FESTİVAL DEĞİL, KIR ŞENLİĞİ!
Haberiniz,
Oldu mu, hafta sonu Diyarbakır'da Karpuz Festivali düzenlendi.
Biliyorum,
Diyeceksiniz ki, "haberlerden" duyduk, festival yapıldı diye!
Önceden,
Haberdar edilmedik ve haberimiz de yoktu.
Olsaydı, belki imkânsızlıklara rağmen giderdik.
Şu yaşadığımız;
Bunalımlı ve stresli ortamdan biraz da olsa, "uzaklaşma" imkânı bulurduk.
Ama,
Durumdan haberdar değildik, gidemedik!
Haklısınız.
Çünkü birçok kişi, "aynı "düşünceyi benimle paylaştı.
Festival,
Organize ediliyor, ama haberimiz yok!
Ahaliye açık değil miydi?
* * *
Ne diyelim;
Festivale ev sahipliği yapanlar, hayıflansınlar, "haberdarsızlık" noktasında!
Zaten öncelikle belirtmek isterim ki;
"Festival" yerine, "şenlik" demek lazım organizasyona.
Yani, Karpuz şenliği diye...
Malumunuz üzre;
Festival genel itibariyle, "halkın katılım" ve toplumsal kaynaşmayı sağlayan bir organizasyon.
Gelenek, görenek, örf ve adetlerin "tanıtımını" icra etmek, üzere festivaller düzenlenir.
Burda;
Salt bir gün ve bir "gülle" bahar olmayacağı gibi, festival de olmaz her halde.
Hele bir de;
10 Kilometre uzaklık bir mekânda yapılması haberdar olana bile "ulaşım" zor oldu.
* * *
Demem o ki;
Ahalinin" gidemediği bir alanda bu durumun icrası bir hayli arızalı akıl.
Tüm bu arızalı duruma rağmen diyorum ki;
Vatandaşın katılımı için, organizasyon ve haberdar edilmeyişinin yansıra.
Oraya, "araç servisi" çıkarma gibi, bir düşünce, neden icra edilmedi?
Arabası olan geldi, olmayan yaya kalıp, gidemedi?
* * *
Evet, 26 yıl aradan sonra,
"Diyarbakır'ın" tek övünüp, tarihi Sur'larından sonra "ün aldığı, Karpuzu'na hayat vermek.
Yeniden, "eski" unvanını ve büyüklüğüne kavuşmasını sağlamak.
Bu yönde proje üretmek, onu hayata geçirmek "takdir" ve alkış, alacak bir çalışmadır.
Buradan da, tebrik ediyorum.
Tabi, eleştirim ve yazdıklarım "duruma" gölge düşürmekte değil.
Tekrarına,
Zühul olmasın diye, söylüyorum.
* * *
Bir de;
Organizasyon ve ahalinin katılımına imkân sağlamayan bir festivale de her halde, festival denilmez.
Olsa olsa; "şenlik" denir.
Yani "kendin çal kendin oyna?" misali oradaki icra edilen faaliyet buydu.
İşte,
Önceki gün, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü'nün ev sahipliğinde icra edilen festival "sıradan" protokole atfen bir "şenlikten" öteye gitmedi.
Bakan ve Milletvekillerinin, "karpuz yetiştiricileri" ile partililerin katılım gösterdiği bir eğlence!
Ötesi, başka bir tanım kabul etmez.
* * *
Düşünüyorum bir de;
Bunca para harcandı, develer getirildi, davul-zurna çalındı, yenildi, içildi?
Kim bilir de kaç bin lira, etkinliğin ödeme faturası oldu.
Sahi,
Organizasyonun ev sahibinden, "festival" kaça patladı?
Ne kadara mal oldu, kapital tutarı ne kadar, sorusuna da cevap bekliyor değilim?
Velhasıl,
Bu kadar "emek ve çabaya" rağmen;
Diyarbakır yaşayanı sadece "ekranlarda" izledi, Karpuz şenliğini.
Ne, oradaki eğlenceye ortak olabildi, ne de yenilen içilenden "sebeplenebildi"?
* * *
Tıpkı,
Bir kaç yıl önce, İl Valiliğinin SODES kapsamında organize ettiği "sözde kültürel" etkinlikler gibi.
