HALK GERÇEĞİ GÖRÜYOR!…
Şu hakikati artık, herkes iyi bilmeli.
Ve olup-bitenin "resmini" küçültmemeli.
Büyütmeli…
Aynı zamanda "at gözlüğüyle" değil.
Bilakis, "at gözüyle" bakmalı…
Ülke ve bölge…
Son dönemlerde "kolektif" bir işbirliğiyle
"iç ve dıştan" saldırı altında..
Algı operasyonları.
Ve "kumpas" içerikli, provokasyonlar…
***
Siyasiler..
Mürekkep yalamışlar..
Ya da Akademisyenler…
Düşünce üretici "zihin" sahibi olanlar..
Sivil toplum örgütleri..
Yani, konuşan, yazan çizen kesimi bir kenara bırakıyorum…
Kimin ne mal olduğu aşikar..
Ama halk…
Halk deyimiyle "sokak" artık, her şeyin
farkında..
Özellikle "Kürtler üzerinde" oynanmak istenen
"kanlı" oyun..
Ve bu oyunla, "Türkiye'yi" emperyalizme
"yem ettirme" kumpasını görüyor, okuyor…
***
Birileri, "Arap" baharı, "Kürtlerin
baharı" oldu diyorsa da..
İnanan yok.
Çünkü, "bu işin" Kürtler değil,
"Ortadoğu'yu" batağa çevirmek olduğunu biliyor..
İşte bu hakikati gördüğü içindir ki…
Sur'da, Cizre'de, İdil'de…
Nusaybin…
Şırnak… Silopi'de kimin ne yapmak istediğini net bir
şekilde gördü…
Görünen tablo üzerine Halk tavrını koydu…
Hendek, barikat "siyasetine"
Öz Yönetim savına destek vermedi…
"Çukur" politikasına, karşı çıktı…
Ki tepkisini de "hal-i hazırda" sessizce verdi,
veriyor…
***
Terörün… Şiddetin yaşandığı…
"Yaşamı" zehirleyen alanları "terk"
etti…
Arka durmadı…
Destek verip, "çukurun" arkasına geçmedi…
Evini, barkını, malını, mülkü bahasına…
Yorganını dahi almadan, çekildi…
Silahla, bombayla, "bu işin" olmayacağını ifade
ederek "o bölgelerden" uzaklaştı..
Göç etti...
***
Tıpkı, 80'lerde, 90'larda…
O dönemin…
Ceberut devlet "yapısına" karşı, evini barkını
bırakarak, şehirlere geldi.
Çünkü, "o tarihte" iki ateş arasında kalmıştı..
Bir tarafta, PKK..
Diğer tarafta JİTEM denilen yapı…
"Ya tarafsız" ya da bertaraf zihniyetiyle…
Köyler.. Evler.. Mezralar yakıldı-yıkıldı..
On binlerce insan "suçsuz" yere, cezaevlerine
tıkıldı..
Faili meçhul cinayetler…
Yargısız, infazlar…
Derin sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel
"travmalar" yaşandı…
Huzuru "şehirlerde" aradı…
***
Şimdi…
Şehirlerde, ilçelerde, mahallelerde "aynı"
ceberrut anlayış uygulanmaktadır.
Ama bu kez söz de; "Özgürlük" adına…
"Öz Yönetim" adına… PKK… HDP… Ve Bileşenleri
"yapıyor"
Uymayanı da, "cezalandırıyor.."
Hatta "ihanetlikle" suçluyor, yargılıyor…
Tabi "kamu düzenini" yıkıcı ve toplumu gereken
organizasyonla ana gaye; "devleti yeniden" ceberutlaştırmak…
İşte, 80'ler, 90'lar yaşanıyor algısını üretmek…
***
Hiç kuşkusuz ki…
"Bozulan" kamu düzeni karşısında devlette
"olup-biteni" seyredecek değil…
Operasyonel faaliyetle "o bölgelerde" kamu
düzenini tesis etmek…
Vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak…
Olası "terörist" faaliyetleri de, sonlandırmak…
Ki aylardır, "hendek ve barikat" siyasetinin
üretilmek istendiği alanlarda, "mücadele" devam ediyor…
Nitekim halk bir kez daha "iki ateş" arasında
kalmanın çaresizliğiyle "o bölgeleri" insansızlaştırdı…
Ve "şu gerçeği de" gördü "bu iş"
Kürtlere "yarar değil" zarar ve "yok olmayı" dayatıyor...
***
Özellikle…
Çözüm süreci içerisinde "neler olduğunu, nelerin
olabileceğini"
Sosyal…
Ekonomik…
Kültürel…
İnsani…
Ve siyasi yönde, "Kürtler" açısından
"miladi" devrimlerin nasıl yaşandığını…
Hükümetin…
Devletin "eski devlet" olmadığını…
Dün devleti kutsayan anlayış vardı bugün, "insanı,
bireyi" kutsayanın var olduğunu gördü…
Hak, hukuk, adalet "noktasında" önemli adımlar
atıldı…
Sonuç itibariyle;
40 yıldır "yaşamdan" uzak olan bölge insanı
"2.5 yıllık" zaman dilimi içerisinde tabiri caizse "yaşamın
doyumuna" ulaştı…
Özgürlüklere sahip oldu…
Ki "silahla, şiddetle, terörle, devlet
başkaldırıyla" sorun çözümün "yaşanılan" çağda, mümkün
olmadığını anladı…
Ve artık bas bas bağırıyor; "savaşı değil, barışı
istiyoruz"
***
Nitekim!
