FEZLEKELER İKMAL EDİLİRSE!

 

Sizce!

Her şey… Ama her şey "güllük-gülistanlık" olur mu?

Şiddet, terör, çatışma biter mi?

PKK'nın.. HDP'nin… DTK ve KCK'nın "kurgulu terör" faaliyetleri sona erer mi?

Ne mümkün!

Ülkenin ve bölgenin "süt liman" olması…

Bilakis… Üst akıl organizasyonuyla…

Ortadoğu'daki "coğrafik" değişiklikle…

Suriye'deki, "Kürt baharıyla" vaziyet "ateşten" gömleğin ötesi bir hal alır…

En önemlisi de bir duygu atmosferi gelişir ki…

Tabanda görülen "tepkiye" dayalı kayıp tersine döner…

***

Hal-i hazırda; hendek ve barikat terörüne gösterilen "sessiz" tepki yüksek…

Bunlar "Kürtlerin" huzuruna, barışına, kardeşliğine.

Ekonomisine.. Sosyal hayatına, değerlerine, inançına.

Büyümesine..

Özgür ve adil, eşitlikçi bir "yaşama" hizmet etmediğini herkes biliyor.

İşte bu nedenle; "ben yok’um" diyen Kürtler ekseriyette..

Nitekim!.. HDP artık "binleri, on binleri" değil, yüzlerce kişiyi sokağa dökemiyor.

Arkasında sürüklemiyor.

Çünkü Kürtler "artık çantada" keklik değil.. Ve yürütülen politikayı da benimsemiyor.

Karşı çıkıyor.

 

***

İşte böylesi kırılganlık döneminde; "doğru" politika üretilmeli.

Çünkü oluşacak; "Siyasi" zalimliğin, mağduriyet algısıyla "yeniden", duygusallık gelişir…

HDP'de zaten bunu istiyor…

Kaybettiği tabanı; "dokunulmazlık" körüklemesiyle "yeniden" kazanma gayretinde.

Ki provokatif çağrılar, ziyaretler, beyanların gayesi de bu yöndedir.

HDP'liler..

Kim ne derse desin, şuan en fazla onlar istiyorlar "kendi dokunulmazlıklarının" kaldırılmasını.

***

Tıpkı, 1994'teki gibi..

HDP'nin geldiği siyasi akım..

Ve PKK'nın silahlı yapısı o dönemde yine bugün gibi "kan kaybediyordu?"

Ne zaman ki, "Mecliste" gözaltı operasyonu yapıldı..

O görüntü kopuşları geri getirdi..

Nitekim, KCK operasyonları esnasındaki "eli kelepçeli" görüntünün servis edilişinde de aynı duygular kapardı.

Yani 22 yıl öncesi!

Tarih tekerrür eder mi etmez mi, bilmem…

Ama, "bu tarihi" iyi okumak, görmek gerekir..

***

O günü, kısaca hatırlarsak… Yine, Mart ayıydı… DEP'li, altı Milletvekili..

Ki, SHP üzerinden "seçilip" Parlamentoya gitmişlerdi..

4 Mart 1994 tarihinde; Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Selim Sadak, "dokunulmazlıkları" kaldırıldı…

Ve Parlamentoda "gözaltına" alınıp, cezaevine atıldı…

Yargısal gerekçe de şuydu.. Tıpkı, bugünkü "hazırlanan" fezlekelerin gerekçesi gibi..

"PKK talimatları doğrultusunda, bölücülük faaliyetleri yürüttükleri.?"

O dönemde,  Anayasa Mahkemesi de, DEP'i kapattı…

Peki, sorun bitti mi?.. Maalesef…

***

Türkiye için.. Kürtler ve Güneydoğu ahalisi için…

90'lı yıllar..  Ki 28 Şubat evresiyle "en kanlı" yıllar diye, tarihe not düştü..

Şiddetin, terörün, ölümün, kanın ve gözyaşının "pik" yaptığı.

Faili meçhul cinayetlerin.. Toplu katliamların.. Yargısız infazların…

60 bin insanın "hayatına", milyonlarca insanın "evinden barkından" olmasına neden oldu..

Bir taraftan PKK terörü..

Diğer yandan JİTEM'in sözde "terörle mücadele" adı altındaki, infazları..

"İpleri" kapardı.. Yani çözüm olmadı..

***

Hiç kuşkusuz ki…

"Dokunulmazlığın" kaldırılması; "tutuklamadır.."

Ki fezleke.. Ve Meclis kararı da bunun içindir..

Peki, altısı "cezaevine" atıldı diyelim.. Savcı iddianameyi hazırladı..

Mahkemeye gitti, hakim '"en ağır" cezayı verdi…

Sorun çözülür mü, bölge, Türkiye "rahata, huzura" kavuşur mu?

İyi analiz etmek lazım.

***

Hele ki, "içimizi" karıştırmak isteyen..

İçteki ve dıştaki "şer güçlerin" oluşturduğu ittifak orta yerde iken…

Güneydoğu'yu..

Türkiye'yi "Suriyeleştirmek" için, çaba sarf edenlerin planları ortaya yerde iken..

