DİYARBEKİRSPOR'LU OLALIM!

 

Bugün… Diyarbekirspor için; "önemli ve anlamlı" bir gün.

Hepimiz, Diyarbekirspor'lu olacağız bugün..

Çünkü lig maratonun sonunda geldik "play-Off" maçlarını yapıyoruz… Yani bir üst lige çıkma fırsattı..

Play-Off'un.. Yarı final ilk maçında, "önemli" bir virajı aştık..

Avantaj yüksek..

Malum, Ankara'da Adliyespor'la karşılaştık.. Bu maçta, Diyarbekirspor büyük üstünlük sağladı.

Karşılaşmayı; 3-0'lık farkla aldı.. Bugün, işte bu maçın "rövanşı" var..

***

Kendi sahasında…

Üç farklı bir galibiyetin avantajıyla..

Diyarbekirspor.. Olağanüstü bir hadise yaşamaz ise..

Yine olağanüstü bir rehavet düşmez ise..

Mutlu bir sonuçla, "yarı" finali aşmış olacak..

Futbolcularda… Teknik heyette… Yönetimde… Tabi ki Diyarbekirspor'un sevenlerinde bir inanmışlık var..

Bir olmadı.. İki olmadı. Ama bu üçüncü kez elde edilen Play-Off şansı; "mutlu" sonla bitecek..

Artık 2. ligdeyiz…

***

Tabi başarı; kolektif bir sonucun getirisidir.

Bu hakikatle bugün, herkes Diyarbekirspor'lu olmalı..

Maddi ve manevi bir destek..

Kentte motivasyonu yükselten bir atmosfer oluşturulmalı..

Kenetlenmeliyiz..

Ne siyasi mülahazalar.. Ne de ideolojik tartışmalar üretilmeden..

Kentin.. Tüm katmanları, Diyarbekirspor'un yanında yer almalı..

Tribün, futbolun barışına "tezahüratlar" oluştursun..

Gülmeye… Tebessüm etmeye, "ihtiyacımız" var..

***

Diyarbekirspor… Bugün, ikinci virajı aşacağından eminim…

Kuşkum yok… Ankara'da "final maçları" için…

Zaman var, bilahare hasbıhal ederiz..

2. Lig'de "ikinci bir kardeş takımımız" olsun…

Haydi Diyarbekirspor… Şunun şurasında ne kaldı ki…

***

İKİ MÜFETTİŞ GELMİŞ…

Nereye?

Kamu Hastaneleri Diyarbakır Genel Sekreterliğine..

Ne diyelim… İyi… Hoş gelmişler…

Araştırmaya koyulmuşlar… Geçen hafta başı itibariyle…

Ekseriyetiyle… Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma hastanesi…

Pek tabi ki, Genel Sekreterlik de…

***

 

Malum… İddiaların odağı…

6-7 Ekim olayları…

Sur'daki, çatışma dönemi…

Denilen o ki… Basına kapsamlı yansıdı…

PKK.. PYD…

Başta olmak üzere, "bir çok örgüt" üyesi tedavi edilmiş..

Tedavileri de; "saklı" tutulmuş…

Sahte isimler… Daha önce tedavi görenlerin "isimleri" üzerinden…

***

Bir de.. Üç doktorun, "destek hekim" talibinden kaçması..

İki doktor aynı gün; "düşme den"..

Bayan doktor da aynı gün; "kadın" hastalığından rapor almış..

Yani,"gitmemek" için… Bir tek doktor, talebe evet demiş…

Müfettişler… Bu yöndeki "dosyaları" inceleme almış..

Son üç yılın tüm evrakları…Hasta giriş, çıkış ve yatışları…

Önemli bir iddia da… O gün, hastanede olmaması gereken Genel Sekreter Murat Kanğın…

Ve Hastane Müdürü.. Onlar da tahkikat ağında…

***

Müfettişler…

Soruşturmaları neticesinde "nasıl bir sonuca" varırlar göreceğiz..

Kanğın'ın…

"Tezvirat" diyerek kala almadığı, duruma…

Müfettişler…

"Tezvirat" içeren bir sonuç mu çıkarırlar…

Yoksa "şamarlı" HAKİKATLERİ ortaya koyan bir rapor mu hazırlarlar..

O'nu bilahare göreceğiz…

Tabi bunun bir de "yargı" ayağı var… O da işliyor…

***

Müfettişler açısından…

Hani el değmişken…

Çok kez dile getirdiğimiz; "yolsuzluk ve usulsüzlükler de" göz önüne alınsın…

Temizlik.. Güvenlik.. İaşe.. Alınan yiyecek, içecekler..

Tıbbi hizmetler..

Kantin için, K-2 belgesini istenilmesi gibi; "adrese" ihale teslimi…

Genel Sekreterliğin…

Onca binası var iken.. Metruk halde bulunurken..

Ki yıllarca, hizmet verdiği devasa binayı terk-i diyar ederek..

***

Bağlar'da… Tüm hastanelerden uzak bir diyarda…

Ve Aylık, 30 bin lira kirayla, "yer kiralanıyor"

Neye delalettir?

Bizce sorgulanması gereken bir mevzuu…

Burası kimindir? Kim burayı hangi "gerekçelerle" kiraladı?

Söylesin…

Denilen o ki… Birileri buradan da "memnun" değillermiş?

Uçak sesi onları rahatsız ediyormuş?

En kısa sürede yer değiştirmeyi düşünüyorlarmış?

***

Eee… Boşuna denilmiyor ki, devlet malı deniz diye…

Neyse! Ağız Diş Hastanesinin hikâyesi de öyle…

Yol yapılmadığı için…

Unutulduğundan dolayı Hastane bir türlü "hizmete" sokulamıyor?

