GÜNDEMİ HARMANLARSAK!

Kentin gündemi bugünlerde hayli yoğun.

Sosyal. Siyasal. Ekonomik ve tabi ki Kültürel alanda.

Derler ya; "bereketli" günler yaşıyoruz bugünlerde.

Tabi ki; bereketli derken, "salt pozitif" değil.

Negatif yönü de, çok.

***

Şöyle, bir harmanlama yapalım sohbetin bugünkü ikmalinde.

Neler; var-neler yok diye.

Öncelikle,

Son günlerde sıkça "muhatap" olduğum bir soru var.

Hemen her ortamda, platformda soruluyor.

Doğrusu sorular açısından değil de, cevap verme noktasında bana "gına" geldi.

O nedenle soruya buradan cevap vereyim de kurtulayım.

Duyan da, duymayan da.

Bilen de bilmeyen de, "haberdar olsun".

Bir daha;

Aynı soruya "meşguliyet" hâsıl edilmesin.

***

Soru şu;

Dicle Üniversitesi Rektörlüğü "yarışında" kimler var.

Malum,

4 Yılda bir Üniversitelerde "rektörlük" seçimi yapılır.

Her ne kadar;

Üniversitedeki "Akademisyenler" oy kullanıyor ise de.

YÖK'ten,

Ve son durak olan Cumhurbaşkanlığı'ndan, "çıkan" onay sonuçtur...

Öyle seçimde;

Oy çokluğu ya da azlığı pek önemli değil.

İster, tüm oyları alınsın, ister bir tek oy alınsın muteber değil.

***

İşleyiş şöyle.

Üniversitedeki,

Yard. Doç, Doçent ve Prof'a kadar. Unvanlı, akademisyenler oy kullanır.

Ki bu seçim de ekseriyetiyle; Haziran ayının sonuna doğrudur.

Akademisyenler,

Rektör aylarına "kapalı zarf" içerisinde oy verir.

Ve oylar, bağımsız bir grup tarafından tasnif edilir.

Çıkan sonuç;

Oy sıralamasına göre, YÖK'e gönderilir.

YÖK'de, "kendi" kiriminal laboratuarında, "analiz" ederek, üç isim belirler.

***

Oy tasnifi,

Gözetilmeden, belirlenen üç Rektör adayının ismi Cumhurbaşkan'a gider.

Köşk'te,

Kenti eleğinden üç ismi geçirdikten sonra, "birini" belirleyerek.

İşte;

Dicle Üniversitesi'ni önümüzdeki 4 yıl yönetecek rektörü bu diyecek.

Peki, bu hal-i işleyiş.

Ve seçilme şekli, "çağın normlarına". Demokrasiye.

Pek tabi ki,

Üniversiteler gibi, “ilim-irfan” yuvası olarak görülen, bu kurumlar için “sistem” yakışır mı?

Hayır.

***

Zaten,

Bu politik kimlik yüzünden değil midir ki?

Üniversiteler de,

Akademisyenlerde,

Ve bulunduğu coğrafya ölçeğinde sürekli, "siyasi" mülahazalarla gündeme gelinmekte.

Ki "senden-benden" kavgası yapılması da, bu yüzden değil mi?

Evet,

Bu akil "arızası" ihtiva eden, Rektör "seçimi" işleyişi böyle.

Peki,

Dicle Üniversitesi Rektörlük seçiminde kimler var?

***

İşte,

Sıkça sorulan sorunun cevabı.

Dün yazıyı kaleme aldığım saate kadar.

Hani deriz ya; "son dakika" bilgilerine göre, Rektör aday sayısı 4.

Yani; "Rektörlük" adaylığını resmen açıklayan isimler.

Bilahare, yenileri çıkabilir. Veya var olanlar çekilebilir.

Onu zaman gösterecek.

Evet, birinci Rektör adayımız.

Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç.

Kısacası;

Şuan ki Rektör Saraç, bir dört yıl daha görev yapmak üzere "aday".