Selahattin Demirtaş'ın, 6–8 Ekim
"vandalizminin" yaşandığı, vakayı…
Bir kez daha, "Sur'a yürüyelim" çağrısıyla,
yapmak istedi.
Ama beklenen olmadı…
Her ne kadar birileri "Barış değil, Savaş
istiyoruz" sloganları attıysa da…
Sokak… Yani halk "çağrıya" karşılık vermedi…
Yürümedi…
HDP'nin beklentisi olan "katılım çoğunluğu"
sağlanmadı..
***
Hiç kuşkusuz ki…
Sur'a "girişlerin" bir gün önceden yasaklanması..
Şehir merkezinde..
Sur'a girişin olduğu tüm noktalarda, tedbirlerin
alınması..
TOMA'ların konuşlandırılması…
İl Valisi Hüseyin Aksoy'un, "izinsiz yürüyüşe"
halkın destek vermemesi gerektiğini "basın" açıklamasıyla duyurması…
Halkın "itidal ve sağduyulu" olmasını istemesi…
Kriz merkezinin, olup-bitene karşı yerinde hamle yapması.
Ciddi manada; "etkili" oldu…
Pek tabi ki, "olaylara" müdahale şekli de…
Sur'da özellikle "polis ve askerin" bıraktığı
izlenim önemli...
***
Ancak…
Halktaki sessiz "tepki" ve çağrıya gelmemesi…
Şiddeti… Terörü "benimsemeyişi", olası gerilime
"malzeme" olmamasının nedeni…
Yukarıda özetlediklerim…
Çünkü "barış" sürecinin yaşandığı bir evrede
bir anda "PKK eylemlere" girişti…
Hendek, barikat ve öz yönetim diyerek; "ortamı"
yaşanılmaz hale getirdi…
İşte bunun üzerine tepki verdiği içindir ki;
"HDP'nin söylemleri, artık bölgede karşılık" bulmuyor…
***
Demirtaş'ın çağrısı…
Komplike bir amaç içerdiğini ifade edebilirim.
Ama bir nokta var ki…
En fazla üzerinde efor sarf edilen, bu olsa gerek diye
düşünüyorum.
Çünkü Sur'daki operasyonda sona gelindiği biliniyor…
Burada, 20-30'a yakın PKK'lı var…
Bunların operasyonel faaliyette "etkisiz" hale
getirilmeyişi..
Yani "yakalanmamaları" için…
On binlerce kişinin "Sur'a" yürümesi,
barikatları aşması.
Ve bu esnada, "PKK'lıların" kalabalığın arasına
karışıp bölgeden çıkması…
Amaç bu…
***
Tabi, Demirtaş'ın çağrısı öncesinde…
Yine farklı bir, "diyalog" üretildiğini de
biliyoruz.
Özellikle, STK'lar aracılığıyla…
O mesajda şuydu…
"Sokağa çıkma yasağı kalksın… Operasyonlar dursun…
İçeride sıkışan, 20-30 PKK'lı, koridordan çıkıp, gitsinler"
Böylece, "hendek ve barikat, terör, olaylar"
bitsin…
Nitekim, Demirtaş Sur'a "yürüşyüş" çağrısı
öncesi; "operasyonlar dursun, bir daha hendek ve barikatlar olmaz"
demişti.
Ama bu mesaj, kabul edilmedi…
Şu karşılık verildi…
"Güvenli koridor oluşturulsun…
İçerdeki, PKK'lılar varsa siviller birlikte çıksın…
Siviller ayrılır… PKK'lı olanlar da adalete teslim
edilir" denildi…
Ama iki uygulamada, hayata geçirilmedi…
***
Yazıyı, öğlen saatlerinde ele alırken…
İl Valiliği…
Ve diğer yetkililerle yaptığım görüşmede…
"PKK'lı ve sivillerin" olduğu söylenen
bölgeden; biri bebek, 3'ü kadın 12 kişinin "tahliye" edildiği
bilgisini aldım…
Birinin "yaralı" yani ayağın parçalandığı..
Çatışmadan mı bombadan mı, mayından mı bilmiyorum .
Ama durumu ağır…
Diğerlerinin ise sağlık sorunları yokmuş…
12 kişilik grup, PKK'lı ve sivillerden oluştuklarını,
öğrendim..
Ki, bu "tahliyeyle" operasyonların da
"bittiği" anlamına geldiği, ifade edildi…
Hatta, yeni "tahliyelerin de" an meselesi
olduğu..
Yani Sur'da "sona gelinmiş" olundu…
Önceki gün konulan "Sur'a giriş" yasağı da dün
gece yarısı kalktı.
Velhasıl…
Diyarbakır halkı.. Kürt halkı gerçekleri görmeye başladı.
Ama hala, "halkı görmemekte" ısrar eden var.
O'nu her daim "kendine" "çantada
keklik" gören var..
Bu da nereye kadar sürer?
Hayırlı cumalar...