HALA DA SİNDİREMİYORLAR?
Kim ne derse desin…
Vesayet!
Ve vesayetçiler…
Tekçi…
Jakoben…
Kemalist…
Atatürkçü…
Ulusalcı…
Seküler anlayış ve uygulayıcıları…
Bir bütünlük içerisinde…
Dün olduğu gibi…
Bugün de, "derin" bir pusu kulvarında "faaliyetlerini ve hükümlerini" sürdürüyorlar…
Kesintisiz; devam ediyor..
***
"Kurt dumanlı havayı" sever misali…
"Ortam" gerici…
Sokak provokatörlüğüyle; sinsilik ikmalindedirler...
Sahaya dair; "fırsat" kolluyorlar…
Ve laiklik adı altında…
Bugün bile "dinsizliği" dayatmaya!
Her devirde olduğu gibi; "şimdide" devam ediyorlar.
Bu kez; "sokak" jargonuyla bunu yapıyorlar…
Kamu da desen aynen!
***
Elbette ki, "bu şirretlik" bugün değil..
90 yıl önce; "ikmale getirilen" bir statükocu anlayışın tohumu!…
"İnkâr ve asimilasyon…"
Ki hala, evet hala; "dirençli" bir ruh haline sahipler…
"Ben varım" diye..
"Bin yıl sürerim" narasını attıkları kulaklarımızı cınlatıyor...
Tüm değişime...
Tüm gelişmelere rağmen..
Yasada..
Kanun'da..
Nizamda!..
Zerre-i miskal..
Tek bir satır "hükmü olmamasına" rağmen…
"Seküler" yaşam ve inancıyla, "hükmedilmek" isteniliyor..
"Baskı" kuruluyor…
***
O'nun için!
Kimse, "gaflet ve delalet" içerisinde olmasın…
Birileri de ahkâm kesmesin…
Ulusalcıların…
Statükocuların…
Ergenekoncuların…
"Tekçi" düşünenlerin, "borusu" ötmüyor diye…
Ya da; "var" değiller diye.
Varlar.
En baba şekille, "borularını öttürüp, icra" ediyorlar…
***
Ve sözüm ona!
Ki onların ifadesiyle…
Diktatör…
Tek adam…
Kral…
Padişah "ne derse" o, dedikleri Erdoğan'ın ülkesinde bunu yapıyorlar…
Eşi de…
Kızı da…
Gelinleri de; "başörtülü, türbanlı…"
Ve bu "zulümkarlıkta" mağdur olmalarına rağmen…
Bunu hal-i hazırda; "yapabiliyorlar.."
Timsahın gözyaşları..
***
Bugün!
Başörtülüler…
Türban takanlar..
28 şubat gibi; "ikinci, hatta üçüncü" sınıf muamelesi görmeye devam ediyor…
Şimdi bu hal-i vaziyete…
Bu nasıl bir hal?
Bu nasıl bir "diktatör" Türkiye’si…
Danıştay'ın…
Anayasa Mahkemesinin "hükmü" var iken…
"Ne yıkılmaz" bir vesayetçi tabudur ki inanç hürriyetine "pranga" vuruyor…
"Ben tanımam" diyebiliyor…
***
Ve birileri…
Otobüste;
"Ben Atatürkçüyüm…
Atatürk'ün Türkiye’sinde "Türban'a geçit yok" diyebiliyor…"
Ve hakaretler yağdırıyor…
Darp edebiliyor...
Başörtülü liseli kıza, "ulu orta yerde" saydırabiliyor…
Ki, başörtülü avukatlar hala duruşmaya alınmıyor..
Hâkim "dışarı" diyor…
Öğrencisi; "başörtülüdür" diye düşük puan veren öğretim üyeleri…
Tahkir etme…
Ve bu "yasakçı" zihniyetin savunuculuğu yapanlar!
Ne yazık ki!
Fırsat kollayıcılar, "pusuda" salya akıtıyor…
Sormak gerekmez mi?
Hayırdır…
Ha bir de; "üç maymunu" oynayanlar var değil mi?
Medya…
Siyasiler…
Hele ki, "mangalda kül bırakmayan" sivil oluşumlar…
Kadın örgütleri…
Nerdesiniz?
Bu nasıl yaman bir çelişki ya; nerde "sizin toplumsal" duyarlılığınız?
İnsan hakları, demokrasi, eşitlik ve adalet?
***
Hani!
Şortlu kıza, otobüste tekme atan vardı ya..
Ne idüğü belirsiz kişi…
"Attığı" tekme üzerine; "kim ne demedi?"
Kızıl-kıyamet koparanlar…
Manşet atanlar…
Köşelerinde günlerce ahkâm kesenler…
Meydanlarda…
TV programlarında; "döktürten" siyasiler..
Muhalefet…
Kadın savunucu kadın dernekleri…
Şimdi niye "suspus" içerisindesiniz?
Öyle ya…
Sözüm ona burası; "Bir diktatörün Türkiye’si!!!"
***
HESAP BAKİ KALSIN!
Bu arada…
Kılıçdaroğlu o kızımızı ziyarete gitmiş…
Ah keşke…
Bu ziyaret, "seçim arifesinde" olmasaydı…
Siyasi "malzemeye niyet edilmeseydi de…
Neyse!
