DUYGUSUZLAŞTIK GİDİYORUZ!...

Yuh olsun!..

Ne melanet bir; hizip hali…

Kamplaştık..

Öyle ki, artık "ortak acıyı" dahi, ötekileştirdik…

Psikolojik buhran..

Ne acıdır ki acı'yı "tek eksene" alırken…

Diğer tarafı da..

Müsebbip görüp; düşman belliyoruz..

***

Ankara'daki katliam..

102 insan vefat etti…

Uzuvlarını kaybeden..

Yaralı şifa bekleyen; onlarca kişi…

Menfur saldırı..

Ve haince meydana gelen hadise..

Hiç kuşkusuz ki milli dava olduğu gibi "ortak bir acı"…

***

Ama gel gör ki..

İki hafta oldu..

Şu an için;

Siyasilerde,

Medya'da,

STK'larda,

Kısacası halkın dışındaki oluşumlar da; vahim bir "ayrıştırıcılık" körüğü hâkim.

Şuursuzluk…

***

Sanki…

Ölenler…

Ve geride kalan acıları; "bir kesime" aitmiş..

Geriye kalan da…

Sanki vahşeti yapan; tarafmış gibi kamplaştı..

Akla ziyan bir; "ruh" bozukluğu…

***

Evet..

O mitingi yapanlar..

Oraya gidenler..

Ölenler.. Yaralananlar…

Bir kesimdendi..

Bu kesim de; "savaşı değil barışı isteyendi?"

Eee!

Bu millet birlik ve beraberlik için; "barış istiyorsa.?"

Demek ki; bir kesimden değil..

Toplumun tüm katmanlarındandır..

***

Gördük..

Cenazelerin gittiği illeri..

Definler..

Cenazelerdeki, "dini vecibeler.."

Solcusu da..

Sağcısı da.. Laikçisi de, laikçi olmayan da..

Sunisi de.. Alevisi de…

Kürdü de, Türkü de.. Hepsi vardı..

***

Yani; Türkiye mozaiği vardı..

Peki bu şuursuzluk nedir?

Biri acıyı sahipleniyor..

Diğer kesimi de de dışlıyor..

Dışlanan kesim de..

Oh be fırsat diyerek; "acıya" uzak kalıyor..

***

Kısacası!

Acıyı da, sevinci de..

Yaşamayı da..

Yaşanabilecek atmosferi de; "kamplara" böldük.

Ötekileştirdik…

Eee…

Zaten fitne unsurları da; "bunu istemiyor mu?"

İstiyor…

Maşallah bizde; "isteklerine" amade olmuşuz..

***

ACILARIMIZI PAYLAŞABİLSEK

Yoksa!

Acılarımızı birleştirip; paylaşabilseydik..

Milli meseleleri…

Ortak akılla; "çözüme" meyil olabilseydik…

Öleni de..

Öldüreni de; "düşünebilseydik?"

Akan kanın..

Kim olursa olsun; "insan kanı" olduğuna idrak getirebilseydik…

***

Ölümler üzerine..

Cesetlerin sayısına dair…

Şiddetin..

Terörün yarattığı "kor acıları" ganimet görerek…

Benim terörüm iyi..

Senin terörün kötü diyerek; "siyasi rant devşirme" zihniyetini; terk etmiş olabilseydik…

***

Bugün!

Kardeş kavgası yaşanmazdı..

İnkar..

Asimilasyon ve ötekileştirme kampları olmazdı..

7'den 70'e herkes…

Var olan şiddet sarmalı içerisinde, psikolojik "ruhun" tuzağına düşmezdi…

Sokaklar "terörist" faaliyetlerin mekânı olmazdı.

***

En küçük şiddeti..

En sıradan, terörü..

Akan kanı..

Dökülen gözyaşını.. Yakılan ağıtları..

Bir millet olarak…

Halklara,

Devletin bekasına,

Demokrasiye,

İnsan Haklarına ve Bağımsızlık hürriyetini "hedef" alan, menfurluk olduğuna; ortak kanaat getirseydik…

***

Ne terörün..

Ne küresel güçlerin..

Ne de Türkiye üzerinde iç ve dış emellere sahip vampirlerin istediği tabloyu yaratmış olmazdık..

Ama ne yazık ki…

Hep birlikte; "becerdik" bölünmeyi, parçalanmayı, ötekileştirmeyi; inşa etmeyi..

Düşünmüyoruz…

Acılar "paylaşılmadığı" zaman, ötekileştirmenin kıvılcım aldığını..

