DİYARBEKİRLİLERE DAVUTOĞLU SÜRPRİZİ!

Başbakan Davutoğlu!…

Bayram'da.. Diyarbekirliler için "sürpriz" yaptı..

Sürpriz diyorum..

Çünkü!..

Son dakika kararıyla Arife günü gece yarası memleketi Konya'dan Diyarbakır'a geldi.

Hem de ailesiyle birlikte!… Eşi ve çocuklarıyla…

 

***

 

Otele yerleşti…2-3 saat dinlendikten sonra…

5'inci Harem-i Şerif'e… Yani Ulu Camii'ye geçti.

Önce sabah namazı, ardından Bayram Namazını kıldı..

Büyük bir cemaat coşkusuyla..

Beraberindekilerle birlikte…

Tek tek… Cemaatle, el sıkışıp, bayramlaştı…

Kimi elini öptü… Kimi alnından…

Ama o samimi ve mütevazi duruşuyla hep kucakladı..

 

 

***

 

Hiç kuşkusuz ki..

Cami cemaat de; aynı minvalde onu kucakladı..

Sevdi..

Davutoğlu..

Diyarbakır'da saldırılarda hayatını kaybeden sivil insanların ailelerine de taziye ve bayram ziyaretinde bulundu..

Acıları paylaştı.. Eşi ve Oğluyla birlikte gönül aldı..

Kendi ifadesiyle..

Diyarbekir'e… Diyarbekirlilerle..

Seçim için gelmedim.. Siyasetle hiçbir ilgisi yok…

Bugün buraya bayramlaşmaya, has-i hal etmeye geldik..

Çünkü; "Diyarbekir; kültürümüzün, inancımızın omurgasıdır"

 

 

***

 

"Burada namaz kılmak.. Bayram namazını kılmak..

Büyük bir meziyet ve imtiyazdır…

Diyarbekirliler… Benim Diyarbakır'a nasıl aşık olduğumu bilirler.."

Davutoğlu..

Bu ifadeyi sıralarken, Dicle Üniversitesinde verdiği konferansa atıfta bulundu..

Eğer ki…

İnsanlık tarihinin hulasasını,

İnsanlık tarihinin bütün birikimini birisi görmek isterse, gelip Diyarbekir'i görmesi lazım.

Eğer ki…

İslam kültürünü,

Ortak inancımızın bütün yansımalarını birisi görmek isterse, gelip Diyarbekir'i görmesi lazım"

 

 

 

***

 

Davutoğlu..

Gerek Ulu Camii'deki beyanı..

Gerek, Parti İl Başkanlığındaki konuşması..

Bütünüyle; İnsani noktada bir manifesto mahiyeti içerdiğini ifade edebilirim..

Kurgu; "Ortak kültür ve inanç” odaklıydı.. Eşitlik temelinde; kardeşlik..

Kim ne der bilmem!

Ama!… Başbakan Davutoğlu.

Gerek akademik, gerek bürokratik, gerek de siyasi hayatın tecrübesiyle "toplumsal ittifakın" her meselenin, çözümünde tek güç olduğunu biliyor…

Yeter ki karşılıklı "samimiyet" hâsıl olsun.

 

 

***

 

 

Diyarbekir çıkarmasında!

İtici ve tepki çekici bir ayrıntıyı da buradan aktarmadan geçmek istemiyorum..

Belki olması gereken de buydu denilebilir..

Sur ilçesindeki gerilim..

Son günlerdeki hal-i vaziyeti göz önüne alınarak..

Ama ben güvenlik tedbirlerini hayli "abartılı" gördüğümü belirtmek isterim..

Ne o, her bir metreye bir polis..

Etten duvar...

Şunu bilmek gerekir.. Bir lider.. Halkıyla kucaklaştığı sürece; "liderdir?"

Yoksa!… Ne yapılsa, edilse boştur!

Velhasıl..

Başbakan Davutoğlu, Diyarbekir'e işte böylesi bir "Bayram Sürprizi" yaptı?

İyi de yaptı..

 

 

***

 

 

 

KANLI BİR BAYRAM?

 

 

 

İslam âlemi!

Yine geride "kanlı bir bayram" bıraktı..

Sair zamanlarda olağan hale gelen ve görülen şiddet ve terör; "Kurban Bayramı'nda da hız kesmedi..

Daha vahim… Daha dehşetli bir şekilde yaşandı ve yaşatıldı ki; "sözün" bittiği nokta.

Çünkü, Kim haklı, Kim haksız, Hangisi zalim, Hangisi mazlum "bilinmez denklem" misali, karışık.

Doğrusu bu meyandaki tartışmalar da pek anlam içermiyor..

