ESKİ TÜRKİYE'YE "HAYIR" DİYORUM…
Malumunuz üzre!
Referandum'a dair;
"Oy rengimi" günler öncesi, buradan açıklamıştım!
"Yetmez!
Ama… "Evet" diyeceğim…
Tabi bu; benim "tercihim"…
Birileri gibi…
CHP… Ya da, HDP…
Veyahut…
İktidar üyelerinin tavrı…
Veya…
Türkiye'ye "hasımlık" üreten kesimlerin varlığıyla alakalı değil…
Onlar "Hayır" diyorlar, ya da "evet" diyeceklerdir diye değil…
***
Ki onlara bakıp; "tavır" almak!
Hayatı bakışım…
Ve felsefi duruşum, zihin noktasında; "ne mümkün?"
Pek tabi ki…
Birilerine bir şeyleri de "ispatlamak" zorunda değiliz…
Ama illaki gerekçeler, ortaya koymak gerekiyorsa!
Tarihe bakılmalı…
En yakın tarih, 7 Haziran… Ardından 1 Kasım…
Ve 15 Temmuz'un "getirdikleri"…
Hepsi yeter de artar…
***
Çünkü!
Ülkede "siyasal" iktidar ne zaman güçlenirse…
Çözüm üretici lider ne zaman, "milli" desteği görürse…
Özellikle…
Yatırımlar…
Ekonomik alanlarda; "alenice" bir güçlenme, gelişim kaydediliyorsa…
Halkın "sosyal" zenginliği…
Milli gelirdeki "payı" yükselmeye başladıysa…
Refahın…
Huzurun, güvenin ve "istikrarın" rüzgârı ve soluması, güçlendiğinde!
***
Birey.. Toplum.. Ve Millet!
Uzun soluklu..
Derinlemesine bir eşitlik "kulvarı" içerisinde özgürleşince…
Halklar da...
Haklar da…
Yerelden, merkeze…
Bölgeden, genele "uyum" ve diyalog, "söz sahipliği" daha bir aktifleşince.
Ki toplumsal bir "barış" atmosferi kalıcılığa evrilmeye başlayınca…
Sistem ve işleyiş "üretime" odaklı bir mekanizmaya dönünce!
***
İşte…
Türkiye ne zaman ki; "riskler" açısından minimize olunca…
Görüyoruz ki…
Birileri, birilerinin nam-ı hesabına!
Meydana çıkıp; "istikrarlı" atmosferi, dağıtma gayretine giriyor…
İstikrarsızlık olsun…
Toplumsal barış, tarumar edilsin…
Şiddet ve terör, kaotik ortam, "alabildiğine" hâkimiyet kazansın…
Ve birilerine; "kurtarıcılık" vasfı, "haince" verilsin..
***
Eski Türkiye'ye bir bakın!
Darbeler dönemine…
E-muhtıralar…
Ulusalcı, Kemalist, vesayetçi güçlerin ittifakına…
Keyfiyete dayalı baskılar…
Yükselen enflasyon…
Faizdeki fahişelik…
Banka hortumlaması,
Devalüasyon,
Koalisyonlara mahkumiyet yaratan; "medya" zorbalığı...
***
Karaborsayı..
Kıtlığı..
Ekmeğe, yağa, kömüre, oduna olan hasreti..
Doğalgaz'a..
Benzine, mazota gelen zamları…
Teneke kuyrukları...
İşçinin, memurun, emeklinin "maaş" alamaz hale geldiği günleri…
Bir "Anayasa kitapçığının" fırlatılması…
Ve bunun Türkiye halkına "nasıl ağır faturalara" mal olduğu…
***
Kısacası!
Güçlü yönetimin,
Güçlü hükümetin,
Güçlü siyasetin olmadığı dönemde "kanlı mekanizmaların" nasıl işlettildiğini…
80'leri..
90'ları…
2000'leri "göz önüne" getirdiğimizde!
Ve bugün..
Nerden nereyeee, derken!
Bugünün Türkiye’si, dünün Türkiye’si artık olmayacak, olmamalı diyoruz..
İşte; "bunun içindir" benim ortaya koyduğum tavır; "Evet" tercihidir!
***
Şunu net gördük ki…
Gücünü halktan alan…
Milletin iradesini "güvenle" teslim ettiği; iktidarlar…
Kirli, karanlık..
Emperyalist, Siyonist derin odakların girişimi ve işbirliğiyle; "alt" edilemezler…
Bu parlamenter sistem değil midir ki; Türkiye'ye 10 yılda bir "darbeleri" mazur gören…
Bir zayıflık var ki; "değişime" hayır…
"Parlamenter sisteme "evet" denilmek için, gayret gösteriyorlar…
***
Sonuç itibariyle!
Özetle, "oy rengime" dair diyeceğim şu…
"Evet" dememdeki kararın ana etkeni eski Türkiye'ye "hayır" dememdir.
Önemli olan devleti ıslah etmektir…
İnkâr etmek, "vesayete" kâmil kılmak değil…
***
ÖZGÜVEN BU!
Birey'den topluma şu hakikat önem arz edicidir..
"Özgüven!"…
Niyet, hedef, beklenti, istenilen "ne ise, neyi ihtiva" ediyorsa etsin..
Eğer ki; "özgüven" kâmilse; "sonuç" lehinedir…
Ve pozitiftir...
Ki bu yaşamın her evresi için geçerlidir…
Hele ki bir de, "sorumluluk" arzı söz konusuysa o "özgüven" kutsal bir kimlik kazanır…
***
Neden bu ifadelerim..
Dün davetli olduğum bir toplantıya dair..
"Anadolu Evet Platformu"nun daveti…
Katılım yüksekti…
Platformun üyelerine, kurucularına baktığımda..
