ERGANİ AHALİSİ SORGULUYOR?
Ergani ahalisi arıyor.. Tepkili.. Öfkeli..
Ve sorgulayıcı bir uslupla; "uyuyor musunuz?"
diyor..
Amed'in..
Diyarbekir'in en büyük ilçesinde, "bir koltukta" iki kaymakam
nasıl oluyor?
İlin valisi, İlin Milletvekili, Ülkenin İçişleri Bakanı,
Başbakan, Cumhurbaşkanı yok mu ki?
"Makamlar ve koltuklar" bu kadar, keyfiyet arzı
içinde olabilir?…
Hadi cevap verin…
***
Malumunuz üzre… Ergani Kaymakamı Eşref Yonsuz..
Bir süre; "gündem" oldu… Yerel ve ulusal
gazetelere yansıdı..
Bazı muhtarlar.. STK'lar eylem dahi yaptı…
Öyle ya.. Paralelci denildi..
Makamına gizli kamera yerleştirdiği söylendi.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakfında "hile ve
desiseden" söz edildi.
Uygulamalarında..
Keyfiyeti öne çıkaran tavırlar içerisinde bulunduğu..
***
Yani özetle!
Kaymakam Yonsuz kaymakamlık görevinin dışında her faaliyette.
Aday kayırmasıyla, İlçe siyasetine. AK Parti hükümetine…
Ve bazı milletvekilleriyle olan "uyumsuzluğu"..
Sonuç itibariyle!… İçişleri Bakanlığı,
"görevden" aldı..
Amasya'ya Vali yardımcısı olarak, tayin çıkardı.. Ki bu
işlem, yaklaşık 20 gün önce yapıldı.
Bakanlık kararı üzerine, Valilik Yonsuz'dan boşalan
"koltuğa" geçici görevlendirme yaptı..
Hizmetler aksamasın..
***
Ergani ahalisi.. Ve Kamu'daki beklentiler,
"sıkıntıya" düşmesin diye!
Dicle Kaymakamı "yetkili" kılındı..
Ama gel gör ki..
Şu koltuk "sevdalığı ve gücü" var ya, "tez be tez"
terk edilmez..
Hele ki, Türkiye gibi, coğrafyamız gibi bir bölgede…
Yonsuz! Önce 10 günlük "sağlık raporu" aldı…
Bir iki gün sonra, "rapor süresi" bitmeden,
Ergani'ye döndü..
Herkes.. Yonsuz'un "tasını-tarağını" toplayıp,
"ayrılacağını" beklerken…
O makama oturdu…
***
Hizmet aşkıyla.. Devlet, millet aşkıyla… Yarım
bıraktığı(!) işlere, yönelerek "imzalar" atıp, icraatlarda bulundu..
Önce, 40 köy korucusunun alımını yaptı. Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının "alımlarını-dağıtımlarını.."
Son olarak, "üç personel" alımında, jüri
başkanlığı…
Ve daha nice; imza ve işlem, emri!
***
Hal böyle iken..
Resmi sıfatta görünün ise, Dicle Kaymakamı!
Nitekim, 18 Mart Çanakkale Zaferi..
Ergani'deki kutlamalarda, "mülki amir"
konumunda, Ergani kaymakamı sıfatıyla, Dicle Kaymakamı hazır bulundu..
Ki kritik bir ok kurumun "resmi işlemleri de",
bu noktada yapılıyor..
Ama, "Kaymakamlık" bünyesinde, durum farklı…
***
İşte; bu gelişmeler karşısında Ergani ahalisi soruyor..
Bir koltukta; iki kaymakam olur mu?
Görevden alınan..
Bakanlık ve valilik tarafından yerine, "geçici atama" yapılan
bir kişi; "nasıl oluyor da" hala etkili ve yetkili olarak
"koltukta" oturabiliyor?
Olabilir mi?
***
Doğrusu!
Biz de akıl sır erdiremiyoruz..
Nasıl olur, diye.. Sözümüzün başında ifade ettik ya;
"Burası Türkiye her an her şey olabilir" diye..
Nitekim oluyor ki?
Ergani'deki "Kaymakamlık Koltuğunda" iki
kaymakam var..
Eş Kaymakamlık uygulamasına mı geçildi? Yoksa paralel bir
yapılanmanın, neticesi mi?
Bilemiyorum..
***
Yeni bir haftaya giriyoruz..
Bakalım.. Bir koltukta "iki kaymakam" garabeti
son bulacak mı?
Son aldığım bilgilere göre.. Yonsuz, hafta sonu
"karar almış", artık "gideyim" diye..
Hatta veda yemeği düzenlenmiş..
HDP/DBP'li Belediye Başkanı ve diğer yetkililerle arz-ı
endam etmiş..
