Dün; Gördüğüm ve yaşadıklarım

Hava güneşli, yazdan bir gündü!

Yani;

Duyguları okşayan bir atmosfer hâkimdi.

Fırsat bilip;

Öğleden sonra biraz da "işlerimin" olması münasebetiyle "kısa" bir şehir turu yaptım.

İsterseniz;

Dünün hasb-i haliyle, "sohbeti" koyulaştıralım.

Ne yaşadık, ne gördük.

Ve nelerle alakalı "şikâyetler" aldık noktasında?

İkmal edelim.

Önce;

Gözüme "yollardaki" kısm-i asfaltlama çalışmaları ilişti.

***

Malumunuz üzre;

Şehir içi yollar bir kaç gün öncesine kadar "hendek" misaliydi.

Köstebek;

Yuvasını andıran yollar "geçit" vermediği gibi.

Sürücülere,

Araçlara hatta yayalara "işkence" yaşatan bir yapıya sahipti.

Köşenin,

Müdavimleri bilirler, bir hayli "eleştirilerim" olmuştu, "yolların hal-i durumuyla" alakalı.

Büyükşehir Belediyesi.

Ve Fen İşleri Müdürlüğünü "yolların bu hali nedir?" diye sorgulamıştım.

***

Bir kaç kez;

Belediye Başkan Yardımcıları ile.

Genelsekreter.

Ve Fen İşleri Müdürlüğündeki "Asfalt" mühendisleri hassasiyet gösterip, "ziyarete" geldiler.

Durumla alakalı;

Bilgilendirmede bulunmuş, tabi ki "Hakkılığımızı da", kabul etmişlerdi.

Yolların;

Görüntüsü ne Diyarbakır'a ve ne de Belediye yönetimine "yakışmıyor" diye.

Bize kısa bir zaman; "süre verin".

Çalışmalara başlıyoruz.

***

Yamalı,

Asfaltlama başladı

Hani derler ya;

"Yiğidi öldür, ama hakkını da ver".

İşte;

Bu noktada ciddi manada şehirde bir "asfaltlama" çalışmaları var.

Köstebek yuvasına dönen yollar asfaltlanıyor.

Kısm-i diyebileceğim;

Noktada sorun "çözüme" kavuşturulmuş durumda.

Ki şuan bir iki haftadır pek "tepki" almıyorum, yollarla alakalı.

Ancak,

Gördüğüm "asfaltlama" işleminde, arıza-i bir durum var.

***

İş uzun ömürlü yapılmadığı!

Çünkü;

Tabiri caizse "yamalı" bohça misali asfalt dökülüyor.

Yani var olan bozukluklar temelden çözülmek yerine yamalama yapılıyor.

Peki diyeceksiniz ki bu işin sonu ne olur?

Anlatayım.

Kış gelince, yağmur-kar, çamur olunca kaçınılmaz odur ki tekrar eski haline dönülecek.

Tabi bunu söylerken;

Belediyenin imkân ekonomik gücünü de hesaba katmak lazım...

Ve koşullar neyi "söyletiyor" derseniz?

İşte onu da; yetkililer bilir.

***

Bir ayrıntı da; yolların bakımıyla ortaya çıkan "statiği".

Ne yazık ki o da "arızalı."

Bazı yerlerde asfalt çok yüksek, bazı yerlerde ise alçak.

Engebeli.

Doğal olarak da;

Yol tümsekleşip trafik için, "ani reflekslere" neden oluyor.

Doğal olarak da ortaya çok tehlikeli bir trafik seyri çıkıyor.

***

Gelelim;

Kangrenleşen "kaldırım işgali ve park sorununa".

Çözümsüz!

Özellikle;

Kentin işlek caddelerinde bu sebepten dolayı "yaya ve araçla" geçmek mucize.

Bir yandan kaldırım işgalleri.

Bir yandan da zaten daracık olan yollarda "yatay-dikey" park eden araçlar.

Belediyelerin;

Ciddi ama tavizsiz "çözüme" yönelik önlem alması lazım.