Özgüveni, ve birey "sorumluluğunu" gördüm…
***
Her ne kadar!
Aralarında, temsiliyet babında "örgütlü" yapılar var idiyse de…
Bireysel, "duruş" önemli…
Ki, her meslek, her meşrepten kişi vardı…
Tanıdık, tanımadık, bildik, bilmedik; kolektif bir işbirliği…
Her ne kadar "kurucuları" arasında yer almıyor isek de..
Gördüğüm; "dayanışma…"
Bildirilerindeki ifadenin muhtevası açısından; "onlarlayım…"
***
Platformun, kuruluş amacı…
Anayasa Değişikliğine dair referandum'da "faal" olmak..
"Evet" için, halk desteğini geliştirmek…
Referandum sürecinde, salon toplantıları, açık hava mitingleri, ev ev, köy köy geziler yapılacak...
Kişiye, aileye, topluma dayalı "anlatım ve sunumlarda" bulunacaklar..
"Evet'in" ülkeye ve millete neler getireceğine dair?
***
Ki gayelerini şu cümle beyan ediyor…
"Milletin…
Ve Milli iradenin ülkede tamamen hakim kılınması için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye azmetmiş bulunmaktayız..
Daha güçlü demokrasi,
Kalıcı toplumsal barış,
Büyük ekonomi,
İstikrarlı yürüyüş ve küresel aktör olma adına "Evet" diyoruz…"
***
Eee….
Karınca misali..
Ya da ebabil kuşları gibi…
Ülkenin ve milletin "bekası" için, özgüven ve sorumluluk herkes için şart…
"Evet" demek işte bunun "gerçeğidir.."
***
ERDOĞAN NERDE,
PERİNÇEK NERDEEEE?
Biliyorum…
Niyet halis… Kasti bir düşünce yok.
Ama şahsi fikriyatımla…
Erdoğan-Perinçek arasında "kıyaslama" olamaz…
Şık durmuyor…
Olmaması gereken; bir "kıyaslama!"
Rötuşu yüksek..
Dağ ile tavşan, noktası bir şey gibi!
***
Devlet Bahçeli!
Parti grup toplantısında, Referandum'a dair bir kıyaslama yaptı..
Tercihsel bazda..
Tabi halis bir niyetle ifade etti...
Dedi ki;
"Perinçek ile Erdoğan" arasında bir tercih yapacaksak…
Elbette ki; "Erdoğan deriz" dedi…
Başta ifade ettim…
Konuşmanın genel muhtevasında; "art niyet yok…"
Niyet halis...
Açık bir beyana sahip...
***
Lakin…
Vaziyet benim penceremden…
"Hiç ama hiç" memnuniyet verici değil…
Şöyle ki…
O Erdoğan ki, "Tarihsel" siyasi kazanımlar yapmış..
O Erdoğan ki, Cumhuriyet tarihinde; "İktidar" olma rekoru kırmış…
O Erdoğan ki, Her girdiği seçimde; "zaferle" çıkmış…
O Erdoğan ki, Hep ama hep oyunu artırmış…
***
O Erdoğan ki,
Sosyal…
Siyasal…
Ekonomik…
Kültürel…
Etik ve ilkeler noktasında; "Türkiye'ye" devrim diyebileceğimiz; "artılar" getirtmiş…
O Erdoğan ki; özetle, Ortadoğu'nun "umut" beslediği bir kişi olmuş iken…
***
Millet de..
Hiç ama hiç, "zerre-i miskal" diyebileceğimiz bir yüzdesi bile olmayan..
Hiç bir seçimi kazanmamış..
Hiç bir siyasi getirisi olmayan…
Yasadışı yapılanmalarla işbirliğine girmiş...
Örgütler ihdas etmiş…
Ulusalcı…
Vesayetlerin üretici olmuş…
***
Yani!
Enva-i şaibeyle anılmış...
Derin devlet ilişkisi ortaya çıkmış...
Ergenekon…
Balyoz…
Darbe girişimiyle "anılan" bir zat-ı muhterem olmuş bir Perinçek…
Düne kadar, Öcalan'a çiçek sunan…
Bekaa'da arz-ı endamlar yapan biri…
Şimdi…
Şimdi onu getirip; Erdoğan'la aynı kefeye sokup "tercih" şıkkı yapmak!…
***
Diyorum ki;
Hiç olmadı, ama hiç olmadı…
Soruyorum size..
Sizce; "Perinçek ve Erdoğan" tercihsel bir şık olabilir mi?
Ya da aynı yarışın süvarileri olabilir mi?
Ne mümkün?
***
BU SÖZLERE ŞAPKA ÇIKARILIR…
Tabi..
Birileri bu kıyaslamada; farklı bir mülahaza" üretmesin…
Bahçeli'yi yerme gibi..
Yok öyle bir durum..
O Bahçeli ki..
Özellikle, 15 Temmuz sonrası sergilediği siyaset…
"Devlet gibi Devlet" politikası…
En riskli anda; "varım" çıkışları…
Birileri gibi; "enseyi" kaşıyıp, "üst akla" boyun eğmedi gibi "dik" duran bir siyasetçi…
Ki Referandum'un "kapısını" aralayan…
Partili Cumhurbaşkanlığının yolunu açandır…
***
Dünkü; "evet" dediklerine dair kendilerine gelen eleştirilere verdiği cevap…
"İslam'ın ahlak ve fazileti yeni bir ruhla, Türkiye'nin prangalarını sökecektir.."
Kudursalar da "Evet" diyeceğiz…
Bidon kafalı,
Makarnacı,
Kömürcü diyenleri sandığa gömmek için "evet" diyeceğiz…
Şık söylem…
Yerli yerinde; ifadeler olduğu gibi, işte bu, dedirtti.
Yani "yapka" çıkarttırdı…