş, uyuşturucu, hırsızlık.

Açıktan, yer ve adres bilinerek yapılıyor.

Mekân neresi; metruk yapılar.

***

Köşenin,

Müdavimleri bilirler, bu kanayan mevzuuyu defalarca yazdım.

Sayısını hatırlayamaz, kadar.

Daha bir hafta önce bile.

Yeri geldi adres verdim.

Yeri geldi, "şu-bu" dedim.

Okul önleri,

Parklar, bahçeler, umuma açık mekânlar.

Ne var ki;

Batağı kurutma noktasında, "o samimiyet" dediğimiz, icraat yok.

***

Belki,

Ağır bir ifade olacak. Ama gerçek bu.

Sanki birileri inanç değerlerinin yüksek olduğu Diyarbakır gençliğini "bile bile" bataklığa sürüklüyor.

Hem de; "organizeli" bir şekilde.

Ne diyeyim; bu iş çok tehlikeli boyutlara ulaşıyor.

Yine muhtara göre;

Hem kendisine hem mahalle sakinlerine tehditler geliyor.

”Benim can güvenliğim yok halkın nasıl olacak?” diyor.

Gerçekten vahim bir durum.

Bu işin üzerine gerçekten ciddi şekilde gidilmeli.

***

Soruyorum;

Tehlikeyi görmenin ve önlem almanın vakti gelmedi mi?

Bir yandan muhtarın anlattıkları.

Bir yandan uyuşturucu ile ilgili rakamlar.

Ve bir yandan da ilkokul düzeyine kadar bu işin inmesi.

Hem devlet,

Hem belediyeler

Hem de halk olarak bizler önlem almalıyız.

Yoksa bu gençliğe karşı yarın nasıl hesap vereceğiz?

Onu da, bir kaç yıl sonra göreceğiz.

Takdiri ve yorumu;

Diyarbakır ahalisine bırakıyorum.