Sur'dan, Cizre'den, Silopi'den, İdil'e kadar "yaratılan" Suriyeleştirme, politikası ortaya yerde iken…

***

Sivil siyasete,

Milli iradeye,

Parlamentoya,

Hükümete,

Cumhurbaşkanına,

Ülkenin sosyo-ekonomik gelişmişliğine,

Ortadoğu ve Avrupa'nın "yıldızı" parlayan tek ülke olmamıza karşı oluşan "şer güçlerin" ittifakı mevcut iken..

Paralel yapı..

Ergenekon…

PKK ve diğer örgütler gibi "derin" hücreler faaliyet içerisinde bulunurken…

***

Dokunulmazlıkların kaldırılması.. Var olan "ateşi" söndürmez..

Bilakis "bahane" üretici bir halle, ateşi gürleştirerek, körükler..

Çünkü 90'lardaki tablo ve sonuç orta yerdedir…

Soruna çözüm değil..

***

 

Tabi, resmi ortaya koyarken…

Şu algı oluşmasın…

HDP'lilerin yaptıklarına, söylediklerine, ülkeyi ve bölgeyi "ateş çemberine" sokma gayretlerine, "söz" edilmeyecek?

Ya da, göz yumulması gerekir…

Yaptıkları yanlarına "kar kalmalı" diye..

Hayır… Bilakis hesabı sorulacak, cezası verilecek…

Fitne, fesat ve bölünme yaratıcı olan her akım, "aynı muameleye" tabi tutulmalı..

***

Ama bazen cezalar…

Eğer ki, "toplum ve ülke menfaati" söz konusu ise..

Tehlike kapıda var ise..

Farklı bir yol, benimsenir…

Eğer, Türkiye ve Parlamento "bu sorunun" çözümünü istiyorsa, "Kürt meselesinin" ülkenin milli "meselesi" olmaktan çıkarmak istiyorsa..

HDP'nin de.. PKK'nin de…  Beslendiği, taban bulduğu "gerekçeleri" ortadan kaldırması gerekiyor..

Ki bu da, "Sivil, demokratik" bir Anayasa ile mümkün…

O'nun için, "dokunulmazlıkların" kaldırılması kendi başına bir çözüm değil..

Önce, Anayasa değişikliği gerekli.. Bölgede "barış" havası estirilmeli…

***

İnanın sevgili okurlar..

Yazıyı kaleme alırken;

Çocuk Hastanesinde çalışan bir okurum telefonla aradı..

Son günlerdeki "sağlıkla" ilgili, yazılarımdan dolayı tebrik ederken…

Kendi kurumlarındaki "bazı kirli işleyişten" söz etti.

Bunları konuşurken… Şunu sordu; "Dokunulmazlıklarla ilgili" ne düşünüyorsun diye?

Cevabımı vermeden önce..  Ben sordum; "sen ne düşünüyorsun" diye?

Verdiği cevabı aynen aktarıyorum…

***

"Ben, eski refahçıyım..

Ancak seçimlerde, HDP'ye oy verdim.

Gayemiz, meselenin mecliste, çözülmesiydi..

Ama HDP beceriksiz çıktı. Gitti PKK'ya biat etti.

PKK'dan beter bir dile sahip oldu..

Şuan bin pişmanım, oy verdiğim için…

Benim gibi, binlercesi bin pişman.

Hendekmiş, barikatmış, öz yönetimmiş, her ne lanetliyse..

Bana zerre-i miskal faydası yok..

Zarardan, tahribattan, evimin, barkımın yıkılmasından başka…

Lanetliyorum…

***

Ama dokunulmazlıklarının kaldırılmasını gelince iyi düşünülmeli..

Çünkü 90'lı yılları yaşadık.

Eğer bunların dokunulmazlığı kalkarsa…

HDP'ye, PKK'ya "tepki gösterenler.." Karşı olanlar..

Sessizce durup, bakanlarda "Kürtler istenilmiyor" duygusu ve algısı gelişir..

Yeniden, HDP ve PKK'nın "peşine" düşerler..

Tehlikeli.."

 ***

Velhasıl…

Dokunulmazlıklara dair; fikri beyan bu…

Dünü de, bugünü de, yarını da, "iyi görüp", düşünce eleğinden geçirildikten sonra karar verilmeli..

Daha sağlıklı, daha sahili selamet açısından, "doğru" karar verilir..

Çünkü "ateş" çemberi içerisindeyiz…

***

Dün, bir anket aktarmıştım.. Bugün seçim olursa diye..

HDP "baraj" altı görünüyor…

Tüm bu yaptıkları "şımarıklık, terör ve şiddetten" dolayı, halktan, Kürtlerden tepki görüyor..

Oy kaybı var.. İktidar gelişmeleri iyi analiz etmelidir...

Oluşan tabloyu "demokratik hamlelerle", kendi hanesine artılar geliştirebilir...

"Kırılma" noktasını fırsata dönüştürebilir…

***

"Kürt meselesini" çöz..

PKK ve HDP'nin "bahane" ürettiği gerekçeleri ortadan kaldır..

Bakalım, PKK ve HDP'ye "zerre-i miskal" herhangi biri teveccüh gösterir mi?

"Marjinalleşir" kalır…

Bizden fikri beyan bu..