Önemli olan akan kanın, dökülen gözyaşının "neden bir türlü" önlenemediği..

Önleme noktasında taraflar neden; "samimiyet" içerisinde, davranmıyorlar?

Çözmek zor.. Ve düşünülmüyor?

İlanihaye sürecek savaşın-çatışmanın "kime ne kazandıracağı?"

Geçmişten de ders almıyoruz..

 

 

 

 

 

 

 

BİZ BİZİ KURBAN EDERİZ?

 

 

 

 

Velhasıl… Bırakın bizi bize…

Biz bize yetiyoruz..

Ne; Haçlı dünyasının, ne batının, ne faşistlerin ve ne de, küresel güçlerin "fitne ve bozgunculuk" planlarına ihtiyaç yok...

Artık, gerek de kalmadı… Zaten bıraktıkları 'tohumlarla' aşılandık…

Öğrendik…. Öğrettiler..

Bizler artık "birbirimizi" öldürmeyi iyi biliyoruz..

O'nun için onların; asırlar öncesi "bıraktığı" tohum yeter..

 

***

 

Yoksa!

Din diyoruz, İman diyoruz, İbadet diyoruz, Kardeşlik ve Ümmet diyoruz!

Diller, Dinler, Renkler, İnançlar bir olmazsa da; "zenginliğimiz" diyoruz.

Amma velâkin "birbirimizin kanını" döküyoruz.

Akan kan.. Dökülen gözyaşı.. Kaybedilen bedenler..

Hepsi yine "Biz Müslümanların?"

Yakılan ağıtlar başkasının değil..

 

***

 

Evet.. Biz bize ölümleri iyi icra ediyoruz..

Baksanıza.. Kurban Bayramını kutluyoruz..

Peki; İslam aleminde "kesilen insan kurbanlarına" bakın..

Hakikatten.. Koyun.. Keçi.. Koç.. İnek.. Ya da, Dana mı kesiliyor.

Yoksa!.. Kıtır kıtır; "insanlar mı" kurban gidiyor..

 

 

***

 

 

İşte; Mina'daki facia..

Hacılar "şeytan taşlama" esnasında öldü..

Yüzlerce.. Kesin olmamakla birlikte, 753 ölü..

Binlerce yaralı.. Sebebi.. Keyfiyet, cehalet ve sorumsuzluk..

Allah'ın evinde.. Allah'ın hikmetine "inanmamanın" sonucu..

Hele ki; O vinç kazası.. Yine yüzlerce ölü.. Ve yine bir o kadar yaralı..

Hepsi! İlahı bir hükmün tecellisidir. Ama; ders-i ibrettir..

 

 

***

 

Yemen'de cami bombalandı.. Şam'da.. Halep’te.. Esed'in güçleri..

Müttefik güçler.. Ve orada savaşan sivil halk.. Ne bayram, ne seyran "kan oluk gibi" akmaya devam etti.

Ülke sathındaki; trafik kazaları.. Daha ilk günün bilançosu..

100’ün üzerinde.. 8 günlük bilanço, 113 ölü..

Niğde'deki kazada; 13 ölü.. İki otomobil; 14 yolcu olur mu?

Eee.. Yaratıcılığımız ve İnsana verdiğimiz değerin sonucu!

Anne iki kızını!… Koca da eşini öldürüyorsa..

 

 

***

 

Şiddet ve terör sarmalı..

TSK ne diyor?

İki asker şehit.. 34 PKK'lı öldürüldü..

Tv ekranları.. Gazete sayfaları; "kan ve ölümden" başka bir şey gördüğü yok..

Kısacası biz bizi öldürmeyi, gayet iyi beceriyoruz.

Küresel güçlerin, Faşist dünyanın, Haçlı anlayışın kendisini yormasına gerek yok..

Demokrasi adına, İnsan Hakları adına, Özgürlükler adına "bize kumpas" kurup, silahlarıyla bizi "yok etmesine" hacet yok.

 

 

***

 

 

Yalnız…. Onlar bize silah satsınlar... Mermi versinler..

Mayın ihraç etsinler..

Yeter..

Petrolümüz de, Yeraltı zenginliklerimiz de, değerlerimiz de, inancımız da onlara feda ve kurban olsun.

Yeter ki; "elimize" silah tutuştursunlar..

 

 

 

***

 

 

 

 

YERELDEN YÜKSELEN SES?

 

 

 

Ah ki ah!…

Neden; barışın yerelden yükselen sesini tepe'dekiler; duymuyor?

Evet, neden duymuyorlar?

İşte… AK Parti ve HDP'nin yereldeki bayramlaşması..