***

İkinci isim.

Bir önceki dönem de, Rektör adayı olan Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem.

Tıpçı değil.

Hukuk Fakültesi'nden.

Üçüncü isim;

Prof. Dr. Ahmet Keleş.

O da,

İlahiyat Fakültesi'nden.

Dördüncü isim ise,

Prof. Dr. Mehmet Zeki Taner.

Tıpçı değil, Hukuk Fakültesinde.

Yani,

Görünen o ki, bu dönem "rektörlük" seçimi hayli çekişmeli geçecek.

Hayırlısı diyelim.

***

Tabi.

Seçim takvimine daha zaman var.

Biraz da;

Şöyle izleyelim, "adayların" performansı nedir.

Kim ne diyor?

Kim neye gayret ve kürek sallıyor.

Bakalım.

Ondan sonra;

Adaylar üzerinde "fikr-i" beyanda bulunalım.

Her ne kadar;

Rektör Saraç'ın, derler ya, 4 yıllık görevine ilişkin "presesi" ortada ise.

Ki birileri;

Üniversiteyi "harap hale" getirdi diye, propaganda yapıyor ise de.

El insan demek lazım.

Diğer adaylar;

İçin şimdilik bir şey söylersek, "pek" doğru ve gerçekçi olmaz.

Hatta tarafgir bir durum hâsıl olur ki.

Bu da; "yakışıksız" olur.

***

Sahi.

Söz seçimden açılmışken, devam diyelim.

Tabi, "siyasi" kulvara geçerek.

...Ve diyorum ki.

CHP.

Yani Cumhuriyet Halk Partisi.

Artık,

Diyarbakır'da "tabela partisi".

Niye derseniz?

Baksanıza, tam 7 ay doldu.

Seçimleri, geride bırakalı ise 1 yıl aştı-aşacak!

Ama hala;

Parti "teşkilat" noktasında, "kriz" aşılmış değil.

***

Her geçen gün de; "giriftleşiyor?"

Şöyle ki;

Ne il Başkanı var.

Ne ilçe ne de, diğer olması gereken "teşkilat" yapısı.

Yok.

Hem de; "esamileri" okunulmaz bir halde.

Neden?

Politik ve tabi ki, "kaotik" siyasi zihniyet yüzünden.

Bir de;

Merkezi "tasallutun" hükmü, icrası.

Biz ne dersek;

Bizim dediğimiz olur, "düz" mantığıyla, siyaset icra etmek.

Yazık.

***

Tepeden inme;

Sezgin Tanrıkulu'nun "hasımsız" hal-i ruhiyatı.

Ve babadan;

Kalan CHP'nin kimliğini üzerinden atmak istemeyen,

Mesut Değer'in siyasi inadı.

Doğrusu CHP'yi Diyarbakır'da "itibarsızlaştırdıkları" gibi sildiler.

Öyle ki;

Düne kadar tabela denilirdi, bugün ne tabelası var.

Ne de parti teşkilatı; "kapısını açacak" anahtarı bile yok.

Yazık.

Bilinsin ki, siyasette iki inat etmez bir "murat".

***

Siyasi,

Mülahazaları bırakıp, "kültürel" değerlere geçersek.

Biraz da;

Şenlik ve "keyfiyet" haslı, dersek.

Maşallah;

Önceki gün itibariyle, Diyarbakır "buram buram" edebiyat kokuyor.

Özellikle;

Kitap fuarı, "doyumsuzluk" bir tablo oluşturduğu gibi.

Diğerleri;

Sahiplenme açısından da, "güven" sağlayıcı.

Dicle Üniversitesi'nde, bahar şenlikleri başladı.

Bir hafta sürecek.

Tiyatro gösterileri.

Sirk.

Konserler ve tabi ki, öğrencilerin "maharetlerini" ortaya koyan aktiviteler.

Velhasıl.

Özetledik, Diyarbakır'ın gündemini "kısm-i de" olsa.

Hayırlı Cumalar.