O gün;
Davullu-zurnalı, halaylı basın toplantılı açıklamalarla; ahaliye, konser ve sosyal kaynaşma etkinlikleri organize edilecek denildi.
Bunun için, 2009 yılının para birimine göre, yıl içerisinde 200 milyon lira civarında para harcandı.
Ancak, ne hikmetse o gün de "konser ve sosyal kaynaşma" etkinlikleri Üniversite Kampüsünde ki Kapalı salona "tıkatıldı".
Protokol, ön sıralarda gerilerde üniversite yurdunda kalan öğrenciler.
Ahaliden, deseniz, bir kaç kişi. O da, yine resmi unvana sahip davetli.
Demem o ki;
Karpuz'umuzu "kurtarma" operasyonu, in.
Lakin festival denilen şenlik "aut".
İnşallah,
Önümüzdeki yıl, "ahalili" bir doyumsuz festival yaşarız.
* * *
Çayda,
Çıra oyunu kimin?
Sahi,
Çayda Çıra Oyunu kimin uhdesinde!
Diyarbakır'a, ait bir oyun mu?
Yoksa Elazığlı dostların iddia ettiği gibi, "bu oyunun" patenti Elazığ'a mı ait?
Doğrusu, şahsi bazda, "ben" Çayda Çıra oyununu, Diyarbakır'ın biliyordum.
Tabi, tarihsel bir araştırma ve bilgi sahibi değilim.
Akılda kaldığı kadarıyla.
Çünkü;
Bildiğim bundan yarım asır öncesine kadar, "Çayda Çıra" oyunu, Dicle nehri kıyısındaki etkinliklerimizde, sergilenirdi?
* * *
Ne diyeyim?
Sanırım,
Bu konudaki "polemiğin" fitilini ateşleyen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker olduğuna göre.
Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ali Şekirdağ'a cevap vermesi gereken o!
Tabi ki;
Bilimsel verileri ortaya koyarak, "Çayda Çıra" oyunu, Diyarbakır'ın mı, Elazığ'ın mı diye açıklama yapmalı?
Çünkü önceki gün Şekirdağ bu konuda "tepkili" bir açıklamada bulundu.
"Çayda Çıra, Elazığ'ın sembolüdür" diye, ses verdi!
Hatta,
"Tescili" bile yapılmıştır" dedi.
* * *
Neyse!
Bu tatlı "polemiği" farklı mecrayla buluşturmadan.
Bakan Eker'in,
İvedilikle "cevap" vermesi gerekir, "Çayda Çıra Oyunu" kimin noktasında?
Kültürel,
Değerler ve gelenekler elbette ki "paylaşılır ve yaşanır, yaşatılır".
Ama,
Bunun "kökü ve patenti" bana ait direnci, "pek" kabulü mümkün değil?
Tabi bir de,
Kentin bu tür "kültürel" değerlerle alakalı, tarihsel bilgiye sahip kurumları da var.
Onlar da,
Araştırma ve inceleme, üzerlerine düşeni yapma noktasında, "çaba" sarf etmeli.
* * *
Mesela,
İl Kültür Müdürümüz mevzuuya alakalı, ilgi göstermeli.
Çayda Çıra oyunu,
Hakikatıyla "hangi ilimize" ait anlamında.
Diyarbakır'a mı ait yoksa komşu ilimiz Elazığ'a mı ait?
Eğer,
Suskun kalınırsa şimdiden ifade edeyim.
Tıpkı Şanlıurfalı dostların "Peygamberler Şehri" unvanını, Diyarbakır'dan önce sahiplendikleri gibi.
Bildiğiniz gibi;
Şanlıurfa'da Hazreti İbrahim Halil Peygamber'in (as) kabri var.
Ama,
Diyarbakırımızda, 7 Peygamber mezarı, 3 Peygamber mekanı ve 541 sahabe bulunuyor.
Ancak,
Buna rağmen, "Peygamberler Şehri" unvanını, Diyarbakır değil, Şanlıurfa almış..
Şimdi;
Elazığlı dostlar da Çayda Çıra Oyunu'ndaki "sahiplenme" ısrarıyla, hak sahibi olurlar?
Velhasıl,
Cevap bekliyorlar ve cevap bekliyoruz!
Biri,
Bu "Çayda Çıra Oyunu" hakikatıyla, bu kentindir desin?