***

Bir okurun şu sözü…

Allah korusun…

Elin gavuru bize saldırırsa..

Savaşa girersek…

Korkarım ki, "böylesi milli bir meselede" bile; tarafgirlik hâsıl olabilir?

İşte korkunç ve vahim olan ayrıştırıcılık da bu…

***

O'nun için…

Türkiye'nin tez be tez "psikolojik" ruh dağınıklığından kurtulması gerekir…

Yeniden; "barışçıl" bir atmosfere girilmeli..

Nasıl olur..

Kim yapar..

Hangi metot kullanılır bilmem.. Ama acil ve ivedi olarak; "barışa ve demokrasiye" odaklanmalıyız..

Çünkü; "makas" bu meyanda hızla açılıyor..

Yarin zor olabilir..

İşte bu hakikatler ölçeğinde…

Yeni Şafak'ın..

"Bu çağrıya siz de katılın" kampanyası önemli..

Çünkü…

Başka bir Türkiye yok..

Ve hepimiz de bu gemideyiz..

Diyalog.. Uzlaşma ve dostluk zamanı…

Ha gayret…

Elbirliği, gönül birliğine…

***

VAY BE!.. AYDINLAR…

Ne diyelim!…

Aydınlar dediğimiz tayfa..

Ekranları..

Köşelerini "muhalefet" yapıyorum diye..

Küfre..

Hasımane, hakaretlere..

Ahlaka sığmayan..

Basın ilkelerini "ayaklar" altına alan..

Eleştiri dozajını…

"Etek altına" kadar indirebilme; rezilliğe indiriyorsa…

***

Bir dönemin..

Usta gazetecisi diye böbürlenen Uğur Dündar…

Tiyatrocu; Müjdat Gezen..

Sözde ilahiyatçı…

Eski siyasetçi Yaşar Nuri Öztürk…

Ne yazık ki…

Bugün iktidar ve Cumhurbaşkanı "düşmanlıkları" öylesine; zihinlerini ve ruhlarını şuursuzlaştırmış ki?

***

Vay be!

Biz yıllarca bunlar "insanmış" diye biliyorduk..

Öyle de, kanıyorduk..

Seviyorduk, sevmiyorduk ayrı..

Ama şimdi görüyoruz ki, "hırsları" onları, "insan" karakterinden çıkarmış…

Diyeceksiniz ki!…

Halk TV'deki hangi program; "insani ve beşeri" mahiyetli ki?

Programcı da..

Konukları da; "o duyguya" sahip olsun..

***

Velhasıl!

Dündar'a da,

Öztürk'e de,

Gezen'e de, "küfür ve söyledikleri sözlerden" dolayı; kınıyorum!…

Kınamam!…

Mesleki "ilkeleri" bu kadar yakışıksız, şık olmayan; "paspas" ettiren, üslup ve kullandıkları dilden dolayıdır..

Yoksa; herkes düşüncesini "beyanda" hürdür..

Beyler…

Ayıp… Çok ama çok ayıp!…

KUZU KUZU GELECEKSİNİZ!?..

Cumhurbaşkanı ne diyor?

Beştepe'ye..

Yani Saraya "hazımsızlık" duyanlar için…

"Eninde sonunda geleceksiniz..

Kuzu kuzu geleceksiniz…"

Şimdi..

Birileri bunu "diktatöryal" manada görüp bindirme yapıyor…

***

Ki bu birileri..

Daha kısa bir süre önce; Saray için şöyle derdi..

Biz oraya gitmeyiz..

Saray kaçaktır…

Milletin değil…

Sonra, "u değişikliğiyle" şu moda gelindi…

"Çağrılırsa gideriz.."

***

Erdoğan'ın bu söylemi..

Muhaliflerin, bu noktaya gelmesi..

Aslında şunu net ifade etmektedir…

Bir yumuşama.. Ortak alana gelme var..

Sonuç..

Beştepe millete aittir..

Buyurun gelin…

Kapı/kapımız herkese açık…

Evet, realist olmak lazım..

BÜYÜKTİMUR'LA GÜNDEM…

Bu akşam, saat 22.00'de sizlerleyiz..

Uzay ve Söz Tv'nin ortak yayınında.

Gündemin sıcaklığı baş döndürüyor..

Konuğum…

40 yıl sonra ülkesine dönen;

PSK Genel Sekreteri Mesud Tek…

Soru ve önerilerinizi bekliyoruz.

Hayırlı seyirler..