GELİNEN NOKTA, YAPILMASI GEREKEN?
Çözüm süreci!
Hal-i hazır;
Seyir takvimsel olarak 7 ay'ı geride bıraktı!
Hükümet.
Devlet mekanizması.
İmralı-Kandil ve BDP.
Yani; "Çözüm masasındaki" tarafların ikmaliyle…
***
Hiç kuşkusuz ki;
Sayısını bilinmez hale getiren oranda; "müzakere" yapıldı.
Pek tabi ki.
Ülke ahalisinin de, "çözüme" yönelik kısm-i bazda fikri alındı.
Akil heyetler.
Komisyonlar.
Ve Akademik araştırmalar.
Meclis Komisyonu.
***
Velhasıl;
Çözüme, barışı "somutlaştıracak" hamleler açısından.
Tabir yerindeyse; ne yapılması gereken varsa yapıldı.
Söylendi, yazıldı-çizildi, döküm oldu.
***
Beri yanda.
Toplumsal, huzur, güven ve istikrar oluştu!
En halis haliyle; şiddet, çatışma, kan ve gözyaşı son buldu.
Cenazeler.
Korkular, "eller tetikte" tedirginliği.
Ne olacak; "belirsizliği" bitti!
Kısacası.
Ülke ve bölgede "yaşam" olması-istenilen hal-i vaziyete geldi.
***
Sosyal-ekonomik.
Kültürel.
Ve siyasi bazda da; "dengeler ve taşlar" oturdu.
Her ne kadar gelinen aşama açısından; "taraflar" arasında politik söylem.
"Durum" sahiplenilmesi.
Üstünlük.
Güç sınayıcı "hamle ve tavırlar" ikmal edilmeye çalışıldıysa da!
"ipler kopmadı!
***
Özetle.
Bilir misiniz, Mahmut Tuncer'in şarkısını.
"Helva yapsana-(Bakkal amca)".
Evet,
Çözümün, barışın, demokratik ortamın "sağlanılması" için.
Yağıyi var mı (Var)
Uniyi var mı (Var)
Şekeri var mı (Var)
Ne duruyorsun, helva yapsana!
Ne var ki;
Gelinen aşama açısından "işi" somuta eriştiren hamle yok!
***
İşte bu aşama; "kaygılar" üretmeye başladı.
Özelliklen de, Kürtler cephesinde.
PKK.
Kandil, KCK ve BDP alanında.
Nitekim.
Selahattin Demirtaş hafta içerisindeki beyanatında ifade etti.
Dedi ki; "Çözüm umutları yüzde 90 azaldı."
***
Bu da demektir ki!
Çözüm sürecine ilişkin "seyir defterinde" sıkıntı var.
Ve giderek de; "büyüyor"!
Kandil'den son bir hafta içerisinde sıkça; "silahı yeniden kullanabileceğiz" tavrının gelmesi.
"Çekilmeyi durdururuz".
Tepki yükselişi.
Diğer yandan İstihbarat birimlerinin raporları.
"Çekilme yüzde 20'lerde".
1 Eylül sonrasında, "bölgede tansiyon" yükselecek!
Örgüte katılım arttı…
Derin PKK bölgeden henüz çekilmedi.
***
Hal-i hazırda oluşan resim şunu söyletiyor.
Birincisi.
Ne değişti ki, "bu hale" gelindi?
İkincisi.
Peki, geriye ne yapılması gerekiyor?
İlk sorunun cevabı!
Son 7 aylık zaman dilimindeki "seyir"!
Ve bugün; "maksadı" sorgulayan noktaya geliş.
***
Aslında.
Somutlaştırılması istenilen.
Cevap aranan.
İkinci şık yani, "ne yapılması gerekiyor?".
Burada; bir "zafiyet ve hantal tavır" söz konusu.
O da; "Demokratikleşme-demokrasiyi daha bir güçlendirme" hamlesi.
Eee.
Bu da, Meclisin, parlamenterlerin ve hükümetin işi.
***
Tabi.
Demokratikleşme.
Sivil anayasa.
Hakların "özgür ve eşitliği".
Kısaca; "demokratik somut adımlar" atılmalı.
Bu hamleler.
Bilinmesin ve söylenilmesin, "Salt Kürtler" içindir.
Ya da tek isteyen; "Kürtlerdir" diye.
Hayır.
***
Kürtler'in dün de, bugün de ve inanıyorum ki yarın da ifade edeceği gibi.
Ki, Türklerin de.
Bu ülke coğrafyasında yaşayan herkes.
Hem fikir ve bütünlük noktasında;
Demokratikleşme,
Özgürlükler,
Eşitlik "tüm halklar, haklar ve yaşayanlar" içindir diyor, den9iliyor ve denilmelidir.
Yani oluşan-oluşturulabilinen demokratik hamleler;
"Türkiye coğrafyasında yaşayan 76 milyon insan içindir".
O zaman bu "esirgeme" hal-i anlayış neyin nesi?
***
Toplumsal ölçekte bunun artık sorgulanması gerekir.
"Geciktirilme" neden?
Beri yanda; "Kandil'in tehdit" olgusu.
Süreç bu tarihte, bu takvim yaprağında "koşul" ikmal edilmezse, "şiddet tırmanır" şartı.
Doğru bir tavır değil.
Gaye; "Kanın durması ve barışın sağlanması" ise!
***
Silaha.
Şiddete, kana ve gözyaşına sarılmak!
Bilakis; "çözümsüzlüğü" ikmal etmektir.
Ki yıllar yılıdır, "barışa" konulan tokuzun sahipleri olan savaş sevdalıları da, pusuda.
Ne zaman; "kaotik ortam" oluşur da, bize "ihtiyaç" hâsıl olur diye!
Yeniden, "nizama" duruş beklentisi.
***
Diyeceğim.
7 aylık zaman seyri, "birçok dengeyi" değiştirdi.
Kimi yerde; "taşlar" oturdu.
Kimi yerde, "taşlar" yenilendi.
Biliyoruz ki; hiçbir şey "eskisi" gibi değil.
Hele ki, "eskiye" dönüş hiç te olmaz, olamazda.
Çünkü, tabiatın kanununa aykırı.
***
O halde.
Herkes için.
76 milyon yaşayan için.
Çözüme.
Süreci somutlaştırmaya soyunan, "aktörler" için!
Evet.
Belirsizlik var ki bu da "korku, endişe ve kaygı" üretiyor.
Özellikle; "Kürtler" açısından.
Bir kez daha; "aldatılıyoruz" diye.
***
Ama.
Ne demişler "barışın" inşası zordur!
Savaş kolaydır.
Halk olarak,
Millet olarak her daim; "zor olanı" başarmışızdır.
Ve başaracağız..
Onun için de.
Ne takvimsel şartların "sinir harbine" girilmeli,
Ne de politik ve siyasi kaygıların "girdabına"'…
Çünkü iki yanlış bir doğru etmez.
***
Bilinmelidir ki;
“Hiçbir politik naz ve menfaat uğruna feda edecek canımız kalmadı.”
Bu nedenle; Çözüm sürecine zarar verici, "aksiyona" sakın ola girilmesin.
Şuan eller yürekte..
Sakın tetiğe gitmesin..
Velhasıl,
Biraz basiret,
Biraz cesaret,
Biraz da sabır ve metanet.
Yol seyrindeki güçlülük "Barışın" toplumsal çimentosudur.
Bilsek yeter.!