GİTMENİZ LAZIM MECLİS'E!

KCK,
BDP'yi tehdit etti mi, etmedi mi?
Evet,
Günün polemiği ve üzerinde bir hayli tartışma yürütülen mevzu dün bu idi?
Tam da,
Meclisin açılmasına bir kaç gün kala, ortaya atıldı?
Haber doğru mu değil mi?
Bilinçli bir "ortam" sınaması mı, değil mi?
Pek, netlik durum hâsıl değil.
Taraf'ın manşetinde iri puntolarla yazılı haberle bu tartışma başladı.
KCK, BDP'yi tehdit etti mi? diye!
Tehdidin muhtevasında;
Sözde KCK, BDP'ye "Sakın ola Meclis'e gitme yönünde bir kararınız hâsıl olsun"?
Yani,
Bir nev-i "Meclisi Boykot"a devam edin, gitmeyin!

* * *

Boykot,
Devam ederse ki "şartlar" öne sürülerek, bu istenilecek?
İstekler,
Kabul edilmediği zaman da denilecek ki;
Kürtlere "siyaset" alanı, kapatıldı.
Siyaset yapma imkânı tanınmıyor, kanısı "körüklenecek".
Böylece;
Hem, uluslararası hem de ülke içinde, özellikle de "Kürtler" içinde "haklılık" kazınılmış olacak.
Bakın;
"Bize siyasetin yollarını ve alanını kapatıyorlar."
Gelişen;
Bu yapıyla Kandil ve İmralı' da, tartışmasız "tek" adres olur!
Varsa bir müzakere ve siyasal zemin arayışı muhatap buralar!
Dün,
Genel olarak bu "eksen" üzerinde bir hayli fikir teyakkuzu yapıldı.
KCK'nın,
BDP'yi "tehdit" etmesi ve Taraf'taki haberin yorumuna binaen!

* * *

PKK,
İmralı ve BDP yeni bir "strateji mi" ortaya koyuyor?
Dün soruldu Selahattin Demirtaş'a; "tehdit aldınız mı?" diye!
İddialı, cevap verdi Demirtaş!
Unvanını,
Genelbaşkanlık görevini ortaya koyarak; "ispat etsinler, ben hemen istifa etmeye hazırım"
Yani,
Kendi cephesinde "yalanladı" tehdidi!
Tabi;
Bu açıklamadan kısa süre sonra KCK da açıkladı.
BDP'nin,
Meclise gitmesine "negatif" bakmıyoruz babında!

* * *

Ancak,
Karayılan'ın ağzından internet sitelerine düşen bu açıklamanın "satır araları" okunmuyor değildi?
Birçok anlam yüklü ifade saklıydı.
Hem süreci sorgulayan hem de bundan sonra olabilecekler açısından.
Kısmi uyarı da vardı.
Hamuru,
Çok su alacak olan bu mevzu'da "tehdit" olmayabilir diye düşünenlerdenim...
Ama,
"KCK'yla" istişare söz konusu diyebiliriz!
Çünkü, iki tarafında beslendiği taban aynı.
Bu da inkâr edilemez.
Nitekim inkâr etmedikleri gibi istişarenin adresi de belli.
Elbette ki; "KCK'nın Kandil'deki" yapısı değil.
BDP'nin,
Kendi ifadesiyle "Cezaevi’ndekiler"!
Bilindiği gibi;
BDP'lilerin bir kaç hafta önce, bu meyanda açıklamaları oldu.
KCK'dan tutuklu bulunan ancak salı verilmeyen 5 Milletvekili'yle görüştükten sonra, "kararımızı vereceğiz" Meclis'e gidip-gitmeme konusunda.

* * *

Velhasıl,
"Meclis'i boykot" etme stratejisinde "zihin bulanıklığı" yaratan bir başka nokta da yok değil!
Var.
O da seçim öncesi bloklaşıp, sonrasında herkes kendi yoluna, "giden" milletvekillerinin açıklamaları.
Meclis'e gitmek, meclis dışında kalmaktan daha yararlı diye!
Ki, bunla alakalı bir hayli grup toplantılarında da tartışma yürütüldüğü biliniyor.
Ve en önemlisi de, BDP'nin tabanından istek var.
Bölge insanından, aydınından yükselen bir ses var; "Meclis'e gidin!"

* * *

Evet,
Bu arada BDP bugün açıklayacaktı kararını.
Günler öncesinde;
Demirtaş ve Kışanak açıklamıştı, "27 Eylül'de kararımızı vereceğiz meclise gidip gitmeme konusunda" diye.
Ancak;
Dün basın bürolarına geçen notta, "tarih" değişikliğine gidildiği bildirildi.
Bugün, yerine yarın "toplanıp- karar" verilecek?
Acaba;
Şu "tehdit ve yeni siyasi strateji" polemiğinin, bir etkisi oldu mu, 24 saat süre kazanabilmek için?
Yoksa,
Demirtaş'ın son dakika açıklamasıyla, "DTK ve Türkiye Çatı Kongre Harekâtı’yla" gelişen yeni bir süreci başlatmak için mi zaman istendi?
Her ne ise;
Kapalı kapılar ardında "siyasi" bir arıza ciddi manada vardır ki, "yarını" bekleyeceğiz!

* * *

Ama,
Şu da bir gerçektir ki, BDP'li Milletvekillerinin "işi zor".
Silahın,
Kanın, şiddetin, terörün doruk noktaya ulaştığı bir süreçte.
"Kürtlerin en küçük bir hakkının dahi, kabul edilmediği" düşüncesinin, körüklendiği bir zamanda.
Cesaret gösterip Meclis'e gidiyoruz, gitmeliyiz iradesini ortaya koymaları, "zor"
Tıpkı "deveye hendek atlatmak" gibi!
Evet, zor işler.
Ancak; aşılması gereken bir zorluk bu.
Ne demişler;
Önemli olan "aşılamaz" denilen sorunların, siyasi iradeyle aşılmasıdır.
BDP de, bu iradeyi "ortaya koymalı" ve "müzakerelere" kolları sıvamalı.

 

Eğer,
Şunda gerçekten kararlı ve samimiyet icra ediyorsa!
Devlet'in,
İki yıldan bu yana PKK-KCK ile yürüttüğü kesilen görüşmelerin "yeniden" başlamasını istiyorsa.
Yani,
PKK'nın "silah bırakması" bir ölçüde İspanya modeli'nin "hayat bulması!"
Yeni Anayasa değişikliğinde "söz sahibi" ve müzakereci olmada kararlı ise.
Ve kendilerinin de,
Kürtlerin "siyasi kanadı" olarak "müzakerelere" hazırım gayretkeşliğinde ise; "o zaman" Meclis'e gitmeli.
Hem de,
Zaman kaybetmeden ve yeni hadiselere zemin tanımadan?
Çünkü, Meclis dışında kalınması tamamen "söz" ve irade "silaha" bırakılmış olur ki bu da; "çözümsüzlüğün" en vahim çözümsüzlüğü olur.
Gidin,
Ve artık "hak gaspına" son deyin, "akan kanın" durdurulması için, "tüm kapıları" çalıp, zorlayın!
Tabi ki,
"Çözümün" anahtarı ve mekânı, Meclis diyor iseniz!