Niyet halis olsun da, hesap baki kalsın…
KASKET Mİ?
Pardon…
Kasket değil; şapka!
Metin Feyzioğlu…
Takmış şapkasını kafasına…
Öyle ya..
Kimler "Şapka" kanunu uğruna "darağacına" çekilmedi ki?
Kimler sürgüne?
Demir parmaklıkların arkasına; "gönderilmedi ki"?
Şapka devrimi ya!
***
Dini de...
İnancı da...
Değerleri de…
"Şapka kanunuyla" lağvetmediler mi?
Çağdaşlık…
Medeniyet adına, "bin yıllık geçmişi" silmek istemediler mi?
Sildiler…
Ki hala da; "o jakobenlik" zalimane, fikriyat içerisinde değiller mi?
***
Neyse!
Feyzioğlu..
O meşrebin, "ana akımından" gelen olduğu için…
Çıkmış yollara…
Şimdilerde geziniyor, Anadolu kentlerini…
Köy köy…
Kahve kahve "propaganda" yapıyor…
"Vesayet" değişmesin…
Düzen aynen kalsın; "değişime" hayır denilsin diye…
***
Bakalım!
"Başörtüsünü" içine sindirmeyen…
İnancını..
Kur'an-ı Kerimini..
İbadetini..
Kılık-kıyafetini..
Şapka kanunuyla; "yok" sayan akımın aktörü Feyzioğlu'na!
Ve onun "kasketine.."
Benim saf, temiz, inançlı Anadolu insanım "kanacak mı?"
***
Sanmıyorum…
Diyeceğim o dur ki…
Tarihe bakacağım…
Aba ecdadımın yaşadıklarını sorgulayacağım…
90 yıllık yaşadıklarımı, irdeleyeceğim…
Teraziye koyup…
Dinime küfreden bari Müslüman diyeceğim..
Sonrası mı?
Elbette ki…
Yedi ceddimi "prangalayan" anlayışın değişimine; "evet" demem gerekmez mi?
Sizce?
***
REFERANDUM'UN KAYBEDENİ?
Size göre…
Referandum'un "kaybedeni" kim olur?
Biliyorum…
Diyeceksiniz ki; "hangisi" yüzde 50'nin altında kalırsa…
İster Evet…
İster Hayır…
Hangi "tercih" olursa olsun; "kaybeden" o olur…
***
Bence değil…
"Evet" çıkar ise…
Zaten "mevcudiyetin" yasal, zeminle devamı!
Ki, şuan "fiili" olarak, iş yürüyor…
Referandumun "Evet" i, durumun, yasallaşması…
Hayır çıkar ise…
O da, "mevcut" yönetim şekline aynen devam.
Yani "değişen" bir şey olmaz…
***
O'nun için!
Evet için de,
Hayır için de "oluşacak" kızıl-kıyamet bir durum olmaz…
Tabi; "seçmen" açısından…
Ama yönetim…
Ve ülkenin hal-i vaziyeti ayrı bir; "mülahaza" konusu…
Ki hal-i hazırda benim kastım da; "ikisi de" değil…
***
Kastetmek istediğim…
Her halükarda kaybedecek olan;, "tarafların" trolleridir…
"Koşulsuz…"
Sorgusuz, sualsiz "biat" ediciler…
Ve biatlerinin üzerinde; "kralcı" kesilenler…
Bıçak gibi saldırgan ruh halleriyle; "önüne gelene" sövüp-sayanlar…
***
Yani…
Evet'i; "Allah'ı inkâr" etmekte gören…
Hayır'ı; "Şerrin ittifakçısı" diye, kamplaştıranlar…
İşte bu biat ediciler…
Referandum'un her halükarda kaybedeni olacaktır…
"Kimse yüzlerine" bakmayacaktır…
Çünkü "selpak mendil" olacaklar…
İş bitti, işleri bitti…
***
NİYE SUSPUS KALDINIZ?
Bu arada; Rektör Talip Gül'ün çıkışına…
Siyasilere… İş Adamlarına… Ve kamuoyuna; "veryansın" edişi..
İhale.. İş.. Gibi "hukuk dışı" taleplerin istemine dair "veryansın"
"Tık" diyen yok… Niye?
***
Ne siyasi cenahtan…
Ne iş çevrelerinden…
Ne de, "kamunun" herhangi bir kesiminden!
Bir saniye…
"Kimi kast ediyorsun…
Kimden söz ediyorsun…
Varsa biri, "çık" açıkla…
Tabiri caizse hepimize; verdin veriştirdin…
Hepimizi "zan altında" bıraktın…
Bu kabul edilemez…"
Ne yazık ki; "diyen" yok…
***
Tabi… Söyleyen… Konuşan…
"Bu ne diyor" diyen oldu?
Olmadı değil…
Arayan iş adamları da, siyasiler de çok oldu…
Ama velâkin; "resmi" değil…
Tıpkı Rektör Gül gibi.
Onlar da; "karınlarından" konuşarak imalarda bulundu…
"Rektör gider-ayak.?"
Başarısızlığını "birilerine" yüklemek istiyor da ondan!
***
Her ne ise!
Rektör Gül "veryansınıyla" fitili ateşleyen kişi…
Şu an 1-0 önde…
Kim eşitliğe odaklanacak; "onu" birlikte göreceğiz…