Eskiden sabah ve akşam mesaisinde trafik sıkışırdı.

Şimdi...

Günün her saatinde aynı tablo var.

Öyle ki; bir yerden başka bir yere gitmek sabır(!) istiyor.

Hani çoğu zaman sinirlenmeyip çileden çıkmamak mümkün değil.

***

Adliye

Girişi hayli eziyetli?

İkindi vakti;

Diyarbakır Adliye'sine gittim bir ifadeden dolayı.

Kapıya gittikten sonra bir de ne göreyim.

Sanki adliye binası değil;

Yardım almak veya beleş bir şeyler dağıtılıyor misali sosyal bir kurumun önünde toplanmış bir kalabalık.

Ne diyeyim;

Bir an önce içeri girebilen kendini çok mutlu sayıyor.

Güvenlik tedbirleri elbette olmalı.

Önüne gelenin;

Elini-kolunu sallayarak, "Adliye" gibi hassasiyeti yüksek bir kuruma girmesi mümkün olmamalı.

Kabil de değil.

Elbette ki buna itirazımız ve itiraz eden de yok.

***

Ancak,

Tedbirlerin daha modernize olmalı.

Ve eziyet verici bir hal almamalıdır.

Bilakis; "huzur" icrasıyla alınmalı ki, "Adalet Kapısında" candan bezilmesin.

Lakin;

Dünkü görüntü pek de "hoş ve kabul edilir" değildi.

Herkes tepkili.

Doğrusu,

Oradaki güvenlik elemanları da, tepkili "yaşanan" yoğunluktan.

Malum.

Özel Yetkili Mahkemeler.

Ağır cezalar.

Asliye ve Hukuk mahkemeleri.

Hepsi tek binada.

***

Giriş;

Kapısı da tek olunca "haliyle" yetersiz kalınıyor.

Bu konularda;

Hassas olduğunu düşündüğüm Cumhuriyet Başsavcısından bu konuya el atarak "kısm-i de" olsa çözüm bulmalı.

Bir de "Adli Sicim Kaydı" sıkıntısı var.

O da Adliye binasının hemen bitişiğinde adli sicil kaydı almak isteyen vatandaşların yoğunluğu.

Teknolojinin bu kadar ilerlediği bir dönemde; bunların yaşanması hoş bir görüntü değil.

***

Aslında;

Özü itibariyle, Diyarbakır'a acil ve ivedi olarak bir "Adliye Sarayi" gerekli.

Daha doğrusu;

Adli Kampüs şart ve elzemdir..

Tabi..

Bu istek ve talebimizi de, doğal olarak,

Diyarbakır siyasilerine,

Hükümet üyelerine,

Ve hiç kuşkusuz ki Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin'e buradan iletiyoruz.

Varsa bu minvalde bir çalışma..

O konuda da, "bilgilenmek" isteriz.

***

Neden;

Tahliller tam yapılmıyor?

Adliye;

Çıkışından gazeteye giderken telefon aldım.

Şikâyet;

Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşanan bir sorunla ilgili.

Hastanenin Dağkapı yerleşkesine giden vatandaşların kan tahlilleri eksik yapılıyormuş.

Bazı tahliller burda yapılmıyor.

Onun için alınan kan zorunlu olarak Elazığ yolu üzerindeki "ki 16 km. uzakta" ana binaya yönlendiriliyor.

***

Haliyle bu da vatandaşın tepkisini çekiyor.

Tabi tepkide son derece haklılar.

Zaman ve yol alınan kan numunesinin bir ölçüde "bozulmasına da vesile" oluyor.

Düne kadar;

Tüm tahlillerin yapıldığı bu yerleşkede "neden" işlevsiz hale geldi, bilemiyorum.

Bunu;

Başhekim Prof. Dr. Yusuf Yağmur’un dikkatine sunmak istedim.

İvedilikle buna çözüm üretilmesi dileğiyle.

Tabi bilgilenmeyi de bekliyorum.