EĞER Kİ, İSTİYORSAK…
Ve geldik, son güne!
Yarın; seçim var…
Yazım da yok…
Olsa da; "siyasi" yazamayız…
Çünkü "seçim yasağı" var…
Anayasa değişikliğini…
18 maddenin getirisi-götürüsü…
Siyasilerin beyanlarını…
Analiz ve değerlendirmelerini; buradan çok konuştuk…
***
Gaflarını…
Skandallarını…
Tehditleri…
Çetevari söylemleri…
Ki aşağılık ruhları icra eden, "kendini bilmezleri de" burada mevzu ettik…
***
Şunu net ifade edebilirim…
Özellikle, Güneydoğu illeri için…
Ve tabi ki Diyarbakır acısından…
Anayasa değişikliği…
Genel itibariyle; "pek mülahaza" edildiğini…
Ya da, "sahada" anlatıldığını, söylemek zor…
Esnafın…
İşçinin…
Öğrencinin…
Yani sokaktaki ahaliye; "aktarım" sönük oldu…
Az diyeceğim…
Ama biliyorum, bazı okurlarım…
Mevzuya dâhil olabilecekler…
Kesin bir dille; "hiç olmadılar ki?"
***
Tabi bu hakikat…
Salt bir taraf için geçerli değil…
Evet ve Hayır'daki "iki cephe" için de, vaki…
İş "hep kısır" çerçevede tutuldu…
Bilinçli mi?
Bilinçsiz mi?
Yoksa farklı bir tercihsel durum mu sebep oldu…
Bilemiyorum…
Ayrıntıya da bu saatten sonra girmek getiri sağlamaz.
Lakin "siyasilerin" genel tercihi, hep buydu…
***
Vaziyete muhalifler…
Hep "laf sataşması" üzerinden, zamanı tüketti…
Kimse, 20 yıl, 40 yıl sonrasını konuşmadı…
Geçmişi de kendince, konu etmedi…
Etkisini…
Etkileyeceği alanı takan olmadığı gibi…
2019 ve tek kişi "odaklı" bir kampanya yürütüldü..
Kişinin "fani" olabileceği..
Bugün var yarın yok, "gerçeğine" gözlerini kapatan, anlayış, polemik oldu…
***
Haçlılar bir taraftan…
İçteki haşhaşiler bir taraftan…
Çakkallar…
Eli silahlı, maskeli şahsiyetler…
Terör ve şiddet…
Kana doyumsuzluk vampirleri…
Kahvehanede…
Otobüslerde…
Metrolarda…
Taksi duraklarında; "şiddeti ve terörü" mahalle baskınına çeviri; "Seküler" hayatı dayatan…
Ya da farklı yaşamı benimseyip duranlar…
Velhasıl; "gerilim" odaklı, az "anlatımlı" bir zaman dilimi geçirdik…
***
Ki görüştüğüm, mülahaza ettiğim herkes!
Şunda şikayetçi oldu…
"18 maddede halan ne olduğunu anlamış değiliz?
Çünkü bize anlatan olmadı…"
Eee…
Zaten en büyük sıkıntı burası…
Hala "kararsızlar", sonucu etkileyecek en büyük faktör olarak konuşuluyorsa…
Ve sayıları da yüksek ise…
Buradaki arıza-i durumun "müsebbipleri" belli..
***
Neyse!
Az sonra, "seçim yasakları" başlayacak…
Bugün saat 18.00 itibariyle.
Fazla da, söze gerek yok…
Herkes, ne söyleyeceğini kendince "söylemiş" oldu..
Biz "eğer ki" deyip, bir düşünce içerisine gireceksek..
Yapmamız gereken şu olmalı diyorum...
***
EĞER Kİ; İSTİYORSAK?
Eğer ki; Adil ve özgürlükçülüğü…
Eğer ki; Hukuki ve insani değerleri…
Eğer ki; Demokratik, çoğulcu anlayışı…
Eğer ki; Denge ve denetleme iradesini…
Eğer ki; Erklerin kuvvet ayrılığını…
Eğer ki; Toplumsal barışın birlikteliğini…
Eğer ki; Hakların kazanımını…
Eğer ki; Halkların birlikte yaşamasını…
Eğer ki; Siyasinin temsiliyetteki gücünü…
Eğer ki, Milli iradenin söz sahipliğini…
Eğer ki; Hak ve hürriyet teminatını…
Eğer ki…
Tüm bunların "yekvücut" olmasını istiyorsak…
***
YAPILMASI GEREKEN!
Bizim yapmamız gereken!
Demokratik "temsiliyette" var olduğumuzu söylemek…
O da…
Hiç kuşkusuz ki, "sandıktır…"
Ve "oy" tercihimizdir…
Çünkü vesayetten,
Totaliter toplumdan,
Seküler baskılardan,
Kemalist, Laik, tekçi ve "ırkçı" yönetim algısından kurtulmamız gerekir…
Çağ…
Yaşanılanlar…
Yanı başımızdaki; "ateşin" gür hali…
Görüyoruz ki…
Medeniyetlerin varlığını ve kurallarını "tarumar" ediyor…
***
Ki, tarih laboratuarında, ispatlıdır…
Bir değil..
Belki, çoklarca "tekerrürü" vaki olmuştur..
Ne diyoruz…
Yetkilerin de…
İlkelerin de…
Anayasal nizamın, hakkaniyet kuralı da…
Güçlü, istikrarlı, güven veren "siyasal" yönetimdir…
***
Hiç kuşkusuz ki!
Bu siyasal yönetimin…
Hele ki, ülkenin yönetim şekli…
Ehil…
Ve ehliyet sahibi değilse…
Geçmişten "ders-i ibret" alınmamış; "soft" ise…
Ki, Türkiye'nin 14 yıl öncesi; hala hafızalarda…
Tüm bu hafıza-i nazar..
Ve eğer ki diye başlayan "istiyorsak" silsilesi..
Mutlaka ki, zihinde; "bir tercih" yapmıştır…
İşte o "tercihi" aman ha aman..
Sandıktan; "uzak" tutmayın…
İlla ki, "rengini ve fikriyatını" beyan etsin…
Yarın; "geç" olabilir…
***
HANİ ŞEMSİYENİZ?
Kuraklık var…
Bir damla bile yağmur yağmıyor…
Nefesi kuvvetli bir hoca getirmişler…
Yağmur duası için…
Hocayla birlikte hep beraber tepeye yağmur duasına çıkmışlar…
Akşama kadar dua etmişler…
Amma velâkin; bir damla yağmur düşmemiş…
Köylüler seslenmiş…
“Hani hoca efendi, yağmur nerede?”
Hoca terslemiş söyleyenleri…
“Sizin kalbiniz bozuk!”
“Niye?”
“Eğer yağmur yağacağına inansaydınız, şemsiye taşırdınız.
Bir ben inandım, şemsiye aldım, o da yetmedi!”