Karşılıklı iade-i ziyaret... Ve verilen mesajlar..

AK Parti İl Başkanı Akar'a, HDP ziyarette bulundu..

AK Parti'de HDP'ye…

 

***

 

Milletvekili Nursel Aydoğan..

İl Eş Başkanları Ömer Önen ve Gülşen Özer..

Akar misafirlerini "kapıda" karşılarken, "HDP'li dostlarım" diye konuştu..

"Bizler..

Sorunların diyalogla çözülebileceğine inanan insanlarız.

Artık siyaset konuşsun.. Artık diyalog olsun.."

Ne diyor, Aydoğan..

Çözüm sürecini atıfta bulanarak..

"Ölümleri geride bırakmıştık.. O bayramlar çok farklı olmuştu..

Hakikatten bayramdı.."

Ama bugün.. Öyle değil.. Kan var, gözyaşı var, şiddet var; "çatışma var??"

 

 

***

 

Aydoğan!..

Ziyaretin çok anlam içerdiği gibi… Merkezin de; bu ziyaretten mesaj alması gerekir..

Türkiye halkı.. Diyarbakır'dan gidecek bir mesajı merak ediyor..

Çünkü; bu meseleyi çözecek iki parti burada.. Buradan verilecek mesaj önemli..

"Tahkim edilmiş bir ateşkesin sağlanması noktasında ortak bir ses gerek.."

Sözün kısası..

Bayramlaşmadan çıkan ortak ses şu "Artık, siyaset konuşsun.."

 

***

 

MEMLEKET İSTERİM!

 

Ne diyor Üstad Cahit Sıtkı Tarancı..

Diyor ki;

Memleket İsterim

Gök mavi, dal yeşil tarla sarı olsun

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun

 

***

 

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun

Kardeş kavgası bir nihayet olsun

 

***

 

 

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farklı olsun

Kış günü herkesin evi barkı olsun

 

***

 

 

Memleket isterim

Yaşamak sevmek gibi gönülden olsun

Olursa bir şikâyet ölümden olsun…

 

 

Evet..

Tarancı böyle diyor..

Ama!

Ne yazık ki; dünden, bugüne ne ders-i ibret alabildik olup-bitenden,

Ne de özlemle yanıp-tutuştuğumuz "memlekete" bir türlü kavuşabildik!

Ölümleri de, Cinayetleri de, Katliamları da, ötekileştirmeleri de, Savaşları da, silahı da, şiddeti de, "insanlığı" hayvanlaştıran etkenleri de "kanıksanır" hale getirdik.

Ki onun için de; "birbirimizi" öldürmede ustalaştık diyorum!

 

 

 

 

***

 

 

 

 

 

MEMİŞ'LER YERİNE ATİK..

 

Neyse sonunda Memiş'ler krizi aşıldı..

Ne sendikacı Memiş,

Ne de, engelli Memiş, AK Parti listesinde yok!

Abdullah Atik'te karar kılındı..

Yani, AK Parti 3. sıra adayı Abdullah Atik oldu…

Sürpriz mi?

Birileri için sürpriz olabilir ama benim için değil…

Haydi hayırlısı..

 

***

 

 

HDP'ye göre; 11 olacak..

AK Parti ise, iki rakamı telaffuz ediyor..

Ya en az 4 ya da hepsi bizim olacak?

Göreceğiz..

1 Kasım nasıl bir "mesaj" verecek..

Ama!

Diyarbakır özelinde AK Parti de, HDP'de "şiddet ve terörün" yarattığı kırılmanın öfkesini iyi okumalı…

Yoksa!

Evdeki hesap çarşıya uymayacağı gibi..

Bulgur da elden gider.

 

 

 

***

 

 

 

EĞİTİM YILI!

 

Uzatmalı yaz tatili bitti.. Ders zili çaldı.

Okullar şenlendi.. Öğrenciler "eğitime" merhaba dedi..

İlkokul, Ortaokul, Lise ve Üniversiteler dahil…

Maşallah.

Kazasız, belasız, huzurlu bir eğitim ve öğretim yılı dileğiyle.

Tabi ki boykotsuz!

 

 

 

***

 

 

Bunları temenni ederken..

Aman ha!

Diyarbakır özeline dair de bir çağrım var..

Sürücüler dikkat.. Emniyet… Öğretmenler..

Veliler dikkat; "okul çevrelerini" mesken tutan suç örgütlerine dair..

Uyuşturucu satıcıları.. Torbacılar..

Öğrenciler için büyük tehdit..

Geçtiğimiz yıl bu mevzuuyla alakalı bir hayli yazılarım oldu..

O'nun için daha eğitim yılının ilk gününde, hatırlatmak istedim!