Bakalım… Kim akıllılık edip, unutulan yolu yapmaya çalışacak?

Velhasıl!

Sağlıksız işleyen bir sağlık kurumu silsilesi…

Nereye el atarsanız dökülüyor…

Eee…

Kerameti kendinden menkul bir Kanğın var…

O'nun için; "her şey bir tezvirattan" ibarettir..

Müfettişler… Yargıdaki soruşturmalar…

Bakalım, kuma gömülü kafa çıkarıldığında, nasıl tepki verecek?

MUHALEFETİN TEK DERDİ!

 

Muhalefetin derdine bakın…

Tepkili…

Ahmet hoca'nın arkasında, yakınıp-duruyorlar…

Neymiş…

Niye, partiyi bırakıyorsun?

Niye direnmiyorsun?

Niye vuruşa vuruşa gitmedin?

Niye "milli iradeye" elinin tersiyle itiyorsun?

***

Senin… Bir sorumluluğun var…

Gitmemelisin… Gidemezsin… Gitmen her cephe için…

Demokrasiye, Türkiye siyasetinin ana ilkelerine aykırıdır..

Seçimi kazanmışsın…

Sandık seni "göstermiştir", yaptığın oldu mu hoca?

Gel gitme!

***

 

Muhalefet…

Ve ağızlarından dökülen sözcükler; inanılır gibi değil…

Ne de Demokrasi, milli irade sevdalılarıymışlar da bilmezdik..

Ahmet hoca'yı o kadar seviyorlar ki…

İçlerine öylesine sindirmişler ki "Ağıt yakıyorlar"

Nerdeyse üç günlük yas ilan edecekler.

Olmaz.. Olamaz diye!

 

***

Muhalefet liderleri… Vay be dedirtiyor…

"İktidar" partisine ne kadar da düşkünlermiş..

Partideki "kırılmalara" karşı, o kadar hassaslarmış?

Ki herhangi bir hasar oluşmasın…

Aman ha…

AK Parti'ye bir şey olmasın…

Parti oy kaybına uğramasın…

Liderlik "kavgası" parti içerisinde yaşanmasın…

Her şey süt liman olsun…

Varsın, "biz hep" muhalefette kalalım" diyecek kadar seviyorlarmış…

***

İnanılmaz bir halet-i ruhiyet…

Öyle ki…

En radikal…

En haşin ölesiye AK Parti savunucusundan daha beter…

Kılıçdaroğlu'na…

Bahçeliye…

Hatta HDP'den Demirtaş dâhil…

Hepsi tek fikriyatla hocaaaam gitme" diyor…

Galiba, demokrasi âşıkları böyle olsa gerek!

***

 

Eee… Onlardaki kültür bu… "Koltuk" vampirleri gibi…

Yapıştı mı, kopmazlar...

Çünkü seçim kazanmasalar da…

Sandıktan "başarılı" çıkmasalar da…

Aldıkları bayrağı bir basamak ileri götürmeseler de…

Bir değil, 7 seçim kaybetseler de…

İktidar olabilmek için, "efor" sarf etmeseler de…

Ülkenin milli meselelerine "kafa" yormasalar da…

Ana felsefeleri hep aynı…

Em de em.. Yut da yut..

Bir tek damla kan kalana kadar…

Derler ki; Bırakıp gitmeyiz… Bizim sorumluluğumuz var…

Bize oy verenler… İradeyi "bize teslim" edenler bize şu mesajı vermiştir..

"Siz.. Siz hep muhalefette kalınız"

***

 

Bu kadar mahcubiyete karşı…

Muhalefet bu adar "hoca sevgisini" ortaya dökülmüşken…

Ardından yas tutulur hale gelinmişken…

Sakan ha sakın…

Ahmet hoca, "gaza gelmeyim" deme…

Ne kadar da sevenim var deme…

Sakın mahcubiyet duygusuna kapılıp "fikrini değiştirmeyesin"

Aman ha aman…

Dürüst siyaset noktasında onlar için kötü örnek oldun!

***

Deriz ya… Kol kırılır, yel içinde kalır diye…

Ona göre… Yakınıp-yırtınmaları bu yönde…

Bildiğinden dönme…

***

 

 

ÜÇ “B”DEN BİR “B”!

Selvi'ye göre… Yeni Başbakan…

AK Parti Genel Başkan adayları için, "Üç isim" var..

Yani, Üç B…

Binali Yıldırım.. Bekir Bozdağ.. Berat Albayrak…

Doğrusu.. Üç siyasetçinin "profiline" baktığımızda..

Kuşak açısından..

Üç farklı bir kuşağın "temsilcisi..."

Şecerelerine girmeyeceğim..

Maharetlerine de..

Makamı..Üstlenecekleri görevi "ifa" etmenin de polemiği olmayacağım…

***

Ama… Şu bir hakikattir ki…

Erdoğan…

Hoca'nın ardından; "gerilimi" dindirecek?

Tansiyona, "yeni" gerilimler getirmeyecek…

Stres oluşturmayacak…

Hele ki, "düşmanı" sevindirmeyecek…

Dostu da, üzmeyecek…

Kendisine has yürüttüğü "reislik" sürecine de halel getirmeyecek…

Muhalefette de "malzeme" olmayacak…

Üzerinden "yol kapatıcı" hendekler yaratmayacak birini gösterecek…

***

O kişi de!

Ne siyasi,

Ne ekonomik,

Ne de farklı bir mevzuda "kamuda" polemik konusu olmamış, biri olacak?

O'nun için…

Selvi de, diğer kesimler de..

Nasrettin hoca misali "ya tutarsa" diyor..

Biz de diyoruz ki…

Davanın bir reisi var, "o ne derse odur"