Belki, siz bu yazıları okurken.. Kendileri, yeni görev
yeri olan Amasya'ya bile "intikal" etmiş olacak..
***
Ama birileri, "garabet" durumla alakalı bir şey
söylemeli..
Neden, niçin, nasıl diye?
İmza yetkisi alınmış biri "nasıl yeni imzalar"
atar?
Görevden alınmış biri, yerine geçici görevlendirme
yapılmasına rağmen "makam işgali" nasıl olur?
Bakalım, etkili ve yetkililer konuşup cevap verecek mi?
Yoksa bir çok mevzuda olduğu gibi.. "İşi" uyku
modunda, unutmaya mı terk edecek?
Göreceğiz..
Ama merakım şudur ki; "geride bıraktığı" enkazı
ve şaibeleri "kim ne yapacak?"
***
KAMULAŞTIRMA NASIL OLACAK?
Sur için… Malum, hükümet karar aldı..
"Yeniden inşası" için.. İlk etapta; 6 bin 300
parsel kamulaştırılacak..
"Acil ve ivedi" bir şekilde.. Ki, karar resmi
gazetede de yayımlandı..
***
Ancak.. Kararın açıklanması.. İstimlak edilecek
parsellerin belirlenmesi sonrası "muğlak" bir hava oluştu..
Nitekim, şu an bir hayli kafalar "karışık" hale
geldi..
Herkes birbirine soruyor; "istimlak nasıl
olacak?"
Devlet evimize, malımıza "nasıl el koyacak"
deniliyor…
***
Tabi algı operasyonları da yok değil..
Ciddi bir bilgi kirliliği… Önceki gün valilik açıkladı..
Parsellerin.. İstimlakleri "uzlaşıyla,
diyalogla" yapılacak diye..
Doğrusu bu noktada ivedi bir şekilde; "bilgilendirme
toplantıları" yapılmalı.. Ve vatandaş bilgilendirmeli..
***
Bu konuda hayli telefonlar alıyoruz…
Biri bizi bilgilendirsin diye.. "Kamulaştırma"
nasıl yapılacak diye?
Evlerimize, arazilerimize "hangi kriterlere
göre" değer biçilecek? Evimizi vermezsek ne olur? Verirsek ne olur?
Gibi bir dizi soruya yanıt isteniliyor..
Yani ivedi bir şekilde kapsayıcı bilgilendirme şart…
***
'SÖZ'ÜN KONUŞMA ANI!..
Güruh bir hal yaşıyoruz.
Korkunç. Ürkütücü.. Ve bir o kadar, "vampir"
misali kan sevici olduk…
Bölgenin hal-i vaziyeti herkesin malumu..
Gün, çatışmasız.. Şehitsiz, ölümsüz.. Kansız geçmiyor…
***
Söz'ün bittiği yer deniliyor..
Hayır.. Bilakis "sözün öne " çıkması gereken
gün diyorum..
İnsanlar ölmesin.. İnsanlar birbirine "kanlı"
olmasın..
Evinden, barkından, eşinden, yareninden olmasın…
***
Ama deniliyor ki.. Olmaz.. Konuşulmaz.. Çünkü yerde
"cenaze" var? Peki ne zaman konuşulacak ki.. Yeni cenazeler
"yere düştükten" sonra mı?
Nasıl bir halet-i ruhiyat bu?
***
Bir de ötekileştirmenin cenderesindeyiz..
Mesela.. Devlete muhalifsen "teröristsin"
Hükümeti eleştirsen, "paralelcisin!"
PKK'nın… HDP'nin "muhataplığından" söz ederken,
"vatan hainisin?"
***
Barıştan… Çatışmaların son bulmasından "söz
edersen"…
Aha oluyorsun PKK'lı… Yaşanana savaş dersen;
"vatanseversin?" Yani herkes bir "kampa" alınıyor…
Ve illa ki "bir taraf" olman gerekiyor, yoksa
"bertarafsın.."
***
İyi de… Hakikat konuşulmayacak mı?
Acılar.. Gözyaşları.. Kor ateşin yaktığı
"yürekler" dinlenilmeyecek mi? Mehmet’in "annesine" kulak
verilmeyecek mi? Ya da eline silah alıp, teröre gidenin…
***
Bir kör gidiştir, gidiyoruz.. Nereye varırız bilmem?
Ama bildiğim.. Ve inadına söylediğim,
"ölümlerin" çetelelerini tutmaktansa..
Biz; "barışı" ve yeniden "kardeşliği"
tesis etmek için avazımız çıktığı kadar bağıralım.. Belki birileri
"empati" yapmaya ikna olur da.. O zaman; herkes birbirini anlamaya
başlar..
Kafalar da "kumdan" çıkarılmış olur..